You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
The Història de Jacob Xalabín, an anonymous novel written in Catalan c.1400, focuses on the figure of the Ottoman prince Yakub Çelebi, son of Murad I and half-brother of Bayezid I. It ends with the first detailed account of the battle of Kosovo of 1389, which left a lasting mark on the history of the Balkans. This text, mixing historical and fictional elements, is one of the earliest depictions in Western Literature of the rising Ottoman empire. Because of this, it is most relevant for Mediterranean studies and debates about orientalism. Juan Carlos Bayo has prepared a new critical edition of this novel, with an introduction and notes, and Barry Taylor offers its first translation ever into the English language. The volume is completed with an appendix of texts and documents on the Turkish connections of the Crown of Aragon.
This volume includes a critical edition and annotated translation of Evliya Çelebi's descriptions of Albania and adjacent regions, extracted from his Seyāhatnāme or Book of Travels. It is a source of major importance for our knowledge of the region in the seventeenth century.
This monograph provides a fresh insight into society, urban government and elite power in a little-studied region of the Ottoman Empire bridging Anatolia and Syria.
Gençlik, 1980 Darbesi’nin etkilerini geride bırakmış, güncel tartışmalar artık daha farklı konulara yönelmiştir. Çevre, doğa sevgisi gibi konular artık hem günlük yaşamın hem de siyasetin konusu haline gelirken, bir yandan da darbe dönemi ve arkasından gelen apolitik dönemle birlikte ertelenen emek-sermaye çatışması yeniden gündemdedir. Kamu çalışanları sendikal haklar peşinde koşmakta, toplum ekonomik krizin etkilerinden kurtulmaya çalışmaktadır. Böyle bir ortamda Trabzonlu Musa ile İstanbullu Sezin’in yolu İstanbul’da kesişir. Bir yandan çevre sorunları bir yandan emek-sermaye çatışması, ortasında gelişen bir aşk… Bikes Dede’nin öğütleriyle kendine yol çizmeye çalışan Musa, agnostik Sezin’in etkisiyle bir kere daha sorgulayacaktır herşeyi…
Saintly Spheres and Islamic Landscapes explores the creation, expansion, and perpetuation of the material and imaginary spheres of spiritual domination and sanctity that surrounded Sufi saints and became central to religious authority, Islamic piety, and the belief in the miraculous. The cultural and social constructs of Islamic sainthood and the spatial inscription of saintly figures have fascinated and ignited scholars across a range of disciplines. By bringing together a broad scope of perspectives and case studies, this book offers the reader the first comprehensive, albeit variegated, exposition of the evolution of saintly spheres and the emplacements of spiritual power in the Muslim world across time and place. Contributors: Angela Andersen, Irit Back, Devin DeWeese, Daphna Ephrat, Jo-Ann Gross, Nathan Hofer, Ayfer Karakaya-Stump, Sara Kuehn, Bulle Tuil Leonetti, Silvia Montenegro, Alexandre Papas, Paulo G. Pinto, Fatima Quraishi, Eric Ross, Itzchak Weismann, Pnina Werber, and Ethel Sara Wolper.
In 1655 and 1656 Evliya Celebi found himself three different times in the eastern Anatolian town of Bitlis, the center of a quasi-independent Kurdish khanate having a long and tumultuous relationship with the Ottoman state. The account of Evliya's adventures in Bitlis, including a major expedition against the khan mounted by Evliya's patron Melek Ahmed Pasha, the Ottoman governor of Van, forms a coherent narrative which deserves to be studied on its own. The centerpiece of the book is a critical edition of three long extracts, amounting to forty-three folios of the autograph ms., form volumes IV and V of the Seyahat- name, along with an annotated English translation on facing pages. The introduction discusses the narratological, historical, and linguistic aspects of the text, and there is a complete index of proper names.
Artık yıkıldı sanılan bir devleti, yıllarca süren karmaşa döneminden çıkaran ve onu tekrar büyük bir devlet haline getiren Çelebi Mehmed, kendisinden sonra yakalanan bütün başarıların baş mimarıdır. Taht kavgalarına son verip, idareyi tekrar düzen altına almak; saldırmak için fırsat kollayan düşmanlara karşı tekvücud olup tekrar mücadeleye başlamak, Çelebi Mehmed döneminin görmezden gelinemez başarılarıdır. Bu yönüyle Çelebi Mehmed?i anlamak, gecenin en karanlık olduğu anlarda bile gündüzün hayalini kurabilen bir insanı anlamaktır. Ve bugün, bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz şey de, belki budur. [Nesil Yayınları]
Dünya dillerinin en görkemli seyahatnamelerinden birinin yazarı olan Evliya Çelebi, Osmanlı Devleti’nin gücünün zirvesinde olduğu, boğuştuğu iç ve dış sorunların ağırlığı bir yana, coğrafi olarak en geniş sınırlara sahip bulunduğu 17. yüzyılda yaşamış, yaşadığı çağa tam olarak şahitlik etmiş, günümüz tabiriyle kendi zamanında ‘dolu dolu’ bir hayat geçirmiştir. Yeni ülkeler, farklı diyarlar, yüzler, diller görerek yaşama arzusu adeta tutkulu bir saplantı hâline gelmiş bu genç adam, ömrünün çoğunu da bu yolda geçirmiş; ölümle burun buruna geldiği deniz kazaları, at sırtında geçen uzun ve yorucu yolculuklar, celali ve eşkıya tehlikeleriyle dolu yollar, yamyamlar, yabani hayvanlar; iktidar ve çıkar çatışmalarıyla dolu saraylar, ganimet elde etme ve yeni yerler görme arzusunun iteklediği akınlar, sınır boyu çatışmaları arasında, binlerce kilometre yolu sıkıntılarla geçmeyi göze alarak neredeyse hiç durmadan seyahat etmiş; savaşı, barışı, ibadeti ve her şeyi seyahat edebilmek için bir vesileye dönüştürmüştü.