You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Annesinin yüzünün sararması, solgun bakışları, gözlerindeki parlaklığın gitmesi, nefeslerindeki tutukluk onu korkutuyor, merhamet ve şefkati, hüzün ve kederi aynı anda yaşıyordu. Annesinin göğüs kafesinde ruhunun çırpındığını görünce Muhammed’in yüreği parçalanıyordu. Âdeta güçlü bir el onu lime lime ediyordu. Gördükleri karşısında korkusu daha da arttı ve eğilerek annesine seslendi. Fakat annesi cevap vermedi. Son nefeslerini veriyordu. Başına gelecek felaketi anladığı an yüreğini dağlayan acıyı, içini saran yetimlik ateşini hissetmeye başlayan Muhammed hıçkırıklara boğuldu. Yine de annesine son demlerinde acı yaşatmamak içi...
Ömer, Osman ve Ali geldiler. Ağıt sesleri kulaklarını çınlatıyordu. Ömer’in aklı başından gitmişti. Osman’ın ağzını bıçak açmıyordu. Ali de âdeta yere çakılmış, hareketsiz bir hâlde duruyordu. Hepten çökmüştü. Ömer mescidin bir köşesinden şöyle sesleniyordu: – Bazı münafıklar Allah Rasûlü’nün (s.a.v) öldüğünü ileri sürüyorlar. O ölmedi. Bilakis Musa bin İmran'ın öldüğünün söylenmesinden kırk gün sonra döndüğü gibi Rabbinin yanına gitti. Vallahi Allah Rasûlü (s.a.v) Musa bin İmran'ın geri döndüğü gibi geri dönecek ve bazı adamların elleri ve ayaklarını kesecektir. Ömer, kendini kaybetmişcesine, münafıkl...
Hendek kazılırken önlerine çıkan dev kaya parçasını, balyozları kırıldığı hâlde parçalayamayan sahabe, durumu Hz. Peygamber’e bildirmişti. Hendeğe inen Allah’ın Rasûlü (s.a.v) balyozu kaldırarak kayaya indirmiş, her indirişinde kıvılcımlar çakarak kaya param parça olmuştu. Her vuruşta çakan kıvılcım bir fethin müjdesi olmuştu: “İşte Kisra’nın sarayları!” “İşte Bizans sarayları!” “İşte Sanâ’nın sarayları” diyordu Allah Rasûlü. Sahâbîler bunu, sıkıntıdan sonra zafer vaadi olarak görüyor ve Allah’a hamd ediyorlardı. Selman’ın verdiği farklı bilgi Müslümanların ufuklarının açılmasına, müşriklerin ise ...
Ebû Süfyan devesine atlayıp hızla yola koyuldu ve Mekke’ye girdi. Avazı çıktığınca şu duyuruyu yaptı: – Ey Kureyş topluluğu! Muhammed, karşı konulmaz bir orduyla geldi. Kim Ebû Süfyan’ın evine sığınırsa emniyettedir! Korku ve endişeyle atan yürekler, göğüs kafeslerine sığmaz oldu. Bütün gözler koşarak gelip kavmini uyaran, onları canlarını kurtarmaya davet eden Kureyş liderindeydi. Ebû Süfyan’ın sesi Mekke evlerinde yankılandı. Eşi Hind binti Utbe’nin kulağına kadar vardı. Sinirlenen Hind, yerinden fırlayarak hızla dışarı çıktı ve kocasının yanına gitti. Kin ve nefretinden patlayacak gibiydi. Çünkü Hind babası Utbe, amca...
Müşrikler mağaranın ağzına kadar geldiler. Ebû Bekir, Kureyşlilerin izcilerle birlikte mağaraya doğru yöneldiklerini gördü, hatta izcinin: – Vallahi aradığınız kişi bu mağaradan öteye geçmemiştir, dediğini duydu. Üzüldü, ağladı. Allah’ın Rasûlü’ne: – Vallahi kendim için ağlamıyorum. Fakat asıl senin başına kötü bir şey gelmesinden endişeleniyorum, diye fısıldadı.Allah’ın Rasûlü: – Üzülme. Allah bizimledir, diyerek onu tesselli etti. Allah, Ebû Bekir’in içini ferahlattı. Ebû Bekir, tepelerinde duran müşriklerin ayaklarını görebiliyordu ve: – Ey Allah’ın Rasûlü, eğer içlerinden biri bastığı yere bakıverse, hem...
