You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
This book investigates Alternative Consumer Cooperatives (ACCs) as spaces for prefigurative food politics.
Ecological Solidarity and the Kurdish Freedom Movement: Thought, Practice, Challenges, and Opportunities is a pioneering text that examines the ideas about social ecology and communalism behind the evolving political structures in the Kurdish region. The collection evaluates practical green projects, including the Mesopotamian Ecology Movement, Jinwar women’s eco-village, food sovereignty in a solidarity economy, environmental defenders in Iranian Kurdistan, and Make Rojava Green Again. Contributors also critically reflect on such contested themes as Alevi nature beliefs, anti-dam demonstrations, human-rights law and climate change, the Gezi Park protests, and forest fires. Throughout this volume, the contributors consider the formidable challenges to the Kurdish initiatives, such as state repression, damaged infrastructure, and oil dependency. Nevertheless, contributors assert that the West has much to learn from the Kurdish ecological paradigm, which offers insight into social movement debates about development and decolonization.
Throughout the twenty-first century, genocide denial has evolved and adapted with new strategies to augment and complement established modes of denial. In addition to outright negation, denial of genocide encompasses a range of techniques, including disputes over numbers, contestation of legal definitions, blaming the victim, and various modes of intimidation, such as threats of legal action. Arguably the most effective strategy has been denial through the purposeful creation of misinformation. Denial of Genocides in the Twenty-First Century brings together leading scholars from across disciplines to add to the body of genocide scholarship that is challenged by denialist literature. By concentrating on factors such as the role of communications and news media, global and national social networks, the weaponization of information by authoritarian regimes and political parties, court cases in the United States and Europe, freedom of speech, and postmodernist thought, this volume discusses how genocide denial is becoming a fact of daily life in the twenty-first century.
Kooperatifler ve kooperatifçilik, dayanışma içinde üreteceğimiz bir yaşamın anahtarıdır. Bu nedenle, bilinçli olarak engellenir, unutturulur, içi boşaltılır ve karalanır. Soframıza gelen gıdalar da dayanışma içinde üreteceğimiz ve tüketeceğimiz doğanın armağanlarıdır. Onlar da aynı nedenlerle, kirletilir, aracılar üzerinden ulaştırılarak yabancılaştırılır ve yine bilinçli olarak endüstrileştirilir. Bilge köylü üretiminin engellenmesi için kapalı kapılar ardından binbir türlü tezgar kurulur. Yemek yemek de kooperatif kurmak da politik bir iştir. Abdullah Aysu, ülkemizin kooperatif geçmişini çok iyi çözümlemiş ve okur için püf nok...
Her yeni din, başka bir dini ve o dini devletin tüm temellerini sarsan ve kendi devletini kurmaya dönük bir devrimci harekettir. Vatansızdır ve enternasyonaldir. Bütün yeryüzüne aittir. Sınırlar ötesidir. Gün ışığına çıktığı andan itibaren kendi emirleri, düzeni ve disiplininin hayata geçmesi için mücadele başlar. Her türlü olanaklar seferber edilerek yeni dine karşı durulursa da, etki tepki düzleminde yıllar alsa da çoğunluğun dediği olur. Yeni din, devleti ele geçirir. Din, devlet dini olarak kabul edilir. Dinin devrimci karakteri işte o ana kadar geçerlidir. Yeni din egemenleşince, devrimci özelliklerini kaybeder. Tıpkı eskisi gibi yeni din de...
Çevre, ekoloji ya da ‘‘yaşam savunusu’’ olarak adlandırılan bu hareketlerin söz ve eylem kapasiteleri, uzun zamandan beri siyasetin gündemini işgal eden ‘‘kriz tartışmalarının’’ satır başlarını oluşturan ‘‘temsiliyet, yatay örgütlenme, iletişim tekniklerinin siyasete etkisi, doğa-kültür/insan çatışkısı’’ gibi konuların da daha içeriden tartışılmasını sağladı, sağlıyor. 90’lı yıllarda bir iki yayınevi, dergi ve bir iki dernekle sınırlıyken, 2005’ten sonra birçok yerel platform kurulması, ekolojik temalı sitelerin, sosyal medya hesaplarının açılması, yayınevlerinin dizi başlıklarına ‘‘ekoloji’’yi eklemeleri, belli başlı haber sitelerinin anasayfalarına ‘‘ekoloji’’ butonu eklemeleri hız kazandı. Artık ‘‘ekoloji’’ gündelik yaşamımızın ana gündem maddelerinden biri… Cemil Aksu ve Ramazan Korkut ekoloji mücadelesindeki yaşanmışlıkları ve kazanımlarımızı unutmamamız için hazırladı.
Bu öyküler, 70’li yılların sonunda ve 80’li yılların başlarında Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşanmışlıkların öyküleridir. Artık “yeni” Anadolu’da yaşananlar, eski tadını vermiyor. “Şarabî Öyküler” eski Anadolu’nun eski yaşanmışlığının öykülerinden oluşmaktadır.
İnsanın hayvan üzerindeki her türlü tahakkümü toplum fertlerinin gözünde meşru ve kabul edilebilir kılmak için bugüne kadar çeşitli gerekçeler sıralandı. Ancak kimse bir kalbin atmak için ne kadar çaba sarf ettiğinden bahsetmedi. Belki evinizi bir kuş, kedi ya da köpekle paylaşıyorsunuz. Belki de her sabah işe gitmeden mahallenizde dolaşarak sokakta yaşayan hayvanlara mama bırakıyor; hasta olanları iyileştirmek için zamanınızı ve paranızı ayırıyorsunuz. Belki de, bir adım daha ileri giderek, her türlü hayvansal ürünü tüketmeyi reddediyor ve çevrenizi de bu yönde etkilemeye çalışıyorsunuz. Yine de bunlar hayvanlara yöneltilen şiddet ve ö...
“Bugüne kadarki bütün toplumların tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir.” Marx ile Engels’in kaleme aldığı Komünist Manifesto’nun bu ünlü cümlesindeki “bugüne kadarki” ibaresi, bazılarınca “postmodern çağ” olarak niteledikleri döneme kadarki anlamına yorumlanmış olacak ki, özellikle 1990’lı yıllardan, yani Sovyetler Birliği, Çin ve Doğu Avrupa’da kapitalizmin restorasyonunun hızlandığı aşamadan sonra sınıf politikasının yerini “kimlik politikası”nın aldığı solda yaygın bir görüş haline geldi. Ama öte yandan, tam da aynı dönemde, burjuvazi neoliberalizm adı altında işçi sınıfına karşı kapitalizmin tarihinde g...
Nasıl bir organik tarım istiyoruz ? Organik tarıma tamamıyla geçiş üzerine düşünürken, önümüze organik olduğu ileri sürülen, oysa düpedüz endrüstriyel olan bir tarımsal üretim şekli çıktı. Bu aşamada durup düşünmek ve tartışmak gerekiyor; nasıl bir organik tarım istiyoruz? Her birimizi yakından ilgilendiren, sağlığımızı ve geleceğimizi etkileyen tarım yöntemleri üzerine daha çok yoğunlaşmalı ve kamuoyu oluşturmalıyız. Bu düşünceden yola çıkan bir grup bilim insanı, küçük çiftçi, kooperatifçi, sendikacı ve meraklı 16 Mayıs 2011'de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde bir çalıştay düzenledi. Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı. "Katılımcı sertifikasyon", "bilge köylü tarımı", "topluluk destekli tarım", "ev yapımı ilaçlar" gibi seçenekler enine boyuna konuşuldu. Elinizdeki kitap, bu tartışmaları Türkiye geneline yaymak için tasarlandı.