You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Resûlullah’ın (s.a.v.) yazmış olduğu mektuplar, büyük bir bilgi ve siyasî hazine niteliğindedir. O’nun, civar hükümdarlar ve Arap emirleri ile geliştirdiği diplomatik ilişkilerin, siyer tarihimiz içinde hep özgün bir yeri olmuştur. Elinizdeki kitap, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatına, alışık olmadığımız bir pencereden ışık tutuyor. Böyle kıymetli bir eseri, sabırlı bir çalışma ile sahih kaynaklardan toplayarak bize kazandıran İbrahim Halil Er; diğer mektup çalışmalarından farklı olarak, mektupların Arapça nüshalarını da bu çalışmasına eklemiş, böylece Resûlullah’ın (s.a.v.) orijinal sözlerini de bizlere sunmuştur..
Elinizdeki ilmihâli etkili kılan özellik, yazarın ihlâs ve samimiyeti olsa gerektir. Kendi yapmadığı hiçbir şeyi başkasına tavsiye etmeyi doğru bulmayan muhterem yazar, hatıralarında şöyle bir örnek veriyor: “İlmihâlde sıra unutma namazını yazmaya gelince, bu namazı hiç kılmadığımı ve uygulamasını yapmadığımı fark ettim. Bu namazın ezberlenecek hayli uzun sûreleri ve tatbik edilme süresi var. Ben de bu gerekleri yerine getirdikten ve faydasını kendi üzerimde gördükten sonra unutma namazı bahsini yazıp ekledim.” Bu ihlâs ve samimiyet, kitabı emir ve yasaklar listesinden ibaret bir ilmihâl olmaktan çıkarıyor; ona bir ruh veriyor. Eserde dinî hüküm ve kuralların yanında, sık sık bu hükümlerin gerisindeki ilahi maksud ve hikmet üzerinde durulması bundan dolayıdır. Yıllar önce Marifet Yayınları’ndan çıkan ve müellifin uzun hastalığı ve vefatı dolayısıyla bir daha neşir imkânı bulamayan bu değerli ilmihâl, şimdi yeniden Mevsimler Kitap’ın himmetiyle okuyucuyla buluşuyor.
Sultan II. Abdülhamid Han, milleti için gece gündüz çalışmış, imparatorluğu bölüp parçalamak ve hatta yok etmek isteyen içteki ve dıştaki açık-saklı güçlere karşı tüm gücüyle direnmiştir. Onun eşsiz zekâ ve dehası, sağduyusu ve sezgi gücünün karşısında düşmanları bile hayret ve hayranlıklarını gizleyememişlerdir. Bilim, teknik, eğitim ve sanata önem veren ve devrin en son yeniliklerini ülkesine getiren, ülkesinin mamur olması için ciddi altyapı projeleri geliştiren ve faaliyete geçiren II. Abdülhamid sayesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı 33 yıl gecikmiştir. Onun tahttan indirilmesi üzerinden henüz on yıl geçmeden de...
Allah Resûlü’nün (Sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine ait olan isimleri vardır. Daha önceki peygamberler için de kullanılan, ancak Peygamber Efendimiz’de (Sallallahu aleyhi ve sellem) zirvesini gördüğümüz isim/sıfatları vardır. Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) isimlerini öğrenmek; onu tanımaya, sevmeye ve örnek almaya yönelmek demektir. Mehmet Nezir Gül, bu çalışmasında Allah Resûlü’nün (Sallallahu aleyhi ve sellem) isimlerinden bir demet sunuyor. O Habibullah’tır. Allah’ın en sevgili kulu ve resûlüdür. Allah’ın sevdiğini sevmek de bir kulun olmazsa olmaz görevidir. Allah’a olan sevgimizin en aşikâr göstergesi ise O’na tâbi olmak, O’nun dinine sımsıkı sarılmaktır. Bunun ilk adımı da hiç şüphesiz O’nu tanımaktır. Allah Resûlü’nün isimlerini bilen ve öğrenen, O’nu daha çok sevecektir. İsim isim, sıfat sıfat o yüce insanı tanımaya, tanıdıkça O’na olan sevgimizi ve bağlılığımızı artırmaya var mısınız? Öyleyse buyurun yolculuğa…
Uzun yıllardır çocuklarımızın anlayabileceği seviyede Osmanlı tarihini ve Padişahlarımızı anlatan yayınların eksikliğini hisseden yayınevimiz, değerli yazar İbrahim Halil ER'in yazmış olduğu bu kitabı yayınlamakla önemli bir boşluğu doldurmuştur. Dili ve anlatım üslubuyla çocuklarımızın severek okuyacağını umduğumuz kitap,konulara uygun çizimlerle zenginleştirilmiştir.Serinin ilki olan bu kitapta Osman Gazi, Orhan Gazi,1.Murad (Hüdavendigar) ve Yıldırım Bayezid‘in hayatları anlatılmaktadır...
