You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Dinler, insan hayatını düzenleyen ve onlara metafizik değerler yükleyen sistemlerdir. İnsanın yaratılış serüvenini ve varlık gayesini açıkladığı gibi, bu dünyadaki hayatına da anlam kazandırır. Eğitimden insan ilişkilerine, eğlence kültüründen tabiat anlayışına kadar, insana hayata dair derin bir kavrayış sahibi olmasını sağlar. Dinlerin coğrafi mekanlarla da özel ilişkileri vardır. Semavi alemle yakın irtibatı olduğuna inanılan Kudüs şehri, her üç dinin mukaddes kabul ettiği, hem apokaliptik hem de ahir zamana ilişkin inançların merkezinde yer alan bir mekandır. Hıristiyanlık tarihinin Avrupa'daki en önemli temsilcisi olan Katolik Kilisesi, çeşitli faaliyetleri ile bu dinin gelişiminde belirleyici olmaya devam etmektedir. İslam'ın zaman, mekan ve insan ilişkilerine dair görüşleri, özellikle doğu dinlerinden Budistlerle münasebetleri ve mimarideki sembolizmi bu araştırmanın konuları arasındadır. Eser, özellikle semavi dinlerden Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'ın bu konulardaki görüşlerini incelemektedir.
Arka kapak yazısı: Dr. Mustafa Bulut’un “Selçuklu Çizgileri” başlığı altında derleyip sunduğu birikim, şu ana kadar bu alanda yapılan girişimler arasında zengin bir örneği teşkil ediyor. Konunun sınırlarını ve yaklaşım tarzını anlatan bir “Giriş” bölümünden sonra, taş, tuğla, ahşap, çini ve alçı gibi farklı malzeme ve teknikler üzerinden örneklenen konu, daha sonra şekillerin birleşme-bağlanma tarzlarına göre tipolojik bir sınıflandırma boyutunda inceleniyor. Toplam 177 mimari esere ait 763 çizim eşliğindeki zengin envanter, yeterli sayıdaki kaynak ile desteklendiğinden güvenilir ve kesin sonuçlara epeyce yaklaşmış bulunuyor. Selçuklu sanatının bir kesitindeki resimsiz bir üslubun böylesine sürükleyici bir bilmece halinde ele alınması kitabın en çekici tarafıdır. Sanat Tarihçisi, sanatçı ve uygulamacılara sağlam veriler sunan araştırmanın “Sonuç” bölümünün okunmasını özellikle önermek durumundayız.
When Grand Sinan was conscripted into Ottoman service under the devshirme system from Kayseri Ağırnas and increased his experience by completing his observations in the Arabian and Persian territories under the service of the army and the sultan, he knew that he would build all the works the humanity would need in this wide geography, leave them as his legacy to the future and people would travel to see these works.
This book undertakes a critical survey of art history across Europe, examining the recent conceptual and methodological concerns informing the discipline as well as the political, social and ideological factors that have shaped its development in specific national contexts.
İletişim olgusu toplumsal bir varlık olan insan için her dönem önemli bir konuma sahip olmuştur. Tarihin ilk dönemlerinden itibaren doğa ile iç içe yaşayan insan beslenme, barınma ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını giderirken iletişim kurmaya çabalamıştır. İletişim her dönem insanların hayatlarını biçimlendirmiş, yaşayışlarına yön vermiştir. Toplumsal dönüşümü hızlandıran ve sosyalleşmeyi biçimlendiren iletişim olgusu medyanın etkisiyle birlikte daha zengin bir yapıya kavuşmuştur. Geleneksel medyadan yeni medyaya dönüşüm sürecinde iletişim teknolojileri etkisini derinden hissettirmiş ve içinde yaşadığımız dönem “medya çağı...
