You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
This book is dedicated to Metin Kunt, which primarily examines diverse cases of changes throughout Ottoman history. Both specialist and non-specialist readers will explore and understand the complexities concerning the longevity as well as the tenacity of the Ottoman Empire.
Domestic devotion has become an increasingly important area of research in recent years, with the publication of a number of significant studies on the early modern period in particular. This Special Issue aims to build on these works and to expand their range, both geographically and chronologically. This collection focuses on lived religion and the devotional practices found in the domestic settings of late medieval and early modern Europe. More particularly, it investigates the degree to which the experience of personal or familial religious practice in the domestic realm intersected with the more public expression of faith in liturgical or communal settings. Its broad geographical range (spanning northern, southern, central and eastern Europe) includes practices related to Christianity, Judaism and Islam. This Special Issue will be of interest to historians, art historians, medievalists, early modernists, historians of religion, anthropologists and theologians, as well as those interested in the history of material religious culture. It also offers important insights into research areas such as gender studies, histories of the emotions and histories of the senses.
None
Gönüller sultânı Aşk ve irfân kaynağı Hazret-i Pîr-i Sâni-i Halvetî Seyyid Yahyâ-yı Şirvanî Kaddesallâhu Sırrahü’l Fettâhî “O, nakîblerin nakîbi, necîblerin necîbi, şeyhlerin şeyhi hem seyyidlerin seçkinlerindendir.” Halîfelerinden Hazret-i Pîr, Dede Ömer Rûşenî (kaddesallâhu sırrahü’l âlî) efendimiz işte böyle târif buyuruyor Seyyid Sultânımızı. * “Yahyâ-şı Şirvanî Kitabı Mensûr Eserler”den sonra onu tamamlayan bu ikinci eser, pek muhterem Mustafa Tatcı hocanın ve Ümit Akdemir evlâdımın uzun yıllarının birikimi ve emeği ile vücûda gelmiştir. “Cenâb-ı Hak sevdiklerini iyi işlerde istihdâm eyler.” mefhûmuna ...
Gönüller sultânı, aşk ve irfân kaynağı, Hazret-i Pîr-i Sânî-i Halvetî, Seyyid Yahyâ-yı Şirvanî, Kaddesallâhu Sırrahu’l Fettâhî… “O, nakîblerin nakîbi, necîblerin necîbi, şeyhlerin şeyhi hem seyyidlerin seçkinlerindendir.” Halîfelerinden Hazret-i Pîr, Dede Ömer Rûşenî (k.s.a.) Efendimiz işte böyle târif buyuruyor Seyyid Sultânımızı…Yedi iklîm dört kıtada, her mânâda cânlara okunan Vird-i Settâr’ı var iken, anadili olan Türkçe’nin yanısıra Arapça ve Farsça eserlerini okuyan hakîkat taliplerini mâye-i tevhîd ile asıllarına mayalayıp dururken, daha hâl-i hayâtında, üç yüzden efzûn halîfesini vâsıl-ı ilallâh, on...
Gülşenilik, Halvetiliğin Ruşeniyye kolundan türeyen ve temelleri İbrahim Gülşeni tarafından Mısır / Kahire Babüzüveyle'deki tekkede atılan bir tarikattır. Gülşenilik, Osmanlı şairlerinin en çok itibar ve intisap ettiği tarikatlardan biri olmasıyla tasavvuf şiiri açısından önemli bir yere sahiptir. Gülşeni şairlerin meydana getirdikleri eserleri dini edebiyat bakış açısıyla ele alarak bu tarikatın edebi birikimini bir bütün olarak değerlendirmenin amaçlandığı bu kitapta Gülşeniyye tarikatı hakkında genel ve öz bir malumat verildi, Gülşeniliğin etklili olduğu 16. - 20. yüzyıllar arasında manzum eser veren şairler ve bu şairlerin Türk edebiyatına kazandırdığı edebi birikim ortaya kondu. Gülşeni şairlerce yazılmış manzum eserler dil, üslup, vezin, nazım şekilleri, nazım türleri gibi edebi yönlerden ve eserlerdeki dini-tasavvufi kavramlar üzerinden incelendi.
Çalışmanın isminde zikredilen "Türk tasavvuf, şiir, Nakşi ve gelenek" kavramları, çalışmanın muhteviyatına dair bilgi vermenin yanında aynı zamanda eserin sınırlarını da çizmiştir. Anadolu Türkçesi konuşulan topraklarla sınırlandırılan çalışmada, esasında sufi Türk şairler ve köken itibarıyla Türk olmasalar dahi Türk'ün gönül coğrafyasından kalkıp gelen mutasavvıf şairler ele alınmıştır. Bahsedilen sufilikten kasıt, elbette Nakşibendiyye geleneğidir. Çalışmada Nakşibendiyye'nin, şairleriyle, şiir muhitleriyle ve şairlerinin tarikin müfredatına binaen şiirlerinde işledikleri müşterek kavramlarla kendi geleneklerini ve zümre edebiyatlarını nasıl inşa ettikleri gösterilmeye çalışılmıştır.
İslam kültür ve medeniyet hayatının temel taşlarından biri olan Yunus Emre, irfanî hakikatleri edebî üslup içinde ve arı duru bir Türkçe ile seslendiren gönül insanıdır. Yunus bu özelliğiyle İslam’ın Anadolu topraklarında yerleşmesinde ve yeşermesinde; milletimizin ayak bastığı coğrafyalarda kıvam kazanmasında önemli rol oynamıştır. “Ümmî-i kâmil” bir zât olan Yunus Emre, bir halk şairi değil, gerçek manada hak ve hakikat şairidir ve özellikle bu yönüyle Türk milletinin ortak âvazı olmuştur. Tüm bunlarla birlikte Yunus’u hem çağında hem de sonraki çağlarda önemli kılan en önemli özelliği, sevgiyi duygu, düşünce ve hayat...
XV. asrın İbnü’l-Arabî’si olarak şöhret bulan Cemâl-i Halvetî, klasik manada bir sufi değil fikir üretecek seviyede bir âlim ve düşünür, tasavvufta kutubluk makamına ulaşmış bir mürşid-i kâmildir. Cemâl-i Halvetî, devletin merkezi olan İstanbul’da Türk-İslâm kültürünün yayılmasına yaptığı büyük hizmetler ile şehrin kültür mimarları arasında yer almıştır. Fikirleri, siyasî kimliği ve yetiştirdiği halifeler ile tarikatını en üst mertebelere taşıyarak Halvetiyye’nin XV. asırdaki en önemli temsilcisi olan Cemâl-i Halvetî, tüm bunların yanı sıra velut bir yazar olarak verdiği eserler ile Türk tasavvuf edebiyatında önemli ...
None