You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Liminal Minorities addresses the question of why some religious minorities provoke the ire of majoritarian groups and become targets of organized violence, even though they lack significant power and pose no political threat. Güneş Murat Tezcür argues that these faith groups are stigmatized across generations, as they lack theological recognition and social acceptance from the dominant religious group. Religious justifications of violence have a strong mobilization power when directed against liminal minorities, which makes these groups particularly vulnerable to mass violence during periods of political change. Offering the first comparative-historical study of mass atrocities against re...
Cuma günü sonunda gelmişti. Buna bütün öğrenciler gibi Ali de çok sevinmişti. Ama Ali’nin sevinci sadece tatil gününün gelmesinden değildi. Onun en büyük sevinç nedeni dedesinin gelecek olmasıydı. Bu yüzden de bütün haftanın bir an önce bitmesini adeta iple çekmişti. Son ders zili çalar çalmaz arkadaşlarına “iyi tatiller” bile demeden koşa koşa evinin yolunu tutmuştu. Sıra arkadaşı olan Eray bile neler olduğunu bir türlü anlamamıştı. O da çantasını toplar toplamaz onun arkasından koşmaya başlamıştı ama Ali çoktan gözden kaybolmuştu. Eray, onun evine gidip neler olduğunu öğrenmeye karar verdi. Eray nefes nefese kapının zilini çaldı.
Çağımızın Yunus Emre gönüllü araştırmacı yazarlarından Faruk Dilaver’in hayat öyküsünü ve anlayışını özlü biçimde yansıtan bu eser, okuyucularına, onu kısaca tanıma fırsatı sunuyor.
Anadolu’yu aydınlatmanın gerçek öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ten Hacı Bektaş Veli’ye, Mevlana’dan Yunus Emre’ye, Ahmet Yesevi’den Ahi Evren’e, Pir Sultan Abdal’dan Şeyh Bedreddin’e, Seyit Nesimi’den Nesimi Çimen’e, Dadaloğlu’ndan Köroğlu’na, Karacaoğlan’dan Âşık Veysel’e, Nâzım Hikmet’ten Aziz Nesin’e, Hasan Ali Yücel’den İsmail Hakkı Tonguç’a, Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Orhan Veli’ye, Cahit Irgat’tan İlhan Selçuk’a ve daha nice ozan ile yazarlara uzayan değerlendirilmeleri okuyacaksınız. Ayrıca; Anadolu’yu bölen, soyan, karartanlar da bu kitapta yer almaktadır…
As a religious and cultural minority in Turkey, the Alevis have suffered a long history of persecution and discrimination. In the late 1980s they started a movement for the recognition of Alevi identity in both Germany and Turkey. Today, they constitute a significant segment of Germany’s Turkish immigrant population. In a departure from the current debate on identity and diaspora, Sökefeld offers a rich account of the emergence and institutionalization of the Alevi movement in Germany, giving particular attention to its politics of recognition within Germany and in a transnational context. The book deftly combines empirical findings with innovative theoretical arguments and addresses current questions of migration, diaspora, transnationalism, and identity.
Bu çalışma, İstanbul’da Garip Dede Türbesi Koruma Onarma ve Yaşatma Derneği bünyesinde 08 Kasım 2009 tarihinde düzenlenen “Uluslararası Safevîler ve Şah İsmail Sempozyumu”ndan elde edilen bildirilerden oluşmaktadır. Eserde on beş makale yer almaktadır. Bunlar, sempozyuma Türkiye, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan ve İran’dan katılan değerli bilim adamlarına aittir. Eserde yer alan her bir makale Safevîler ve Şah İsmail konusunu farklı yönlerden ele alıp açıklamakta, bu da çalışmaya bir zenginlik ve farklılık katmaktadır. Kitap, sahip olduğu bu ihtiva ile de alanında günümüze kadar yapılan çalışmalara değerli bir katkı sağlayacaktır.
İnsan babasını kaybedince yalnız kaldığını ve yaşlandığını daha bir yüreğinde hissediyor ve o boşluğu hiçbir şeyle dolduramıyor. “Oğlum Ufuk, toplama, çarpmayı tam bilemeyenlere, sakın logaritma cetvelini öğretmeye kalkma,” diye yazmıştı bana yazdığı bir yazıda.
None
Mevleviyeh; Istanbul (Turkey); Islamic arts; exhibitions.
“Yeniçeri Ocağı’nın Osmanlı Devlet sistemindeki merkezî yeri göz önüne alınırsa, Bektaşi Tarikatı ve Osmanlı Devleti arasında ne kadar yakın ve güçlü bir bağ bulunduğu anlaşılacaktır. Öte yandan, Bektaşilik, paradoksal bir şekilde, Osmanlı dinî-siyasal kültürünün çevresine itilmiş unsurların toparlandığı bir şemsiye kimlik işlevi görüyordu. (…) Birbirine taban tabana zıt görünen bu iki işlev aynı tarikatta nasıl bir araya geldi? Bektaşi Tarikatı, bir yandan Osmanlı sisteminin dışladığı gayrimüteşerri [şeriat dışı] derviş dindarlığının birleşme ve kaynaşma platformu haline gelirken diğer yandan nasıl sistemin çekir...