Welcome to our book review site go-pdf.online!

You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.

Sign up

Nasıl Yazıyorlar?
  • Language: tr
  • Pages: 308

Nasıl Yazıyorlar?

Ali Teoman - Aşkın Güngör - Ataol Behramoğlu - Attila Şenkon - Aycan Türk - Aydan Gündüz - Buket Uzuner - Bülent Güldal - Derya Çolpan - Esen Özman - Fikret Demirağ - Füsun Akatlı - Gültekin Emre - Hakan Bıçakcı - Hakan Şenocak - Hasan Ali Toptaş - Hasan Öztoprak - Haydar Ergülen - Hüseyin Alemdar - Hüseyin Peker - Kaya Genç - Mehmet Serdar - Meltem Arıkan - Mine Söğüt - Muammer Yüksel - Mustafa Türker Erşen - Nedim Gürsel - Oğuzhan Akay - Orkun Uçar - Halil Gökhan - Özcan Karabulut - Özlem Kumrular - Raşel Rakella Asal - Rıza Kıraç - Sadık Yemni - Semra Topal - Seran Demiral - Sina Akyol - Uğur Kökden - Ümit Kireççi Yazarların en önemli ve...

Doğa
  • Language: tr
  • Pages: 82

Doğa

Emerson, doğa ile geleneklerin dışında bir ilişki kuran Transandantalizm akımının temellerini attığı bu çalışmasını konu hakkındaki ilk konferanslarına dayandırır. Emerson, doğayı her şeyi içine alan ve çok az tanıdığımız ilahi bir varlık olarak tanımlar. Birey ile doğanın füzyonunu yüceltir. Bu durum aynı zamanda Buda öğretisine dayanan bir uyanışı da içerir. Emerson, doğayı görmeyi henüz tam olarak öğrenemediğimizi ileri sürer. İnsan için önemli olan Doğa'nın Ruhu'nu keşfetmek olmalıdır. Bu noktada Emerson'ın ruh olarak adlandırdığı kavram Alman filozof Hegel'in Geist olarak tarif ettiği Tin ile yakınlık göstermektedir. Emerson'a göre doğayı sadece kendi çıkar ve ihtiyaçları için kullanan insan yarım insandır. Doğa bir anlamıyla da hem Amerika kıtasının vahşi doğası ve insanı hem de Amerikan düşüncesiyle dünyanın ilk kez tanıştığı eserdir. Avrupa'nın aksine Amerika kıtası insan eli değmemiş, siyasi ve askeri tarihten bağışık bir doğadır. Emerson'ın doğayı ve insanın dünyadaki asıl rolünü farklı bir gözle görmesinin altında bu gerçeğin yattığı apaçıktır.

Dokuz Mektupluk Roman
  • Language: tr
  • Pages: 60

Dokuz Mektupluk Roman

Sevgili Yevgeni! Dün yapamadım. Kocam bütün gece çıkmadı. Yarın tam saat 11’de gel. Kocam 10:30’da Tsarskoye’ye gidecek ve gece yarısına kadar dönmeyecek. Bütün gece öfkeden çıldırdım. Beni habersiz bırakmayıp yazdığın için teşekkür ederim. Bir demet kâğıt! Kim bu kadar yazabilir! Ayrıca bir stili de yok değil. Teşekkürler, görüyorum ki beni seviyorsun. Dün için kendini üzme ve Tanrı aşkına yarın gel! A. Dostoyevski'nin, daha önce yayınlanmamış uzun öykü ve metinlerinin yer aldığı BAZI ESERLERİ "Dokuz Mektupluk Roman" adlı eseriyle başlıyor. Bir başka Dostoyevski dünyası deneyimi için yakın "yeraltından" okuma lambalarınızı...

Çanakkale Cehennemi
  • Language: tr
  • Pages: 384

Çanakkale Cehennemi

1915 yılının Şubat'ında dört genç asker Çanakkale cehennemi için yola çıktılar. Hepsi de çocuk yüzlüydü daha... Askerlikle uzaktan yakından ilgileri yoktu, ama hemen harbe gidiyorlardı askere alınır alınmaz. Kırsaldan kopup gelen ve köylerinden toplanmış tam dört Fransız çocuk... Topraklarına tutkuyla bağlı bu dört oğlan birkaç ay içinde savaşın dehşeti, korkular, deniz felaketleri, bozkırların çekiciliği, hasret ve doğu kültürünün büyüsüyle tanışacaklardı. Ve onları aynı zamanda inatçı, yenilmez bir düşmanın nefreti de bekliyordu. Zarlar atılmıştı artık. Jeopolitik çıkarlar adına işleyen bu barbar ve yeni savaş düzeninde adına asker denilen bu kurbanlık kahramanların; kime karşı, hangi bayrak altında ve neden olduğunu bilmeden ölmekten başka yapacakları bir şey kalmamıştı. 2007'de aramızdan ayrılan dünyaca ünlü tarihçi ve romancı Pierre Miquel I. Dünya Savaşı'nın doğu cepheleri destanlarını romanlaştırdığı "Dünya Bir Barut Fıçısı" adlı dörtlemenin ilk cildinde destansı Çanakkale muharebelerine yer verdi.

