You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
The fact that the active and organized involvement of radical movements in Turkish politics is a recent development renders its investigation difficult. To be meaningful, the terms ‘Left’, ‘Right’ and ‘Islamist’ have to relate to specific situations, and against a background of freedom of action. In Turkey, therefore, the main field of study should be the years following the 1960 Revolution – the period which is the main concern of this book, first published in 1974.
Cover -- Title -- Copyright -- Dedication -- Contents -- Preface -- Introduction -- PART I From Ottoman rule to modern times -- 1 Jews between Ottoman rule and the Turkish Republic: the Ottoman law and the Jews -- Tolerance and violence -- Jews and sultans -- Social status -- Greeks and Christians -- Communal administration and taxes -- Modern times -- The War of Liberation and onwards: the formative years -- Who is a Turk? The first years of the Republic -- Policy of the unified Turkish society -- 2 From the 1920s to the 1990s -- 1923-1933 -- 1933-1943 -- Varlık Vergisi -- Post-war to the late 1960s -- Late 1960s-1970s -- 1980s-1990s -- PART II Antisemitism under AK Party rule -- 3 The ris...
Also available as "World Biographical Index" Online and on CD-ROM
İktisadi ve İdari Bilimlerde Araştırmalar: Kavramlar, Araştırmalar ve Uygulama, Livre de Lyon
Kırmızı Karanfil, 1984 yılı başında yitirdiğimiz Reşat Enis'in son romanıdır ve ilk kez yayınlanmaktadır. Gerçek ile kurgunun iç içe geçtiği bu anı-romanda, yazarı yorulmazcasına gerçekleri yazmaya yönelten yaşam deneyimine, dönemin toplumsal ve siyasal çelişkileriyle birlikte tanık oluruz. Roman, yakın dönem İstanbul'unun tüm çarpıklıklarını katı bir gerçekçilikle, bir aydın gazetecinin eleştirel gözüyle okura sunuyor. Reşat Enis (Aygen), özgün bir romancımızdır. Toplumun alt katmanlarına yönelen dikkatiyle sosyal ve moral çarpıklıkları tüm çıplaklığıyla yansıtan bir tutum izlemiştir. Başta Attilâ İlhan olmak üzere, gerçek...
The landscape of Turkey, with its trees and animals inspires narratives of survival, struggle and escape. Animals, Plants, and Landscapes: An Ecology of Turkish Literature and Film, will be the first major study to offer fresh theoretical insight into this landscape, by offering a collection of analyses of key texts of Turkish literature and cinema. Through discussion of both classical and contemporary works, this volume, paves the way for the formation of a ecocritical canon in Turkish literature and the rise of certain themes that are unique to Turkish experience. Snakes, fishermen and fish who catch men, porcupines contemplating on human agency, dogs exiled on an island and men who put dogs to fights, goat herders and windy steppes of Anatolia are all agents in a territory that constantly shifts. The essays included in this volume demonstrate the ways in which the crystallized relations between human and non-human form, break, and transform.
This collection of previously out-of-print titles examines the state of Turkey in both its Ottoman and modern incarnations. Radical politics are detailed alongside constitutional democracy, as well as Ottoman politics and history.
Şehir ve insan… Doğup büyüdüğümüz, amir veya memur olarak çalıştığımız, öylesine bir uğradığımız, ilmimizi arttırmak için mekân tuttuğumuz şehirler, bizim şehirlerimiz… Ne anlatırlar bize, ne anlam ifade ederler acaba çoğumuza? Meselâ Kastamonu denince sizdeki çağrışımları nedir? İçinde yaşadığımız bölgenin Türkler tarafından fethinden itibaren Millî Mücadele yılları dâhil Kastamonu’nun Türk-İslâm tarihi ve kültüründe müstesna bir yeri vardır. Kastamonu, tabiatı, tarihî eserleri, abide şahsiyetleri, Millî Mücadelede oynadığı rol ve bugün bağrında muhafaza ettiği Türk-İslâm kültürü ile mutlak...
Bizim açımızdan bakıldığında AB orada, uzakta duran, ona doğru koştukça uzaklaşan serap karakterini uzun bir zamandır muhafaza etti -hala da ettiriyor. Özellikle 1990’larda 2000’lerin sonuna kadar olan dönemde, ya da ekonomik gelişimine bağlı olarak daha müstakil küresel siyaset izleyebilecekleri sanrısına kapılana kadar, Türkiye’de siyasal kadrolar AB’nin önce müktesebatını, daha sonra ise kurucu felsefesini ülkede hayata geçirecek adımlar atmayı sürdürdüler. Bununla birlikte son on yılda ilişkiler, ileride onarılması gerçekten de zor, köklü bir değişim geçirdi. Fakat mensubu olduğum Türkiye’deki sosyal bilimci akademik topluluk AB’yi hiç bırakmadı; yakından takibini sürdürdü. Bu çalışma da bana göre o inatçı takibin, o 1990’lardaki modernleştirici siyasal elitin “AB’nin yönetici ilkelerini AB’ye üye olmaktan ziyade sadece ve sadece Türkiye’nin iyiliği açısından hayata geçirmeliyiz”, ya da “hala saatlerimizi Avrupa’ya göre ayarlamalıyız” felsefesine olan sadakatin bir ürünü. Prof. Dr. Nazif MANDACI
“Teşkilat bir yandan Parti [Milli Selamet Partisi] tarafından tanınmış belirli bir özerk alan içerisinde hareket edebiliyordu ancak diğer yandan Parti tarafından hoş görülmeyecek hamleler yapmamaya özen göstermeliydi. Gençlik hareketinin ülkücü harekette olduğu gibi Parti’ye nüfuz ederek onu içeriden dönüştürme şansı yoktu, çünkü mevcut siyasi elitler söz konusu yukarı doğru hareketliliğin önünü özenle kapatmışlardı... Teşkilat ne tam olarak Parti’nin teşkilatıydı ne de ondan bağımsızdı.” Milli Görüş’ün 1970’lerdeki partisi olan Milli Selamet Partisi’nin gençlik örgütü Akıncılar, Türkiye’de İslâmcı...