You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
None
Günümüzde bilim, bilgisayar ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler kütüphaneleri, bilgi ve belge merkezlerini ve onların kaynaklarını da etkilemektedir. Bilgi kaynakları arasında süreli yayınlar, özellikle bilimsel dergiler güncel ve bilimsel bilginin hızlı bir şekilde elde edilmesinde en önemli kaynaklardır. Türkiye’de özellikle üniversitelerde uygulanan akademik ilerleme ve kadro atamalarındaki değişiklikler bilimsel dergilerin, elektronik dergilerin ve atıf veri tabanlarının kullanımını artırmıştır. Bu kitapta, tıp ve sağlık bilimleri kütüphanelerinde verilmekte olan bilgi hizmetlerinde, kullanıcı tarafından aranan bilginin büyük bir kı...
None
Winslow Williams Clifford is one of the few historians so far who have addressed the history and culture of the so-called Mamluk Sultanate (1250-1517) on the basis of theoretical models. This volume is a posthumous publication of his doctoral thesis, submitted in 1995 at the University of Chicago. Through his skillful application of social theory, Clifford succeeded in providing highly convincing evidence that the Mamluk rulers did not - as was maintained fo a long time - constitute a static form of "oriental despotism" but was, rather, a highly differentiated society. It was primarily based on compliance with a complex system of order that had established itself during the rule of the first sultans.
Aynı anda hem hedefine varıp yaşadığı hayatı kaldığı yerden devam ettirmek hem de geri dönüp “gizli olanı bilmek” istedi. Bu belirsizliğin sıkıştırması ile ansızın duran bedenine ayak uyduramayan ruhu, varlığından zamana doğru köpürerek taştı ve her damla zamanın yüzeyine çarparak An’ı dalgalandırdı. Yaşlı çınar altında görünmez taşlarla satranç oynayan iki körden birincisi bir köpek gibi havayı koklayarak konuştu: “Her bir dalga ile zamanda dağılıp yok oldu Menit.” “Hayır!..” diye çıkıştı diğeri... Görünmez tahtada ne olduğu belirsiz bir taşı dikkatle hareket ettirerek hamlesini tamamladıktan sonra devam etti: “...
Mustafa Kemal ve annesi için yazılmış ilk roman. Ona Meclis tarafından verilen soyadıyla adı Atatürk olan bu yakışıklı genç annesine benzerdi. Mavi gözleri, sarı saçları, okumaya olan merakı ve bitmeyen sevgisiyle. Zübeyde Hanım için acılarla başlayan yaşam oğlunu kucağına aldığı gün güzelleşti, o “Mustafa”sının çılgınıydı. Zaten ona bakan, onu tanıyan bir kadının sevgiden çılgına dönmemesi mümkün değildi. Zor günlerdi. Hasret herkesi, her yüreği yakıyordu. Mustafa Kemal annesine hasretti, Zübeyde Hanım oğluna... Ya Fikriye ve Latife? İkisi de yalnız onu sevdi, ama kavuşmaları zordu, hatta olanaksız, çünkü Mustafa Kemal iç...