You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Kerhanede Anarşi, bir sorgu, bir sual değildir. Bir ana fikri, bir yargısı, önermesi bulunmaz. Boşuna aramayın diye söylüyorum. 21. Yüzyıl edebiyatının geldiği şu noktaya bakın: artık pornografi edebiyatı, yalnızca bir edebi tür değil, aynı zamanda siyasi bir rolü var onun. Siyaset denildi mi, akla tarihin ilk pornosu gelmez mi? Şimdi istenirse, yapıbozum adını, ™edep dışılığa hayır∫ diye çağcıllaştırsınlar, biz edepsiz ve ahlaksız bireyler, yine de baş kaldırırız. Çünkü, hayat edep ve ahlak üzerine oturtulmuş standart bir yapı değildir. Her defasında baştan çizer kendisini. Aklı selim herkes, küfrün de, ahlaksızlığın da, porno...
Tanıtım: Yeryüzü, en başta kişiliksizdi. Üzerinde canlı doğa yükselmeden önce. Dönüşmeden ve yavaşça yitirilmeden önce. Sağlıklı bir yüzü vardı onun. Aklı başında bir seyri, kuru bir dönüşü. Bir şey olarak ya da bir şey için değildi. Bir şeyden dolaylanmıyordu. Acısı, mutluluğu, hayreti yoktu. Gereksinmiyordu hiçbir şeye ya da gereksinmiyordu hiçbir şey ona. Aciz değildi bu yüzden de. Kuru bir gürültüydü yalnız, kuru bir hava, ama ne soğuk, ne sıcaktı. Niteliksiz ve yersizdi. Zamandan, zamanın anlamsız yapaylığından yoksundu. Yani en varsılıydı varlıkların. Bilinçsiz ve köhneydi zihni. Ne bir düşünceye çarpıyordu, ne de he...
Publisher description
Aileen Wuornos was executed in Florida, on the 9th of October, 2002 at the age of 46. She was the 10th woman to be sentenced to death in the USA since the death penalty resumed in 1976. Convicted for the murder of six men, in a two month period, Aileen claimed she acted in self defence however the investigation into these claims was poor and she later retracted her statement announcing to the Supreme Court, "I'm one who seriously hates human life and would kill again." All-too-often female prostitutes have been the victims of male serial killers - the killings of Aileen 'Lee' Wuornos were the inverse of this. She was a child prostitute, fleeing an abusive childhood at the hands of her grandparents, which led straight into a disastrous adulthood of difficult affairs with both men and women. Her metamorphosis from victim to attacker had brutal consequences: a stream of dead men. Following a renewed interest in this woman after the film "Monster", this is her story in her own words.
With an introduction by Meg Rosoff William Golding's final novel, left in draft at his death, tells the story of a priestess of Apollo. Arieka is one of the last to prophesy at Delphi, in the shadowy years when the Romans were securing their grip on the tribes and cities of Greece. The plain, unloved daughter of a local grandee, she is rescued from the contempt and neglect of her family by her Delphic role. Her ambiguous attitude to the god and her belief in him seem to move in parallel with the decline of the god himself - but things are more complicated than they appear. 'A remarkable work ... A compelling storyteller as well as a clear-eyed philosopher of the dangerous puzzles of being human.' The Times 'A wonderful central character. The story stretches out as clean and dry and clear as the beach in Lord of the Flies.' Independent 'Feline, deadpan and at moments hilarious.' Observer
1920 yılında Ankara’daki bir bağ evinde, Atatürk’ün de katıldığı gizli bir toplantı gerçekleşti. Bu toplantının etkileri, 2000’li yıllarda bile görülüyor olacaktı. 1939 yılına, Avusturya’nın haritada yeri bile belli olmayan küçük bir köyüne kadar uzanıyordu olaylar zinciri. Nazilere ait gizemli bir cihazın gömülü olduğu köyle birlikte Hitler’in anneannesinin mezarı da Nazi subayları tarafından tümüyle yok edilecekti. II. Dünya Savaşı’nın seyri Almanya aleyhinde değişince, o küçük köydeki gömülü cihaz dört Gestapo ajanı tarafından Tarsus’a kaçırılacaktı. 2012 yılında Tarsus’ta bir polisin öldürülmesiyle medyanın gündemine düşen “hazineci cinayeti” yıllar önce cereyan eden bu tarihi olaylara dayanıyor. Tarsus’taki gecekondu mahallesinde yer alan evlerden biri, büyük bir sırrı saklıyor aynı zamanda. Aylar boyunca ülke gündemini meşgul eden ve gizemi hâlâ çözülememiş Tarsus kazısını konu alan KOD ADI PEGASUS adlı bu roman, gerçek olaylara ve belgelere dayanan, nefes kesici, gizem dolu bir kurgu...
