You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Eastern and Western Ethicians: A Critical Comparison, Livre de Lyon
This volume maps Shakespearean virtue in all its plasticity and variety, providing thirty-eight succinct, wide-ranging essays that reveal a breadth and diversity exceeding any given morality or code of behaviour. Clearly explaining key concepts in the history of ethics and in classical, theological, and global virtue traditions, the collection reveals their presence in the works of Shakespeare in interpersonal, civic, and ecological scenes of action. Paying close attention to individual identity and social environment, chapters also consider how the virtuous horizons broached in Shakespearean drama have been tested anew by the plays' global travels and fresh encounters with different traditions. Including sections on global wisdom, performance and pedagogy, this handbook affirms virtue as a resource for humanistic education and the building of human capacity.
The late Professor Hossein Ziai’s interests focused on the Illuminationist (Ishrāqī) tradition. Dedicated to his memory, this volume deals with the post-Avicennan philosophical tradition in Iran, and in particular the Illuminationist school and later philosophers, such as those associated with the School of Isfahan, who were fundamentally influenced by it. The focus of various chapters is on translations, editions, and close expositions of rationalist works in areas such as epistemology, logic and metaphysics rather than mysticism more generally, and also on specific texts rather than themes or studies of individual philosophers. The purpose of the volume is to introduce new texts into the modern canon of Islamic and Iranian philosophy. Various texts in this volume have not been previously translated nor have they been the subject of significant Western scholarship.
Sadruşşerîa’nın kelâmı ta‘dîl teşebbüsü ve varlık felsefesinin incelendiği bu çalışma, kelâm-felsefe ve Mâtürîdîlik-Eş‘arîlik ilişkisi açısından Sadruşşerîa’nın Mâtürîdî geleneğin hangi evresini temsil ettiğini ortaya koymaktadır. Çalışmada, Hanefî-Mâtürîdî geleneğin Râzî sonrası kelâmın kavramsal gelişimi ve mesele genişlemesine adaptasyonu Sadruşşerîa üzerinden gösterilmektedir. Sadruşşerîa’nın ta‘dîl teşebbüsünün genelde kelâm-felsefe, özelde ise Mâtürîdîlik-Eş‘arîlik ilişkisi açısından ele alınması ve anlaşılması gerektiği iddia edilmektedir. Mâtürîdîliğin müteahhir dönemine dair tes...
“Kelâm ve felsefenin ilişki tarihi aslında bir yönüyle aynı inceleme alanına sahip iki disiplinin birbiriyle mücadele ve diğerinin yanlışını, tutarsızlığını ortaya koyma tarihidir. Bu, mezkûr disiplinlerin hemen tüm temsilcilerinin bir şekilde ve ölçekte dâhil olduğu bir mücadeledir. Fakat mücadelenin en yoğun ve güçlü hissedildiği alan, üzerlerine yapılan şerh, hâşiye, ta’lik, ihtisar vb. çalışmalarla klasikleşen ve literatür oluşturan muhalled eserlerdir. Takdir ve teslim edileceği üzere kelâm-felsefe ilişkisi denilince ilk akla gelen eserler; Tehâfütü’l-Felâsife, el-İşârât ve’t-Tenbihât, Tecrîdu’l-Akâid, el-Keşşâf gibi eserler, adı anılan bu eserler üzerine yapılan çalışmalar ve bu çalışmalarla teşekkül eden devasa literatürdür. Bu eser, kelâm-felsefe münasebetinin oluşum ve gelişim safhalarına dair klasik metinler üzerinden medhal (giriş) niteliğinde mütevazı bir çalışmadır.”
Bu kitapta İslâm medeniyetinin müteahhirîn döneminde fıkıh usulünün gelişimine büyük etkide bulunan Fahreddin er-Râzî mektebi ve usul görüşleri ele alınmaktadır. Dönemin usul yazımı, Râzî, çağdaşları ve takipçileri eliyle ilim zihniyetini bir bütün halinde dönüştüren gelişmelerin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Bu mektep mensupları, düşünce tarzı olarak kelâm ve mantık ilmi başta olmak üzere bütün aklî ilimlere hususi bir değer vermişler, fıkıh usulüne aklî ve naklî ilimleri birleştiren yüksek bir ilim olarak bakmışlar ve onu metafizik-mantık dilini ve tahkik metodunu kullanarak yeniden inşa etmişlerdir. Mektebin fık...
Bu eser, iki bilim alanıyla ilintili bir eserdir. Birincisi klasik dönem Türk dili, ikincisi klasik dönem felsefe, özellikle İslam felsefesi ve metafiziği. Felsefenin üzerinde çalıştığı ilk konu, ortaya koyduğu ilk problem varlık problemidir. O nedenle eser, Türk dili ve İslam metafiziği bağlamında “varlık” problemine odaklanmaktadır. Eserin tezi, Türk dilinde felsefenin iki imkânı olduğudur. Birincisi tarihsel imkândır. Tarihsel imkân, Türk dilinin İslam ve Batı medeniyetle karşılaşmasıyla iki ayrı dönemde ortaya çıkan iki felsefe imkânıdır. İki imkândan birincisi Kaşgarlı Mahmut’un isim ve fiil imkânıdır. Zira İsim, İslam metafizi...
Uzun yıllarını siyasal düşünce tarihi üzerinde çalışarak ve ders vererek geçiren Doç. Dr. Ateş Uslu’nun on yıllık emeğinin ürünü olan Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi, okurları düşünce tarihinde beş bin yıllık heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor. Uslu, kimisi çoğunlukla “büyük” olarak addedilen, kimisiyse adı pek az kimse tarafından hatırlanan sayısız düşünürü ele aldığı üç ciltlik kapsamlı yapıtta, M.Ö. 3000’den başlıyor ve M.S. 20. yüzyıla kadar siyasal düşüncelerin izini sürüyor. Bunu yaparken yalnızca siyaset felsefesi metinlerini değil, şiir, destan, tiyatro oyunu ve söylev gibi başka pek çok türden metni...
İslam inancının ve dini birikimlerinin odak noktasında Kur’an yer almaktadır. Hurafelerin bu odak noktayı perdelemesini hatta Kur’an’ın yerini almasını önlemek için Kelam alan bilgisinin ve problemlerinin çok iyi bilinmesine ihtiyaç vardır. Çünkü hurafeler temizlenmeden Müslümanların huzur ve güven içerisinde yaşamalarının yolu açılamaz. Bunun sağlanması, İslâm’ı ve Kur’an’ı ön yargılardan ve maksatlı yaklaşımlardan arınmış şekilde öğrenmekle mümkündür. Kelam Alan Bilgisi ve Problemleri isimli kitabımızda İslâm inanç esasları ana hatlarıyla verilecek, Kelam konuları ele alınacak, dünden bugüne siyasi-itikadi İslâm mezhep...
Amerikalı psikiyatrist Robert Jay Lifton’un “yaşamın çeşitli unsurlarıyla zaman ve mekân üzerinde sürekli bir sembolik ilişkiye dair içsel bir duyguyu sürdürmek için zorlayıcı evrensel bir dürtü” olarak tanımladığı “sembolik ölümsüzlük” ihtiyacı, derinlerde bir yerde ölümün kaçılmaz olduğunu bilen, ancak kişisel bir süreklilik ve kalıcılık arzusuna da sahip olan insanlarda bir yandan ölümün aşılması duygusunu ortaya çıkaran, diğer yandan ise insanların sonluluklarıyla gerçekten yüzleşmelerine yardımcı olan güçlü bir duygudur. Ölümsüzlük arayışı, temelde ve halen insanın ölümden sonra başına geleceklere dair sordu...