Sabah ışıklarıyla, Kureyş ordusu tepenin ardında belirdi. Rasûlullah (s.a.v) sağlam kalkanları, kalabalık sayıları ve güçlü silahlarıyla gelen Kureyş ordusunu görünce, şöyle dua etti: – Allahım! İşte Kureyş ordusu! Kibirli, gururlu ve kendini beğenmiş tavırlarıyla geldi. Sana meydan okuyor, emrine karşı çıkıp Rasûlünü yalanlıyor. Senden vadettiğin yardımı niyaz ediyorum! Allahım! Sen bana kitabı indirdin, bana sağlam durmayı (sebat) emrettin ve bana iki topluluktan birini vadettin. Şüphesiz sen vaadinden dönmezsin. Allahım yarın onları helâk eyle! Kureyş ordusu yerini aldıktan sonra Umeyr b. Vehb el-Cümehi’yi Müslümanlar hakkında ...
Ebû Bekir ikindi namazını kıldı. Sonra Ali ile biraz yürüdü. Hasan’ın çocuklarla oynadığını gördü. Hasan’ı omzuna kaldırarak: – Kurban olduğum, tıpkı Peygambere benziyorsun; Ali’ye ise benzemiyorsun, dedi. Ali gülüyordu. Hasan’ı kim görse, dedesine benzetirdi. Hatta Hasan, babasına seslenirken: “Ebü’l-Hasan!” diye seslenirdi. Hüseyin de babasına aynı şekilde hitap ederdi. Allah Rasûlü’ne (s.a.v) ise: “Babacığım!” diye hitap ederlerdi. Hasan, oyununu bitirdikten sonra mescide gitti. Allah Rasûlü (s.a.v) mescidde ashabıyla sohbet ediyordu. Hasan’ı görünce, yüzü ay parçası gibi parladı. Kollarını açtı. Hasan kucağına a...
Allah Elçisi (s.a.v) hareket emri verdi ve çadırlar sökülüp develere yüklendi. Kadınlar hevdeclerine bindirildi. İslâm ordusu yönünü Medine’ye doğru çevirdi. Geride Rıdvan ağacı ve yürekler acısı hâtıralar bıraktılar. En acısı da Beytullah’ı tavaf edemeden ihramlarını çıkarıp katlamaları oldu. Müslümanlar kederli yüzlerle sessiz kalmayı yeğlediler. Umre ibadetleri engellenmişti. Üzüntü ile karamsarlık arasında gidip gelirlerken akşam oldu. Ömer bin Hattab, Rasûlullah’a yaklaşarak ona bir şey sordu, cevap vermedi. Bunun üzerine devesini sürerek insanların önüne geçti. Hakkında âyet inmiş olmasından korktu. Rasûlullah (s.a.v) K...
Âmine’yi uyku bastı. Uykusunda, bebeğin adını “Muhammed” koymasını söyleyen bir ses işitti. Uyandığında, o adı sanki yüreğine nakşedilmiş gibi hissetti. Bu işe çok şaşırdı. Çünkü Abdullah’ın ataları arasında Muhammed ismi yoktu. Bu, daha önce ne Zühreoğullarında ne de Abdümenâfoğullarında bilinen bir isimdi. Hatta bütün bir Mekke’de dahi duyulmamıştı. Bebek Âmine’den kopup geldi. Şifa onu elleriyle karşıladı. Abdullah’ın Habeşli cariyesi de onu yıkamasına ve kurulanıp sarılmasına yardım etti. ikisinin de kalpleri nur ve rahmete boğulmuştu. Derin bir sevgiyle uzun uzun bebeğe baktılar. Sessiz ve sâkindi. Ağlamalarıyla...
Kapak yazısı: Kesin zaferin rehavetine kapılmışlardı. Bir kısmı savaştan kopmuş ganimet topluyordu. Arkadan hücuma uğranınca yapılan hata anlaşıldı. Hemen toparlanmaya çalıştılar. Fakat Halid’in hücumunu kaçmakta olan müşrikler de görmüşlerdi. Geri döndüler. Müslümanlar artık iki taraflı saldırı kıskacındaydılar. Şaşkınlık, dağınıklık, komutadan kopma tehlikeyi iyice büyütmüştü. Çok geçmeden savaş müslümanların aleyhine döndü. Şimdi tam bir kargaşa yaşanıyordu. Hz. Peygamber’in çevresi açılmış, bir avuç müslüman onu korumak için canlarını siper ediyorlardı. Bu sırada İslâm’ın gurbetteki ilk dâvetçisi, hicret yurdunu hicrete hazırlayan güzel insan, yiğit sancaktar Mus’ab bin Umeyr şehid edildi. O, Rasûlullah’a (s.a.v) benzeyen biriydi. – “Muhammed öldü!” diye bir ses duyuldu ve kulaktan kulağa yayıldı. Bu, müşrikleri daha da ateşlemiş, mü’minlerin ise şevkini kırmıştı.