Albert Camus’nün incelikle örülmüş başkaldırı felsefesi, Kierkegaard, Nietzsche ve Dostoyevski gibi on dokuzuncu yüzyılın önemli varoluşçu filozofları ile birlikte yirminci yüzyılın bir yanıyla kaotik, bir yanıyla yaratıcı sayılan “absürd” atmosferinin belirgin izlerini taşır. Camus, trajik kahraman Sisifos’u, “absürd insan” olarak bizim çağımıza bağışlar. Yıkıcı bir savaşın tam ortasında, babasız ve yoksul geçen çocukluk yılları, sonrasında yaşadığı ağır hastalıklar, büyük kırılmalar ve vazgeçişler... Bütün bunlar Camus’nün yaşama, yaratıma ve felsefeye karşı beslediği büyük arzusunu ve inancını yok edememişti. Sadece bir felsefi öğüt olarak değil kendi yaşam ilkesinde de “ille de yaşamak” düşüncesine bağlıydı. Onun saygınlığı ve samimiyeti, sadece felsefesinden değil, yaşamöyküsünden de ileri gelir.
İlahi vahyin mahsulü olan Kur'an-ı Kerim, mushaflara yazılan, tevaturen naklolunan, tilaveti ibadet olan, ezberlenebilir tek ilahi kitap olarak Arapça nazil olmuş, mu'ciz bir kelamdır. İlahi emir gereği kulluğunu eda etmesi gereken insanın kendisine gönderilen ilahi mesajı kavrayıp, ahkamını ve nasihatlarını iyi bilmesi lazımdır. Bu İlahi mesajı "oku" emriyle başlamaktadır. Allah Teâlâ mesajının ağır ağır, tane tane okunmasını istemiş, Kur'an tilavetinde ilk uzman "fem-i muhsin" olan Hz. Peygamber (sav) de tatbikatıyla bunu müslümanlara göstermiştir.
The Early Political Writings of the German Romantics contains all the essential political writings of Friedrich Schlegel, Schleiermacher and Novalis during the formative period of romantic thought (1797 to 1803). While the political thought of the German romantics has been generally recognised as important, it has been little studied, and most of the texts have been until now unavailable in English. The early romantics had an ambition still relevant to contemporary political thought: how to find a middle path between conservatism and liberalism, between an ethic of community and the freedom of the individual. Frederick C. Beiser's edition comprises all kinds of texts relevant for understanding the political ideas of the early romantic circles in Berlin and Jena - essays, lectures, aphorisms, chapters from books, and jottings from notebooks. All have been translated anew, many for the first time.
İnsan yalnız başkaları için değil, kendisi için de bir gizemdir.” Søren Kierkegaard, bireyi merkeze alan, keder, melankoli, korku, kaygı gibi duyguları bireyin varoluş durumuna yerleştiren, yaşamı bütünüyle ironik kavrayan bir felsefe ortaya koyar. Bu felsefe, aynı zamanda onun yaşamöyküsüne de içkindir. Babasından miras bir melankoli ve bir lanetlenmişlik psikolojisi, bu lanetlenmişlik psikolojisinin gölgesinde geçmiş ve Büyük Deprem’le sarsılmış bir çocukluk ve ilk gençlik ile son büyük kırılma olarak Regine Olsen’le evlilik meselesi; Kierkegaardian düşüncenin temel önerilerini açığa çıkartmıştır. Onun spekülatif felsefesi, yalnızca kendisinden sonraki felsefeye tesir etmekle kalmamış, psikolojiden edebiyata, resimden sinemaya kadar pek çok disiplin için de esin verici olmuştur. Öyle ki, Kierkegaard felsefesinden etkilenenler arasında Jean-Paul Sartre, Ludwig Wittgenstein, Sigmund Freud, Henrik Ibsen, Edmund Munch, Erich Fromm, Ingmar Bergman, Jacques Derrida, Jorge Luis Borges gibi pek çok farklı felsefi gelenekten ve pek çok farklı disiplinden önemli kişiler bulunur.