You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Kıbrıs Adası, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1571 yılında fethedilmesinden 19. yüzyılın son çeyreğine kadar Türklerin egemenliğinde kalmıştır. Ruslarla savaşta oldukları bir dönemde İngilizlerin ittifak teklifini kabul etmek zorunda kalan Osmanlılar, adayı anlaşma ile İngilizlere devretmiştir. Yönetimin Türklerin elinden çıkmasından sonra adada güven ve huzur ortamı kaybolmuştur. Kıbrıs 1900’lü yılların başından itibaren ise Rumların adayı Yunanistan ile birleştirme çabalarının hedefi olmuştur. Rumların uluslararası platformlara da taşıdığı bu çabalar özellikle 1960’lı yıllardan itibaren kanlı çatışmalara dönüşmüş ve...
Kıbrıs Türk dış politikasının gündemine girdiği dönemden sonra, Türkiye’deki tüm siyasi elitlerin üzerinde hem fikir olduğu milli bir dava olarak politik ajanda da üst sıralarda yerini almıştır. 1950’li yıllarda Kıbrıs’ın bir sorun olarak ortaya çıkışına kadar Türkiye’nin Kıbrıs’la tek ilgisi Osmanlı bakiyesi olan adada yaşayan soydaşlarının takibi olmuştur. İngiliz toprağı olarak kabul ettiği adayla yakından ilgilen(e)memiştir. Bunun altında yatan temel neden ise, yeni kurulan Türkiye’nin yüzünü Batılı devletlere dönmesi, önceliğini Batıyla ilişkilerini geliştirmeye ve doğudan gelen Sovyet tehdidi oluşturduğu güvenlik k...
Türkiye merkezli Türk devletleri ile Batılı ülkelerin XVI. yüzyıla kadar olan ilişkilerinde batının çoğu defa zebun düşmesi, kilisenin beslediği “haçlılık” zihniyetinin batılı ülkelerin düşüncesini şekillendirmesi ile XVII-XVIII. yüzyıllardan sonra ortaya çıkan ve gelişen sömürgecilik politikalarının emperyalizme dönüşmesinde büyük rol oynamıştır. XVII. yüzyılın sonlarından itibaren “süper güç” olma özelliğini kaybeden Osmanlı Devleti’nin coğrafi konumu, stratejik durumu ve ekonomik potansiyelinin yanında Avrupa, Asya, Afrika kıtalarını birbirine bağlayan kara ve deniz yollarına hâkim olması “ipek yolu” “baharat yol...
Bulgaristan, beş asırlık Osmanlı hâkimiyetinden sonra 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi neticesinde imzalanan Berlin Antlaşması ile özerkliğini, 1909 yılında imzalanan İstanbul Protokolü ile de bağımsızlığını kazandı.1 Bulgaristan’ın özerkliğini kazandığı 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi öncesi Bulgaristan’ın bir devlet olarak ortaya çıktığı Tuna vilayetinde Türklerin ve Bulgarların nüfuslarında tam bir denge söz konusuydu. Rusçuk’taki İngiliz konsolosu Sir R. Dalyell’in 1869 tarihli gizli raporuna göre: Tuna Vilayeti’nde 1.640.000 Türk, 1.725.000 Bulgar ve diğerleri başlığı altında (Romen, Çingene, Rus, Yahudi ve Ermeni) 135.000 olmak üzer...
Doğu Akdeniz, gerek Ortadoğu gerekse küresel siyasette giderek önemi artan bir bölge hâline gelmiştir. Keşfedilen hidrokarbon rezervleri öncelikle Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeleri bölgeye yönelik aktif yoğunluk gerektiren stratejiler yürütmeye iterken, enerji sektöründe öne çıkan aktörleri de bölgedeki kaynakların küresel piyasalara sürülmesinde rol oynamaya sevk etmiştir. Bu durum bölge ülkelerinin kalkınması ve iş birliği için bir fırsat olarak görülebilecekse de bölge genelindeki siyasi krizler Doğu Akdeniz’in bir rekabet alanı olarak ön plana çıkmasının önünü açmıştır. Doğu Akdeniz’in artan öneminden hareketle bu kitap, bölgesel ve küresel aktörlerin Doğu Akdeniz stratejilerini ele almaktadır.
Etkili bir ifadesini Kissinger'ın "gücü politikaya çeviren şey" tanımında bulan strateji, dönemsel olarak paradoksal mantığın gri bölgelerinde zamanın ruhuna uygun araçlar geliştirmekte, dış politik mimariyi şekillendirmektedir. Clausewitz'e atfedilen hâkim paradigma terk edilmektedir. Siyasetin farklı vasıtalarla devamı olan savaş, bitmeyen, sınırsız ve süresiz hibrit çatışmalara dönüşerek "barış" ın siyasi çevrime girmesine engel olmaktadır. Jeopolitik maksada uygun olarak savaş alanlarında kesin sonuç kavramı silikleşmiştir. Savaş durumu süresi uzamıştır. Bu kitapta, güç siyasetinin öngördüğü küresel ve bölgesel jeopolitik tasavvurlar, tekno-politik etki ve sistemik etkiler incelenmektedir. Jeopolitik şekillendirmenin yöntem ve vasıtalarına, gri bölgelerine ve Türk-Rus ilişkilerinin kısa geçmişi, gelecek orta vadeli dönemde hangi sınırlamalar dahilinde ne yöne evirilebileceği konularına el atılmıştır. Kitapta yüksek lisans ve doktora öğrencilerine yönelik olarak güç siyasetinin belirli kavramsallaştırmaları, ortaya atılan yeni konseptle ve uygulamaları üzerinde özellikle durulmuştur.
Türk tarih ve siyaset bilimi literatüründe “Batı” kavramının tanımı ve sınırları ile ilgili farklı yorumlar bulunmaktadır. Bu eserde Türkiye merkezli bir perspektif ile bakıldığında Batı olarak Avrupa ve Amerika’yı kapsayan bir alan dikkate alınmıştır. Türklerin Batı dünyası ile münasebetleri çok eski tarihlere dayanmaktadır. Bununla birlikte Anadolu coğrafyasının yurt edinilişi ile ilişkilerin sıklık ve seviyesi üst düzey bir noktaya gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin erken dönemlerinde Balkan coğrafyasından hareketle Viyana sınırlarına kadar fetihler gerçekleştirilmiş; siyasi, sosyal ve ekonomik münasebetler tesis edilmiştir. Osmanl...
Recruiting and motivations for enlistment -- Perceptions of African security force members -- Education and upward mobility -- Camp life -- African women and the security forces -- Objections and reforms -- Travel and danger -- Demobilization and veterans.
A study of the Turkish Cypriot exodus to Northern Cyprus in the context of the repeated Cypriot crises of the 1960s and 1970s.