You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Turkey's process of `modernization' developed rapidly during the second half of the twentieth century. New social and legal reforms were institutionalized and political and economic changes located the country as a more liberated, `Western-style' society. Women and Public Space in Turkey provides a historical understanding of women's experiences of this modernization between 1950 and 1980, a vital period in which their participation in urban public life expanded through higher education and employment. Selda Tuncer examines the precise conditions that enabled women to leave the home and reveals how they perceived and experienced urban public space and social relations. Drawing on interviews ...
What do struggles for women’s and LGBTI+ rights in Russia, Turkey and the Scandinavian countries have in common? And what can actors who struggle for rights and justice in these contexts learn from each other? Based on a multisited ethnography of feminist and LGBTI+ activisms across Russia, Turkey and the Scandinavian countries, this Open Access book explores transnational struggles on various levels, from the micro-scale of the everyday to large-scale, spectacular events. Drawing on ethnographic insights and encounters from various sites, this book conceptualizes resistance as situated in the grey zone between barely perceptible, even hidden or covert, forms of mundane activist practices and highly visible street protests, gathering large crowds. Taking the reader beyond the dichotomies of visible/invisible and public/private, this book advances new understandings of resistance, solidarity, and activism in transnationalizing feminist and queer struggles, illustrated by rich ethnographic case studies from Russia, Scandinavia and Turkey.
This book provides an interdisciplinary approach to power, inclusion/exclusion and hierarchy in a Turkish border town, with a focus on the impact of nation-state border on social stratification and change. Through the lens of ethnographic research and oral history, the book explores social mobility among various strata within the context of transition from Ottoman rule to the Republican regime, in order to reveal culturally informed strategies of border dwellers in coming to grips with new border contexts. It is suggested that the border perspective will move the social analysis beyond "methodological territorialism" and provide a theoretical framework that explores social change at the inte...
“Kahraman kadın olduğunda, yolculuk hikâyeleri mutlu sonla bitmez pek. (…) Kadınların yolculukları ta baştan, bir kadının yola çıkmasının uygunsuzluğundan itibaren zordur. (…) Zordur, canavarlarla savaşırken bile bir yandan dökülen kanı temizlemeleri, dağınıklığı toparlayıp korkanları yatıştırmaları, yaralılara el uzatmaları gerekir… Yürüyüp gidemezler, gitseler, akılları arkada kalır. (…) Bana öyle geliyor ki, yola çıkan bir kadınsa, geçip gitmiyor da bir parçası hep geride kalıyor. Yani sadece aklı kalmıyor, izi de kalıyor. Diyelim kendisine büyülü iksiri verecek yaşlı cadıyla karşılaştı, iksiri alıp yoluna devam...
“Ağaç ya da köklerden farklı olarak rizomlar (köksaplar) herhangi bir noktayı başka herhangi bir noktaya bağlama özelliğine sahiptirler. Ama bu iki nokta arasında ‘ortak özellikler’ bulunması asla gerekmez. Tümüyle farklı doğalarda olabilirler. Çok farklı işaret düzenlerine ve iletişim mekanizmalarına sahiptirler. (…) Bir rizom birimlerden değil boyutlardan oluşur, daha doğrusu hareket halindeki yönlerden. Ne başı ne de sonu vardır. Ama her zaman bir ‘ortası’ bulunur. Bu ortadan kaynaklanır, gelişir, serpilir. (…) Böyle bir çoğulluk boyut değiştirdiğinde aynı zamanda zorunlu olarak doğası da değişir, başkalaşıma uğrar. Nokta ve ko...
Feminist coğrafyacılar toplumsal ilişkiler ve mekânın birbiriyle ilişki içinde dinamik bir şekilde kurulduğunu, mekânların toplumsal cinsiyetin hem kurucusu hem yansıması olduğunu söylerler. Bu sayıdaki yazılar mekânda cinsiyet ya da mekânın cinsiyetinden ziyade, mekân ile toplumsal cinsiyet ilişkisini toplumsallığı ve tarihselliği içinde ve dönüşümleri de göz önünde bulundurarak ele alıyor. Ayrıntılı bilgi için: https://beyond.istanbul/dergi/mekanda-adalet-ve-toplumsal-cinsiyet/
In/Visibility is unequally distributed in society and closely related to the distribution of power and privilege. Using images and narratives to mobilize is part of political strategies. The relationship of in/visibility and migration is the guiding question for this edited volume. The chapters discuss multidisciplinary perspectives and factors that contribute to the visibility of forced migration beyond a policy-centered discourse. They focus on the voices and agency of refugees in different countries and contexts. By including research, practical experiences and artistic methods, the volume will be of interest to readers from different academic disciplines and the arts as well as to practitioners.
This book provides new insights into an intense and long-standing debate on women, gender, and masculinity with an explicit focus on ethnographic writing. The six contributors to this book investigate and discuss the multiple connections between ethnographic writing and gender in both the history of anthropology and contemporary anthropology, underlining problems, potentialities, stereotypes, experiments, continuities, changes, and challenges. Building on a prologue by two Malinowski grandchildren and an exploration of the role that Bronislaw Malinowski’s first wife, Elsie Masson, played in his literary presentation, the anthropologists collected here problematize writing gender and gender...
Toplumsal Tarih, Mayıs 2019'da "Demokrat Parti İktidarı ve Emek Hareketi" başlıklı özel bir dosyayla, dönemin emek ve sendikacılık hareketlerini iç ve dış siyasi konjonktür bağlamında ele alıyor. Dosyada bir araya getirilen makaleler; Demokrat Parti döneminde canlanan emek ve sendikacılık hareketlerinin bir yanıyla barındırdığı mücadeleci karakteri gösterirken, diğer yanıyla da hem içeride iki parti arasındaki rekabetin hem de savaş sonrası dönemin uluslararası hegemonya mücadelesinin bir konusu haline geldiğine işaret ediyor ve emek tarihi çalışmalarında yokluğu uzun zamandır eleştirilen toplumsal cinsiyet perspektifine de dönemin kadın işçi...