You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
İnsan dünyaya ölüm kaygısı ile birlikte düşer, ölüm gelip son sözünü söyleyene kadar bu kaygıyı benliğinin en derininde saklar ve bunun üstesinden gelmek için çaresizce çırpınır. Bu yüzden insanlığın en kadim dini gelenekleri insan türünün yeryüzündeki trajedisini ölümle ve ölümün üstesinden gelmek için verilen büyük bedel ile başlatırlar. Yine insanın kurguladığı en kadim mitolojiler insanın ölüm ile olan savaşı üzerine sayısız anlatılar üretirler. İnsanlık tarihinin kayıt altına alınmış en eski mitolojik anlatısının ölümsüzlük arayışı hakkında olması, bir rastlantının ötesinde, kaderin ve tarihin insana verdiğ...
Amerikalı psikiyatrist Robert Jay Lifton’un “yaşamın çeşitli unsurlarıyla zaman ve mekân üzerinde sürekli bir sembolik ilişkiye dair içsel bir duyguyu sürdürmek için zorlayıcı evrensel bir dürtü” olarak tanımladığı “sembolik ölümsüzlük” ihtiyacı, derinlerde bir yerde ölümün kaçılmaz olduğunu bilen, ancak kişisel bir süreklilik ve kalıcılık arzusuna da sahip olan insanlarda bir yandan ölümün aşılması duygusunu ortaya çıkaran, diğer yandan ise insanların sonluluklarıyla gerçekten yüzleşmelerine yardımcı olan güçlü bir duygudur. Ölümsüzlük arayışı, temelde ve halen insanın ölümden sonra başına geleceklere dair sordu...
Osmanlı’nın son yüzyılında kürtler -modernleşme, merkeziyetçilik ve isyan- kitabı geniş bir yerli ve yabancı kaynak taramasıyla osmanlının modernleşme ile başlayan sıkıntıları, kürtlerin sosyal, ekonomik ve politik durumunu ve ardından gelen tepki-isyanları, sonrasında emirliklerin kaldırılması ile yerini şeyh ve tarikatlerin doldurmasını çok yönlü irdelemektedir. Kitap şu ana bölümlerden oluşmaktadır: Birinci bölüm: doğu avrupa’dan doğu anadolu’ya şark meselesi İkinci bölüm: osmanlı’nın şark sorunu’na yanıtı: osmanlı modernleşmesi ve kürtlerin tepkileri Üçüncü bölüm: osmanlı devleti’nin xıx. Yüzyıldaki merkeziyetçi politikaları ve “kürdistan’ın yeniden fethi” Dördüncü bölüm: kürtlerin osmanlı merkeziyetçiliğine cevabı: xıx. Yüzyıldaki ayaklanmalar Beşinci bölüm: emirliklerin tasfiyesinden sonra osmanlı kürtlerinin sosyal, ekonomik ve politik durumu Altıncı bölüm: kürdistan’da yeni iktidar odakları ve yeni liderlik tarzları: şeyhlerin ve ağaların yükselişi
Korku Ve Umut: II. Abdülhamid Dönemi Kürt-Ermeni İlişkileriOn dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Ermenilerin umutları ile Kürtlerin ve uzun zamandır bir Endülüs Sendromu yaşamakta olan Osmanlı Devleti’nin korkuları karşı karşıya geldiğinde ilk perdesi çok kanlı kapanan, 1915’teki son perdesi ise bir trajediyle sonuçlanan bir hikâye de başlayacaktı. Yüz binlerce insanın ölümüne, çok daha fazlasının yerinden edilmesine, bir türlü bitmeyen bir talana ve kuşaktan kuşağa miras kalan bireysel ve kolektif travmalara, acılara, öfkelere ve hınçlara sebep olan bu yarım yüzyıllık sürecin son perdesi en küçük ayrıntılarına kadar incelenmiş, ...
Modern Ortadoğu’nun Osmanlı sonrası tarihi yazılırken Kürtler ya diğer bölgesel halklardan önemli ölçüde izole edilerek incelenmişlerdir ya da Kürt varlığı Modern Ortadoğu’nun oluşum sürecinde bir teferruat düzeyinde ele alınmıştır. Ancak her iki durumda da bölgedeki ulus-devletlerin ürettiği hâkim paradigmaların da etkisiyle Kürtlerin siyasal talepleri veya bu talepleri dile getiren oluşumlar bölgeyi dizayn eden emperyalist güçlerle ilişkilendirilerek itibarsızlaştırılmış ve kolaylıkla gayri-meşru ilan edilmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’ndan 1932 yılında sona eren Manda Yönetimi’ne kadar olan dönemi inceleyen bu çalışma sadece ...