Bu Kitap, Binlerce Defa Yazılmış Bir Konuyu Ele Alırken, Bu Kez Osmanlı Mimarisini Sinan'ın Kişilik Ekseni Etrafında Yoğunlaşmaktadır. Büyük Ustanın Adı Çevresinde Örülen Öykünün, Sadece Kitap Sayfalarında Okunabilecek Bir Şey Olmadığını Yapı Taşlarına Dokunabildiğimiz Ölçüde Kendisiyle Yoğun Bağlatıya Geçebileceğimiz Anlatmaktadır.
Since precious few architectural drawings and no theoretical treatises on architecture remain from the premodern Islamic world, the Timurid pattern scroll in the collection of the Topkapi Palace Museum Library is an exceedingly rich and valuable source of information. In the course of her in-depth analysis of this scroll dating from the late fifteenth or early sixteenth century, Gülru Necipoğlu throws new light on the conceptualization, recording, and transmission of architectural design in the Islamic world between the tenth and sixteenth centuries. Her text has particularly far-reaching implications for recent discussions on vision, subjectivity, and the semiotics of abstract representat...
İslâm’ın doğuşu, Yakındoğu kültüründe yeni ve çok önemli bir dönemi başlatır. İslâm dekorasyonunun tasvirsiz kimliği, yerel kültürler bağlamında ilginç soruları akla getirir. Temaların dekoratif şekillerden, insan ve hayvan figürlerinden oluştuğu vurgulanmalıdır. XII. yüzyılda Selçuklular Yakındoğu’ya ininceye kadar, başlıca kültür merkezleri durumlarını korudu, XIII. yüzyılda Anadolu’daki gelişmeler, figür zenginliği bakımından İran ve Arap ülkelerindeki merkezlere göre farklıydı. Görkemli Osmanlı hâkimiyeti geniş bir coğrafyaya yayılırken, Osmanlı mimar ve sanatçıları, Selçuklu eserlerine göre oldukça farklı bir kimlik geliştirdi. Mimarideki yeni stil, esas olarak Sinan tarafından ortaya konmuştu. Bu sanat, temalar ve motifleri açısından İslâm dünyasının sanat çevrelerinden hızla farklılaştı. Bunlara ek olarak, resim, heykel, şekil, motif ve süsleme adına her ne çizildiyse tümü için geçerli olmak üzere şunları söyleyebiliriz: Her yerde olanın hareket etmesine gerek olmadığı gibi, herhangi bir şeye benzemediğinden resminin yapılması da mümkün değildir.
Markets and Bazaars such as hans, bedestans, arastas or squares, both open or covered have been the most vivid and colorful side of socio-economic life for thousands of years. Being an inseparable part of our lives, some of those markets have always been packed with customers while others have waited for their few but special customers. Markets have always played an eminent role in our lives by adding dynamism to social life.
Akkoyunlu ve Karakoyunlu Devletleri XIV. ve XV. yüzyıllarda Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve günümüz İran topraklarında hüküm sürmüş iki Türkmen devletidir. Söz konusu devletler, sınırların çok geçişken olduğu bu dönemde kitap sanatları alanında Bağdat, Şiraz ve Tebriz atölyelerinde üstün nitelikli eserler ortaya koymuşlardır. Kitap sanatlarında özgün bir üslûp geliştirdikleri öne sürülen Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletleri mimarîde yeteri kadar inceleme konusu olmamıştır. Bu kitapta mezkur devletlerin günümüze orijinal haliyle ulaşan bezemeli yapıları ele alınarak mimarî tezyinattaki üslûp gelişimi incelenmiştir. Bu esnada mimarî tezyinatta uygulanan teknikler açıklanarak, süslemede yer alan motif ve kompozisyonlar değerlendirilmiştir. Konunun görsel olarak desteklenmesi için fotoğraf ve çizimlere yer verilmiştir. Böylece Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmen Devletleri Mimarîsinde Sanat Üslûbu başlıklı eserde Anadolu ile İran arasında siyasî ve kültürel etkileşimin yoğun olduğu bir döneme katkı sağlanmaya çalışılmıştır.