You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
İslami İlimler ve İlahiyat fakültelerinin üç temel bölümünden biri olan Felsefe ve Din Bilimleri tarih, sosyoloji, mantık, psikoloji, felsefe ve eğitim gibi beşeri bilimler ışığında din olgusunu araştırır. İlahiyat biliminin beşeri bilimlerle kesişim noktasında yer alan Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, ilahiyat eğitiminin uluslar arasılaşmasında önemli bir paya sahiptir. Aynı zamanda bu bilim dalları, İslami İlimlerin çağın idrakine hitap edebilmesinde aracı işleve sahiptir. Çağımızın en çok tartışma konusu olan yapay zeka, transhümanizm, göç ve çatışmaların çözümü gibi konularında veri ür...
Bekledim sende açarsın diye kalbimde ama ne mümkün sen kısır tohum ben nadas tarla
Bir Sosyolog Bir Kavram ve Din - 1 Bu kitap, ünlü Türk sosyologların çalışmalarını ve önemli kavramlarını ele alırken, onların gözünden Türk toplumunun zengin dokusunu aydınlatıyor. Erol Güngör’ün kültür Değişmesi kavramını; Ahmet Cevdet Paşa’nın tarih ve toplum üzerine görüşlerini; Prens Sabahaddin’in liberalizm ve ademi merkeziyet kavramını; Ziya Gökalp'ın Türkçülük ve milliyetçilik anlayışını; Niyazi Berkes’in çağdaşlaşma perspektifini; Erol Güngör’de İslam'ın güncel meselelerini; Aliya İzzetbegoviç’de uygarlık konusunu; Orhan Türkdoğan'ın köy sosyolojisi anlayışını; Mübeccel Belik Kıray’ın kentleşme ve t...
VI. INTERNATIONAL ARCHITECTURAL DESIGN CONFERENCE 2019
Bu kitapta on beş ayrı öykü yer alıyor. İyilik, arkadaşlık, dostluk, komşuluk ilişkisi, aile bağları, hayvan sevgisi, ağaç sevgisi, bir genç kızın ilk aşk karşısında çekingen duruşu vb. konu ediliyor. Bir öyküde küçük bir kızın sobanın sadece ısınmaya yaramadığını keşfedişine tanık olacaksınız. Bir başka öyküde eski aşkların büyüsü sizi sımsıcak saracak. Hayatla ölüm nasıl iç içe geçiyor; anneanne torun ilişkisinden bakıyoruz ölüme. Bir çocuğun gözünden annesinin gününe hazırlanışına konuk oluyoruz gülerek. Yaşamdan beslenmiş gerçek öyküler bunlar. Yaşamın içinde geçen, bazen acıtan bazen güldüren ama hepsinde arkadaşlıkların, ailenin ve duyguların ön planda olduğu bu öyküleri okurken kimi zaman gülümseyecek kimi zaman hüzünleneceksiniz… İyi, usta bir kalemden çıkan, günlük yaşantıyı ıskalamayan, akıcı, yazınsal bir dille oluşturulmuş öyküler sizi bekliyor…
“Behzat Ç., Cinayet Büro Amirliği’nde başkomiser,hayata karşı işlenen suçlar uzmanı,cıvık karda mürekkep lekesi gibi büyüyen kana baktı ve yine onu gördü. Gözlerini kapadı.” Behzat Ç., hâlâ işinin başında! Ama ağzını bıçak açmıyor. Tek bir laf çıkmıyor ağzından. El işaretleriyle, çehresiyle, suskunluklarla anlatıyor anlatacağını - ve tabii dellenmeleriyle... Behzat Ç. ve ekibi, kötü bir Renault Toros’la Sakarya Caddesi’nden Ayaş’a kadar altını üstüne getiriyor Ankara’nın. Sadece cinayetçiler değil, belediyenin envai çeşit birimi de altını üstüne getiriyor Ankara’nın. Her yer hafriyat: Kavşak inşaatıydı, kabloydu, boruydu, tamirattı... Sadece onlar da değil ama... Kendine “Red Kit” diyen bir adam da çukurlar kazıp duruyor. Belli, polisle bir meselesi var. Behzat Ç. ve ekibi, Ahlâk Bürosu’na bile nasip olup da hâlâ kendilerine verilmeyen bir Megane’ın hayalini kurarak, kötü Renault’yla Ankara’da fink atıp Red Kit’i arıyor.
Aklın reddettiği, kalbin ise delice istediği bir aşkın kapısındaydı Ela ve Siyah... Çaresizliklerin onları getirdiği konuma şaşırdı ikisi de. Yola çıktıkların da ki asıl emanet ile şimdiki emanet tamamen farklıydı. "Emanet neydi, biliyor musun Ela?" diye sordu Siyah. "Neydi?”dedi Ela, merakla. "Emanet, aşktı... Ve sen o emaneti, yüreğinin en güzel köşesinde yıllarca sakladın" diye cevap verdi Siyah. "Sakladım" dedi Ela ve devam etti. "Hiç kimsenin ulaşamayacağı kadar derine sakladım" Siyah, Ela 'ya karıştı ve döktü içindekileri... "Aşkı geri ver Ela. Aşkı geri ver ki, seni aşka bulayayım. Aşkı geri ver ki, ömrümce yüreğimde taşıyayım. Emanet'imi geri ver ki, yeniden Ela'nın Siyah 7 olayım."
Basında, değişik kurum ve kuruluşların toplantı, konferans ve edebiyat şölenlerinde beni şair-yazar olarak tanıtıyorlar. Hep itiraz ettim. Ben şair değilim, dedim. Bana sadece yazar, mizahçı veya roman yazarı, hatta öykü yazarı bile diyebilirsiniz ama şair demeyin, dedim. Şair olmak öyle kolay değil. Evet, benim de gençlik yıllarımda yazılmış birkaç şiirim var. Bazıları değişik antolojilerde yer almış. Lâkin bu yeterli değil. Şair arkadaşlar, beni yanlış anlamasınlar; öyle üç-beş şiirle şair olunmaz. Çok şiir yazarak da gerçek şair olmazsınız. Ben, edebiyatı bütün haliyle değerlendiren bir kişi olarak, yanlış tanıtılmaktan çekinir, utanırım. Bu nedenle bir şiir kitabı yazmayı denedim. Bunca yılların ötesinde, içimde bir şeylerin gizlendiğini fark ettim. Ortaya çıkan bu “Sevdim Sendeki Seni” kitabıma gecikmiş şiirler dedim. Beğenilir ve bana yakıştırılan vasfa lâik olursa, beni onurlandıracaktır.
Bu çalışma, Türk düşünce dünyasının önde gelen düşünürlerinin modernleşme, kimlik, milliyetçilik, din, ahlak, toplumsal kontrol ve Doğu-Batı medeniyet tartışmaları konularında geliştirdikleri kavramları ele alarak Türk toplumunun sosyal ve kültürel dönüşüm süreçlerini anlamayı amaçlamaktadır. Çalışma, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecindeki toplumsal yapının dinamiklerini, bu dinamiklerin kimlik ve toplumsal aidiyet üzerindeki etkilerini ve bu süreçlerin yarattığı sosyal, kültürel ve siyasal kırılma noktalarını altı ana başlık altında toplar. Her bir düşünür ve kavram, Türk toplumunun tarihs...