O’nun ölümünden yaklaşık yüzyıl sonra bile bölgedeki devletler hala enerjilerinin büyük bir kısmını Kürtleri ve Kürdistan’ı zapt etmeye harcıyorlarsa, Abdülhamid dönemini anlamak bir kez daha elzem bir görev haline geliyor. Çünkü İmparatorluğun kesin ilgasının üzerinden neredeyse yüz yıl geçmiş olmasına rağmen XXI. yüzyılın olayları, Osmanlı mirasının bazı parçalarıyla hala yaşadığını veya yaşamak için direndiğini göstermektedir. Bu miras sadece devletlerin ve millet-i hâkîmenin değil, bu bölgede yaşayan veya bir zamanlar buradan ayrılmak zorunda kalan tüm halkların hafızasında yaşamaktadır. Nitekim Osmanlı’nın son yüzyılı, daha sonraki Kürt kuşakları tarafından da bu dönemin olaylarına verilen değerden dolayı önemi her geçen gün artan bir zaman dilimidir. En örgütlü ve en geniş katılımlı Kürt isyanları bu dönemde ortaya çıkmış ve XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kürt tarih yazımı bu dönemde yaşanan değişimleri milliyetçiliğin özgün görünümleri olarak işleyerek XIX. yüzyılın Kürt tarihi içindeki yerini öncüllerinden daha çok vurgulamıştır.
Bu kitap, II. Abdülhamid’in devr-i iktidarında tatbik edilen Kürt siyasasına yoğunlaşmış, birinci el kaynakların sunduğu ampirik verilerle sosyal bilimlerin sunduğu epistemolojik bilgileri bir araya getirerek yoğurmaya çalışmıştır. Osmanlı-Kürt ilişkilerinde yaşanan süreklilik ve kopuşlar geleneksel devlet/toplum ile modern devlet/toplum paradigmaları ışığında değerlendiren çalışma, analojiler ve karşılaştırmalar yaparak II. Abdülhamid’in Kürt Siyasası’nı hem bölge düzlemine hem de dünya düzlemine oturtmaya gayret göstermiştir. Kitap, II. Abdülhamid’in Kürt politikasını merkeze almakla birlikte, Osmanlı toplum yapısının tarihsel...
İSMAİL BEŞİKCİ VAKFI YAYINLARI Kürt Tarihi Dergisi SAYI: 18 TARİH: Mayıs-Haziran 2015 ISSN: 2147-2491 E-ISSN: 2718-0212 YAYIN TÜRÜ: Yerel Süreli Yayın TEL: +90212 245 81 43 - GSM: +90 541 391 81 49 WEB: www.kurttarihidergisi.com E-MAİL: kurttarihi2017@gmail.com *** Çok değil yüz sene önce Türkiye’de ve Kürdistan’da Ermeniler, bir Ermeni milleti vardı. 1915 civarında zamanın Türkiye nüfusunun yüzde onunu oluşturan, bir buçuk milyonluk bir millet... Bugün yoklar ya da yok denecek kadar azlar. Günümüzün hazmı zor, çıplak gerçeği bu. Anadolu’daki, bugün Kuzey Kürdistan sayılan yerlerdeki mevcudiyetleri Türkleri de Kürtleri de önceleyen Ermeniler, ...
Klasik anlamda egemenlik, iktidarın mutlak, bölünmez ve tek olan yetkisi olarak tanımlanmaktadır. Bu anlam, küreselleşme süreciyle birlikte değişime uğramıştır. Kimileri bu değişimi egemenliğin kısıtlanması olarak algılarken, kimileri egemenliğin niteliğinin değiştiğini, bu değişimin de egemenlik alanlarını genişlettiğini düşünmektedir. Artık, ulus-devletlerin egemenliğini paylaşan uluslararası ve uluslarüstü kuruluşlar yeni dünya düzenini şekillendirmekte, bu yeni düzeninin bir aktörü olmaktadır. Avrupa Birliği (AB), küreselleşmenin bir ürünü olarak ve küreselleşmeye meydan okumak için kurulan uluslarüstü bir oluşumdur. Avrupa dev...
4 -5 Mart 2017 tarihlerinde, Anadolu Platformu ve Gaziantep Bilim Eğitim Kültür Araştırmaları Merkezi'nin organizasyonunda Bülbülzade Vakfının ev sahipliğinde, Küresel Barış Vizyonu Çalıştayı düzenlenmiştir. Çalıştay Suriye, Türkiye, Kuveyt, Almanya, Ürdün, İngiltere ve Katar’dan gelen Sivil Toplum temsilcileri, kanaat önderleri, mütefekkir ve akademisyenlerden oluşan 70 katılımcıyla gerçekleşmiştir. Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yaşadığı bireysel ve toplumsal sorunların anlaşılmasına ve çözümüne yönelik görüş ve önerilerde bulunulmuştur.