You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
This book consists of lectures on gender-discriminatory criminal laws. As is discussed in the book, the socially constructed roles that a given society considers appropriate for women and men hinder women from enjoying their fundamental human rights. In this sense, several forms of violence against women are being used to keep them within the given structure, and criminal justice is not provided as expected. Therefore, states must implement a comprehensive criminal policy to eliminate discriminatory laws that tolerate such harmful practices. Dieses Buch besteht aus Vorträgen über geschlechterdiskriminierende Strafgesetze. Wie in dem Buch erörtert wird, hindern die sozial konstruierten Rollen, die eine bestimmte Gesellschaft für Frauen und Männer als angemessen betrachtet, Frauen daran, ihre grundlegenden Menschenrechte wahrzunehmen. In diesem Sinne werden verschiedene Formen von Gewalt angewandt, um Frauen in der gegebenen Struktur zu halten, und das Strafrecht wird nicht wie erwartet umgesetzt. Daher müssen Staaten eine umfassende Strafrechtspolitik betreiben, um diskriminierende Gesetze zu beseitigen, die solche schädlichen Praktiken tolerieren.
None
Herkes kendi yarattığı hapishanenin anahtarı elinde yaşar. Kalabalıkların içinde yalnız, kendi hayatına yabancı, olan biten her şeyden huzursuz bir insan için zamanla her şeyi unutmaya başlamak, belki de bir lütuftu aslında... Gittikçe hafızasını kaybeden yaşlı bir adamla, aralarındaki derin yalnızlığı aşk sanan genç bir kızın içine düştüğü bir yolculuk, toplumun dayattığı düşünce ve inanç biçimleri yüzünden kocaman bir yalnızlığa ve yabancılaşmaya dönüşür giderek. Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay adlı çok satan kitabın yazarı Dr. Fikret Yıldırım, bu kez yaşadığı aileye, topluma ve kültüre yabancılaşan yeni asrın insanını alıyor romanının merkezine. “İnsanın bir özü var mıdır?” sorusunun yerini, “İnsanın bir özü var mıydı?” sorusu alıyor artık...
"Affedersiniz, sanırım sizi tanıyorum." Yaşlı kadın gözkapakları düşmüş ela gözlerini Hayalcan'ın yüzüne dikti. "Sizi çıkaramadım, kendinizi tanıtmanızı istesem gücenir misiniz?" "Siz beni bugüne dek hiç görmediniz ama ben sizi çok iyi tanıyorum. Siz Pervin öğretmen değil misiniz? Adana'da bir dönem 29 Ekim İlkokulu'nda çalışmıştınız, öyle değil mi?" "Evet, ben Pervin öğretmenim. Nasıl oluyor da ben sizi hiç görmediğim halde siz beni tanıyorsunuz?" Bunları konuşurlarken ikisi birden apartmana girmişlerdi. Pervin, birinci katta olan evinin kapısına gelmişti. Otomatın düğmesine dokundu. Çantasından anahtarı çıkardı, ampulün ışığında oluşan gölgesiyle kararan kilidi görmek için yana çekilirken birden karartının tek olduğunun ayrımına vardı. Yanındaki adamın gölgesi yoktu. Elinde anahtar, öylece kalakaldı. "Senin gölgen yok" dedi hayret ve korku dolu bir sesle. Yayınevi: Cinius Yayınları
Tarihçilere sorarsanız size Akıncıların dörde ayrıldığını söylerlerdi; Deliler, Fedailer, Dalkılıçlar, Serdengeçtiler. Bir Akıncıya sorarsanız size beşe ayrıldıklarını söylerdi; diğer dördü ve Sessizler. Sessizler haklarında konuşulması, methiyeler, türküler ve şiirler okunması, raporlar tutulması yasaktı. Sessizler de konuşmazdı zaten. Kampları her zaman diğer Akıncı kamplarından uzak olur, kimse ne zaman gittiklerini, neden ve nereye gittiklerini bilmezdi. Bu herkes için daha hayırlı olurdu...
30 Temmuz 2019 tarihi itibariyle “Günün İncileri” adlı Twitter adresindeki @MehdimiDeccalmi adlı hesabımla arşivlemeye başladığım haberleri, 31 Aralık 2022 tarihi itibariyle tamamladım. Aslında arşivleme işlemine “Başkanlık” seçiminin hemen arkasından başlamıştım ama yapılan saldırılarla önceki üç hesabımı da kapattırdılar. Haliyle oralardaki bir yıllık arşivim de gitti. O dönemde aleyhte bir paylaşıma dahi tahammülleri yoktu. Aleyhte yapılan neredeyse her haberi, anında emniyetin, içişleri bakanlığının ve iletişim başkanlığının hesaplarını etiketleyip sizi hedef gösteriyor ve hemen hesabınıza saldırıyorlardı. Oysa ne bu ...
Bazen nefes almak için değil, çıkış olduğunu hatırlamak için açılır pencereler.
Es-Semhûdî'nin Medine’nin doğal, tarihî ve dinî yapılarına yoğunlaşmış Vefâü’l-vefâ bi-ahbâri dâri’l-Mustafâ adlı eseri ile Medine tarih yazıcılığı yöntem, içerik ve sistem bakımından klasik dönemin deyim yerindeyse zirve noktasına ulaşmıştır. Çünkü Vefâ’dan sonra Medine tarihine dair telif edilen eserler, birçok yönden es-Semhûdî’nin Vefâ’sını örnek almış ve ondan önemli bir kaynak olarak yararlanmıştır. Memlükler devletinin son devirlerinde Medine’de yaşayıp orada yıllarca fetva veren, medreselerde hocalık ve yöneticilik yapan ve zamanla Medine ileri gelenlerinden birisi haline gelen es- Semhûdî, Medine şehri ile ilg...
Music; Turkey; history.