You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Hiç kuşkusuz, eğitimin geçmişi, insanlık tarihinin başlangıcıyla eş zamanlıdır. Tarihin ilk döneminden itibaren eğitim faaliyetlerine rastlamak mümkündür. En eski uygarlıklarda bile bireyler, muhataplarına bir şeyler öğretmenin çabası içinde olmuşlardır. Bu çerçeveden bakıldığında eğitim olgusunun kendisi yeni bir durum değildir. Her ne kadar eğitim tarihini insanlık tarihi kadar geriye götürsek de “İnsanlar hangi ilkelere göre ve nasıl eğitilmelidir?” sorusunun ortak bir cevabı bulunamamıştır. Bu nedenle bireylerin eğitimi sürecinde farklı bakış açılarıyla (farklı modellerle) karşılaşmak kaçınılmaz olmuştur. Biz de bu çalışmada farklı düşünürlerin farklı bakış açılarını sistematik bir bütünlük içinde ele aldık. Eserin; çocuk eğitiminin gerekleri ile ilgili temel bilgi, beceri, tutum ve değerlerin kazandırılmasında temel bir başvuru kaynağı oluşturması beklenmektedir.
Bilimsel yayınlar ve özelde akademik çalışmalar, daha iyi bir yaşamın kapısını aralamak olarak düşünülebilir. Akademik çalışmaların çeşitliliği, adeta toplum refahına sunulan bir zenginliktir. Akademik çalışmaların oluşturduğu birikim, çağı anlamak ve önümüzdeki yıllara ilişkin hazırlanan projeksiyonlar sayesinde inşa edilmeye çalışılan gelecek, yaşamı elbette çok daha anlaşılır kılmaktadır. İleri yaşam seviyesine ulaşmak için verilen tüm bu uğraşlar, madalyonun diğer yüzünde görünen akademik çalışmaların üretilmesinde üstlenilmesi gereken zorluk ve meşakkatler sayesinde oluşmaktadır. Diğer taraftan sosyal bilimler alanında üretilen çalışmaların zorluğu, fen ve mühendislik alanlarına kıyasla daha fazla olduğu düşünülmektedir. Bu zorluklar; gözden geçirilmesi gereken geçmiş külliyatı ve yıllarca yapılması gereken okumalar sonucunda gerekli araştırmalar ve birikimler sayesinde adeta imbikten süzülen bir damla mertebesinde ortaya çıkarılmaktadır.
Eğitim Bilimleri Alanında Uluslararası Araştırmalar XVII adlı bu eser 14 bölümden oluşmaktadır. Toplam 18 araştırmacının üstün gayretleriyle ortaya çıkan bu kıymetli eserin konuları arasında eğitim felsefeleri, çevrimiçi öğrenme ortamlarında kullanılabilecek oyunlar, lisansüstü eğitimde artografik, müzik ve matematik ilişkisi, meslek liselerinde proje üretme, okul yöneticiliğinde mentorlük, okul yönetimi ve afet sonrası iyileştirme, okuma becerilerinde artırılmış gerçeklik uygulamaları, sosyal bilgiler özel alan yeterlilikleri, temel dil becerilerinin gelişiminde teknoloji kullanımı, okul öncesi eğitiminde uluslararası karşılaştırma, uzaktan eğitim ve sürdürülebilir kalkınma, okul değiştiren öğrencilerin okula bağlılık durumları ve uzamsal görselleştirme becerilerine yönelik etkinlik geliştirme süreci yer almaktadır.
This book summarises and discusses key findings from the learning sciences, shedding light on the cognitive and social processes that can be used to redesign classrooms to make them highly effective learning environments.
This book explores the conditions that encourage non-violent civic engagement in emerging civil societies. Gürbüz examines the radical transformations over the past decade in the politics of Turkey's Kurdish minority. On the eve of the new millennium, the Turkish state was still openly denying the existence of Kurds, calling them "mountain Turks," and Kurdish populated cities were ruled under martial law. Kurdish politics in Turkey was dominated by a revolutionary movement, the PKK, which engaged in violent clashes with the state. Less than a decade later, the PKK's rebellion had all but ended, and Kurdish political and civic movements of numerous stripes had emerged. The Turkish state even introduced an official Kurdish-language TV channel. How did this rapid change occur? Gürbüz proposes that contending social movements has transformed the politics of the region, ushering in an era of post-conflict political and cultural competition.
None
"Fatihasız namaz olmaz, Fatihanın manasını bilmeyenin de Fatihası olmaz"
Gerek kamu gerekse özel sektörde liyakat ilkesi bir vazgeçilmezdir. En güçlü devletlerin yönetiminden en basit bir işin yürütümüne değin, işi yürütecek olanların gerekli liyakâta sahip olmaları şarttır. Aksi takdirde ödenecek bedel kaçınılmazdır. Bu bedel, dün için cihanşümul bir Osmanlı Devleti dahi olabildiyse, bugün için en az aynı nispette bir kayba neden olabilecektir. Dolayısıyla liyakat sahibinin hiçbir "aykırı” vasfı yahut kimliği ve tevdii edecek olanın tercihleri, liyakatli olana "emanet”in verilmesine mâni olmamalıdır. Dünden bugüne, siyasetname türü eserlerin buluştuğu ortak payda budur. Ayrım gözetmeksizin her iş, ehil ol...
"İmanın ilk şartı Allah'a imandır ve insan tanımadığı bir Allah'a iman edemez"
"İmanın ilk şartı Allah'a imandır ve insan tanımadığı bir Allah'a iman edemez"