You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
The dynamics of globalization brought a radical change in megacities and tensions between the stakeholders and dwellers against top-down urban renewal policies. This unique book provides a worldview of multi-stakeholders in the urban housing market. With a longitudinal research approach, it paves the way for interdisciplinary researchers to critically assess the urban renewal projects and update such studies. The urban renewal processes are implemented without participation, and the book highlights field-based information for policymakers. The reader will find, with the information provided from the field, why participation is necessary for a sustainable urban development, why there are diff...
Hikmet Yurdu düşünce yorum sosyal bilimler araştırma dergisi 2009 yılı 2 sayısı
Denilir ki: “Kadının en büyük zenginliği doğurmak, en üstün mahareti de yoğurmaktır. Buna karşın kadına yapılacak en büyük ihanet ise onu cahil ve çaresiz bırakarak ele mahküm etmek ve eve hapsetmektir.” Şurası bir gerçektir ki insan unsurunun eğitilmesi ve geliştirilmesi, madenlerin/cevherlerin işlenmesi ve hayvanların yetiştirilmesinden daha önemlidir. Bundan dolayı yüce analık görevini ve sorumluluğunu kadının elinden almak, yeni nesilleri eğiteceği bilgi ve kültürden onu mahrum bırakmak, yani hangi gerekçeyle olursa olsun kadını okutmamak, açıkçası –en temel insan hakkı olan fırsat eşitliği ilkesinden hareketle- onu, tahsil imkanı...
Hikmet Yurdu dergisinin 4. cildinin 8. sayısı
Gazzâlî’nin, “mevcut evrenden daha mükemmelini yaratmak imkân dâhilinde değildir” şeklinde ifade ettiği âlemin mükemmelliği ile ilgili düşüncesi, kendisi henüz hayattayken büyük tartışmaların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bir Mâlikî fakihi olan İbnü’l-Müneyyir bundan çok rahatsız olacak ki, konu ile ilgili dile getirilen eleştirileri daha da geliştirerek ve sistematik hale getirerek bir eser yazar ve bu çalışmasından dolayı Gazzâlî muhaliflerinin en etkilisi olmayı başarır. XV. yüzyılda yaşayan ve tarihle ilgili çalışmalarıyla ünlenen Mısırlı bir düşünür Semhûdî, söz konusu eleştirilere çok etkili ve kapsamlı yanıtlar ver...
Kurândan ve Dinler tarihinden anladığımıza göre iki türlü din olgusundan bahsetmek mümkündür. Bunlardan biri: insanlar tarafından oluşturulan Tanrı eksenli din, diğeri de vahye dayalı insan eksenli dindir. Vahiy dininin hükümleri ile insanın ihtiyaçları birlikte tetkik edildiğinde, dinin münhasıran insan için vazedildiği; dolayısıyla insan eksenli din nitelendirmesinin isabetli olduğu anlaşılır. Ne var ki Peygamberler döneminde insanı merkeze alan ve onun sorunlarını çözmeyi amaçlayan vahiy dini, zamanla eksen kaymasına uğramış ve insan; dinin etrafında dolaştırılmaya başlamıştır. Bu ise insan için olan dini, insanın önüne geçirmek, başka bir ifade ile; atı süvarinin sırtına bindirmektir.
Hikmet yolda düşünce yorum sosyal bilimler araştırma dergisinin 4 cildinin 7 sayısı
Batı'nın din, dil, kültür, sanat, tarih, toplum ve siyaset açısından Doğu'yu incelemesini ifade eden oryantalizm, doğu-batı ilişkilerinin tarihteki derinliklerine kadar götürülse de sömürgecilikle birlikte zirveye ulaşmıştır. Burada söz konusu olan batı ve doğunun sınırları coğrafik anlamda tartışmaya açık olmakla beraber batı ile kast edilen, özne durumundaki egemen ve sömürgeci Avrupa ve onun kültür havzasıdır. Doğu ile kast edilen ise nesne durumundaki sömürülen doğu, daha doğrusu Avrupa dışındaki öteki dünyadır. Sınırları Japonya'dan Afrika'ya uzanan geniş bir coğrafyadır. İslam dünyası da bu coğrafya içinde olup oryantalizmin hedefleri arasındadır. Oryantalist İslam araştırmaları, başlangıcından itibaren gelişerek devam etmiş ve bilimsel etki alanını İslam dünyasına, dolayısıyla Türkiye'ye de ulaştırmıştır. Elinizdeki bu çalışmada, oryantalist İslam araştırmalarının Türkiye'de yapılan bilimsel çalışmalara olan yansımaları ele alınmakta olup Tefsir, Hadis, İslam Hukuku, Kelam, Mezhepler Tarihi ve Tasavvuf alanlarında oryantalist yaklaşımlara dair makaleler bulunmaktadır.
Müslümanlar, asırlar boyu hep kuvvetliydiler. Ne var ki son asırda bu gücü kaybettiler. Sonra da bunun sebepleri üzerinde kafa yormaya başladılar. Fatura da evvelemirde İslâm hukukuna kesildi. Bir tarafta, İslâm hukuku, insanlığın ihtiyacını karşılamaktan uzaktır diyenler... Diğer tarafta, İslâm hukukunun zamana göre esneklik kabiliyetinin bulunduğunu söyleyenler… Değişikliği kabul edenler de, bunun sınırları üzerinde ihtilaf hâlindeler. Afgani'den Âkif'e; Abduh'dan Hamidullah'a; Fazlurrahman'dan Ali Şeriati'ye; reform yanlıları ile bunlara karşı duranlar... Örf nedir? Maslahat nicedir? Bu değişikliği kim ve ne nisbette tesbit edebilir? Bu kitap, işte bu meseleyi tetkik etmek üzere kaleme alınmıştır.
Asrımızda Müslümanları meşgul eden en önemli problemlerden birisi hiç şüphesiz helâl gıdadır. Zira gelişen gıda teknolojisiyle birlikte bitkisel, mikrobiyel veya hayvansal kaynaklardan elde edilmiş pek çok katkı maddesinin farklı amaçlarla gıda üretiminde kullanılması ve bunun neticesinde pek çok endüstriyel ürünün tüketicilere ulaşması, aynı şekilde büyük mezbahalarda veya entegre tesislerinde hayvan kesimi için modern birçok yöntemin uygulanması ve yine bitki veya hayvanların genlerine yapılan müdahelelerle onlara farklı bir kısım özellikler kazandırılması gibi gıda sektöründe pek çok yeni değişim ve gelişmenin yaşanması, piyasadaki yiyecek ve içeceklerle ilgili “helâl” problemini gündeme getirmiştir.”