Lazarus
  • Language: tr
  • Pages: 66

Lazarus

Lazarus, üç gün üç gece ölümün gizemli hâkimiyetinin altında bulunduğu mezardan çıktığında ve kendi mekânına sağ olarak döndüğünde insanlar, zamanla onun adını korkunçlaştıran uğursuz tuhaflıkları uzun bir müddet fark etmemişlerdi. Dostları ve yakınları, hayata geri dönen için, sevinerek, onu sürekli okşuyorlar, ona karşı önüne geçilemez ilgilerini, yemeğini, içmesini ve yeni giysiye kavuşmasını sağlayarak gideriyorlardı. Onu, umudun, neşenin parlak renkli giysileriyle şaşaalı bir şekilde giydirdiler ve o sanki bir damat gibi bir düğün kıyafeti içinde, onların arasında, sofralarında oturuyor, yeniden yemek yiyip içki içiyordu. Dostları, sevinçten gözyaşları döküyor, mucizevi bir şe-kilde dirilen insanı görmeleri için komşularını çağırıyorlardı.

Deney
  • Language: tr
  • Pages: 192

Deney

İtaatkarlığın mekanizmalarını konu alan bu ünlü yapıtın yazarı Stanley Milgram, sosyal psikolojinin en önemli ekol isimlerindendir. Bu çalışmasında, Nazi Almanyasındaki soykırımdan etkilenerek - özellikle Adolf Eichmann - tasarladığı deneyler yer almıştır. Milgram; deneylerine, Adolf Eichmann’ın yargılanmasından kısa sure sonra başladı. Nazi Almanyasında akıllara takılan bir soru, Milgram’ın da çıkış kaynağı olmuştu: Eichmann ve soykırımda yer alan milyonlarca asker, sadece emirlere itaat ediyor olabilirler miydi? Hepsi bu suça ortak sayılmaz mı?” Deneyler pek çok kere farklı yer ve farklı insanlarla tekrarlandı. Sonuçlar aşağı yu...

Bu Bir Masal Değildir
  • Language: tr
  • Pages: 43

Bu Bir Masal Değildir

Bir masal anlattığımızda bu, onu dinleyen birisi içindir ve öykü sürsün diye anlatıcının dinleyici tarafından sözünün kesilmemesi de oldukça nadir rastlanan bir durumdur. İşte bir masal olmayan ya da kötü bir masal olan okuyacağımız metnin içine girme nedenim... Şayet şüpheniz varsa birisi azıcık okuyucu rolü yapsın, başlıyorum. Ve buradan ne sonuç çıkarıyorsunuz?

Genç Edebiyatçı Arkadaşlara Bazı Tavsiyeler
  • Language: tr
  • Pages: 50

Genç Edebiyatçı Arkadaşlara Bazı Tavsiyeler

Dünya edebiyatının "dediğini yap yaptığını yapma" denilebilecek belki de tek yazarıdır Baudelaire. Der ki: "Sevgili genç edebiyatçılar! Burada okuyacağınız davranış kuralları deneyimlerin meyvesidir; deneyim bir miktar yanılgı da içerir; bütün yazarlar benzer yanılgılara düştüğünden - tümüne veya birçoğuna - burada aktaracağım kendi deneyimlerimin tüm yazarlar tarafından doğrulanacağını umuyorum. Söz konusu davranış kuralları, size bu alanda yol gösterici olmanın dışında bir niyet, çocuksu ve kibar yurttaşlık kanunundan öte bir fayda sağlamayacak. Ama ne fayda! Yurttaşlar kanununun, anlayışlı ve iyi kalpli bir Warens kadını, giyi...

Dürüst Hırsız
  • Language: tr
  • Pages: 50

Dürüst Hırsız

Bir sabah, tam işime gitmek üzere hazırlanmıştım. İşte o anda hem aşçılığımı, hem de çamaşırcılığımı yapan ve aynı zamanda evimi yöneten Agrafena içeriye daldı. Girer girmez de beni şaşırtacak bir şey yaptı ve konuşmaya başladı. O güne değin sesi soluğu çıkmayan sıradan, kendi halinde bir yaşlı kadıncağızdı. Altı yıl içinde Tanrı'nın her günü, pişireceği yemeğe ilişkin bir-iki sözcükten başka hemen hemen tek bir sözcük çıkmamıştı ağzından. Belki benimle konuşmuyordu. Daha doğrusu ondan hemen hemen tek bir şey duymamıştım. O sabah, ansızın dili çözülerek şöyle konuşmaya başladı: - Size bir şey demeye geldim beyefendi. Bir şey soracağım işte!

Gece Uçuşu
  • Language: tr
  • Pages: 71

Gece Uçuşu

1931 FÉMINA ÖDÜLÜ Uçağın altında kalan tepeler akşamın altın rengi yüzünde gölgeli izler bırakmaya başlamıştı. Ovalar, aydınlanıyordu, ancak yararsız bir ışıkla: Bu ülkede ovalar, kıştan hemen sonra karlarını eritmedikleri gibi, altın renklerini de yi-tirmek istemezlerdi. Güney kıyılarından Buenos Aires'e giden Patagonya postasını taşıyan pilot Fabien, liman sularından izler taşıyan akşam batışının yaklaştığını, havadaki dinginlikten ve sakin bulutların resmettiği pürüz-süz çizgilerden anlıyordu. Uçak, geniş ve durgun bir koya giriyordu. ** O sadece bir Küçük Prens değildi: Gece Uçuşu'nun Güney Postası'nı İnsanların Dün...