Çocuklara tarih bilinci kazandırmak hem önemlidir, hem de zordur. Bu zorluğun üstesinden gelmek ve çocuklarımıza tarih bilinci kazandırmak amacıyla hazırlamış olduğumuz “Öykülerle Osmanlı Padişahları” serimizin üçüncü kitabını sizlerle buluşturmanın mutluluk ve heyecanını yaşıyoruz. Osmanlı tarihinin yükselme dönemini anlatan bu kitapta sevgili yavrularımıza Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve 2.Selim’in hayatlarından kesitler hikaye tadında anlatılmaktadır….
“Fisagores yaşlandığında, ‘Bu kadar yüksek ilim kaybolmasın.’ deyip, kitaplarını bir mağarada toplayıp tılsım yapmış. Sadece yılda bir kere mağaranın açılmasına karar vermiş. Bundan dolayı bu tuhaf mağara, yılda bir kere, sadece üç saat açık dururmuş.” *** Bu fani dünya kime kalmış? Felek, nice büyük şahları asmış, nicelerinin bağrını kebap etmiştir. Nice İskenderleri suya götürüp, susuz getirmiştir. Umma bir zerre vefa alçak felekten, bir içim suyu esirgedi İskender’den… Nice kahramanlar, dünyayı kılıçlar ile titretmiş… Ama şimdi kara toprağın altında yatmaktadırlar… Bu yalan dünya, bir hileci, sihir yapan yaşlı bir büyücüdür. Onun için dünyalık şeylerle gururlanmak anlamsızdır.
“Akşam beni öyle güzel misafir ettiler ki sorma Hüsmen Ağa. Ama gene de senin ekmeğini paylaşmanın zevki başka bir şeyde yok.” Usta kalem Sadık Yalsızuçanlar, doğudan batıya, kuzeyden güneye derin izler bırakmış engin kültür hazinemizden derlediği bin yıllık öykülerle sevgili çocuklarımıza sesleniyor. Bazen bir çocuk, bazen bir padişah, bazen bir çiftçi, bazen bir aslan, bazen bir tavşan dile geliyor ve hayatın gizlerinden devşirilen nezih hisseleri katre katre işliyor kalplere… Çocuklar kadar yetişkinlerin de zevkle okuyacağı bin yıllık öyküler diyarını ziyaret etmekte geç kalmayın…
“Yahu koca eğeri vermiş, bir avuç sarımsak almış!” dedi yabancı adam. Yaşlı adam, “İyi etmiş… Sarımsaksız çılbır bir şeye benzemez ki!” diye cevap verdi. Usta kalem Sadık Yalsızuçanlar, doğudan batıya, kuzeyden güneye derin izler bırakmış engin kültür hazinemizden derlediği bin yıllık öykülerle sevgili çocuklarımıza sesleniyor. Bazen bir çocuk, bazen bir padişah, bazen yaşlı bir adam, bazen bir fare, bazen bir tilki dile geliyor ve hayatın gizlerinden devşirilen nezih hisseleri katre katre işliyor kalplere… Çocuklar kadar yetişkinlerin de zevkle okuyacağı bin yıllık öyküler diyarını ziyaret etmekte geç kalmayın…
Sevgili okuyucu! -Denilir ki, karanlığın en koyu olduğu zamanlar güneşin doğum vaktidir… Önce Haçlılar talan etti Anadolu’yu İnsanlık Moğol belasıyla boğuşuyordu şimdi. Sanki bir fırtına, kasırga, taun, kasıp kavuruyordu Orta Asya’dan Anadolu’ya… Yakan, yıkan, öldüren, girdiği yerde taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayan Moğollar, her tarafı kan gölüne çeviriyordu. -Öyle bir vahşet ki, insanlığın en mühim sermayesi olan kitapları ve kütüphaneleri bile yakıp yıkıyor, bilim ve sanat adamlarını öldürüyor, asırlar boyunca oluşan kültürel birikimi yok ediyor, akıl almaz zulümleriyle ilerliyorlardı Asya içlerinde. -İşte böyle bir çağda, ufkun zulüm karanlıklarıyla karardığı bir sırada. Moğolların ayak seslerini iliklerinde hisseden Belh şehrinde / Harzemşahlar ülkesinde dünyaya geldi Mevlâna. İşgal, savaş, kargaşa, kaos, kirli, küresel iktidar hesaplarının merkez üssü olan bugünkü Afganistan yani… -Hangi yıllarda? -Yıl 1207. Aylardan eylül. Bu hikayenin devamı kitapta…