You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Yirminci yüzyıl boyunca kurulmuş ulus-devletler, tarih yazmak konusunda kendilerinden önce hüküm sürmüş devletlerden daha zor görevler biçtiler. Türkiye Cumhuriyeti de bu geç ulus-devletlerden biri olarak, benzer bir yol tuttu kendine. Önce resmî tarih, devletlûlarca bilinmesi istenilenlerin sunulduğu bir tarih anlatısı tedavüle sokuldu. Bu tarihin içinde büyük kahramanlar ve zavallı hainler yer alıyor, kahramanların her yaptığı doğru sayılırken, kahraman olarak sunulmayanların her tecrübesi reddediliyordu. Eğitim vasıtasıyla bu tarih anlatısı kendinden başka herkese, her topluluğa düşman bir milliyetçi dil ve ideolojiyi benimseyerek serpildi, ger...
“Çok kez zamânında sesleri boğulanların, seslerini duyuramayanların yeniden işitilmesi âdetâ imkânsızdır. Yine çok kez ne kadar gayret edersek edelim, duyabileceğimiz sesler, muhaliflerin seslerinden çok, yine karşı çıktıkları iktidârın onlar hakkındaki sesinden ibâret olacaktır. Çünkü, seslerini duyuramayanların, sesleri duyulamayanların kendi ifâdeleri büyük ölçüde ve çok kez yitirilmiştir ve artık onlara ulaşmak çok güçtür. Hattâ bâzen imkânsızdır da...” Cemil Koçak Muhalif Sesler’de, tarihte duymakta güçlük çektiğimiz muhalefetin sesine kulak veriyor. İktidara belli şekillerde direnen, kendince tepkisini gösteren ve elbette...
One of the most significant yet least known periods of modern Turkish history is that of Turkey's second president, İsmet İnönü. Following the death of Mustafa Kemal Atatürk in 1938, Turkish politicians and intellectuals struggled to redefine Kemalist notions of modernity and democracy, Islam and secularization, the role of the state, and Turkey's place in the world. The Politics of Turkish Democracy examines İnönü's presidency (1938–1950), which developed amid the crises of World War II and the Cold War, global economic and political transformation, and economic and social change within Turkey. John M. VanderLippe analyzes the political discourse of the era and argues that İnönü was a pivotal figure who played the decisive role in Turkey's transition to a multi-party political system.
The expansion of Western education overseas has been both an economic success, if the numbers of American, European, and Australian universities setting up campuses in Asia and the Middle East is a measure -- and a source of consternation for academics concerned with norms of free inquiry and intellectual freedom. Faculty at Western campuses have resisted the new satellite campuses, fearing that colleagues on those campuses would be less free to teach and engage in intellectual inquiry, and that students could be denied the free inquiry normally associated with liberal arts education. Critics point to the denial of visas to academics wishing to carry out research on foreign campuses, the sud...
Early in his career, Adolf Hitler took inspiration from Benito Mussolini, his senior colleague in fascism—this fact is widely known. But an equally important role model for Hitler and the Nazis has been almost entirely neglected: Mustafa Kemal Atatürk, the founder of modern Turkey. Stefan Ihrig’s compelling presentation of this untold story promises to rewrite our understanding of the roots of Nazi ideology and strategy. Hitler was deeply interested in Turkish affairs after 1919. He not only admired but also sought to imitate Atatürk’s radical construction of a new nation from the ashes of defeat in World War I. Hitler and the Nazis watched closely as Atatürk defied the Western powe...
Denial of Violence seeks to decipher the roots of the denial by Turkish and Ottoman officials of acts of violence committed against Armenians. Based on a qualitative analysis of over 300 memoirs published in Turkey from 1789 to 2009, Fatma Müge Göçek analyzes denial as a multilayered process that starts with the advent of systematic modernity in the Ottoman Empire in 1789 and continues to this day in the Turkish Republic.
Lozan Antlaşması'nın 90. yıldönümünde Taha Akyol'dan ses getirecek bir kitap Lozan Antlaşması sadece sınırları belirleyen sıradan bir barış antlaşması değildir. Bu çetin müzakereler sırasında kapitülasyonlar, azınlıkların statüsü, dış borçlar ve laiklik gibi konular da çok tartışılmıştır. Bunlar iki yüzyıllık "şark meselesi"nin sorunlarıdır ve Lozan'da sonuca bağlanmıştır. Lozan'ın "emsali görülmedik bir diplomatik zafer", bir "hezimet", hatta bir "infaz" olduğuna kadar çok geniş bir yelpazede siyasi tartışmalar hâlâ devam ediyor. Bu tür değerlendirmeler daha çok günümüzdeki siyasi tartışmaların Lozan'a taşınmasının sonucudur, araştırmalardan ziyade siyasi önyargıları yansıtmaktadır. Bilinmeyen Lozan kitabı, CNNTürk'te aynı adla yayınlanan belgesel metninin epey genişletilmesiyle ortaya çıktı. Taha Akyol, siyasi bir görüşün propagandası gayretiyle değil, mümkün olduğunca objektif olma dikkatiyle çalışarak bu kitabı yazdı.
Tarihimizde pek çok örneği bulunan, bugün de gayet olağan bir şekilde sürüp giden linçler silsilesi, Türkiye’de sürekli bir linç “rejimi”nin var olduğunu düşündürüyor. Hepsinin bahanesi ya da hedef aldığı kesimler, isimler birbirine benziyor. Bunlar eskiden azınlıklar, daha yakın zamanda Aleviler, komünistler olurdu; 2000’lerde, PKK’yı bahane ederek Kürtlere yöneldi. Linçleri besleyen tarih anlatısı, “millî” eğitimden itibaren resmî ağızlarca yaygınlaştırılan düşmanca ırkçı-etnisist söylemler barındırıyor. Yaşanan linç girişimlerine bunların izdüşümleri olarak da bakmalı. Tanıl Bora, Türkiye’nin Linç Rejimi’nde, ba...
This timely volume deals with Turkey's etatist policy and foreign relations in the early years after the fall of the Ottoman empire. It elucidates the symbiotic relationship between Turkey's internal developments and its international strategies, filling a gap in modern Turkish history by systematically researching an era which is practically untouched. The first part of the book examines the theory and politics of etatism, while the second part, on Turkish diplomacy of the interwar period, is especially important for diplomatic historians.
The Armenian Genocide has lately attracted a lot of attention, despite the Turkish government's attempts at denial. It has been developed into a central obstacle to Turkey's entry into the European Union. As such it attracts the highest political and public attention. What is largely ignored in the debate, however, is the fact that Armenians were not the only victims of the Young Turk's genocidal population policies. What is still largely forgotten is the murder, expulsion and deportation of other ethnic groups like Assyrians, Greeks, Kurds and Arabs by the Young Turks. This not only increases the number of victims, but also changes the perspective on the foundation of modern Turkey and as s...