You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
beyinSİZ Zihin paraşüt gibidir, ancak açıldığı zaman çalışır! Frank Zappa Bir beynimiz olduğunu biliyoruz. Ama onunla neler yapabileceğimizi hala tam olarak keşfedebilmiş değiliz. Kafamızın içinde taşıdığımız bu sihirli organ; kelimenin tam manası ile bir mucize fabrikası… - Neden bazı insanlar geçmişe saplanıp kalırken, bazıları düşledikleri hayatı yaşayabiliyor? - Bazı insanları çekici, karizmatik, güçlü ve iradeli yapan sır nedir? - Hızlı, kalıcı ve keyifli öğrenmenin bir formülü var mı? - Acaba beynimiz, “İmkânsız” kelimesinin ne anlama geldiğini biliyor mu? Kuantum Fizikçisi ve Nöro-Linguistik Programlama Eğitmeni Bahtiyar Kürklü, yüksek ufuklara açılmanız için, beyin paraşütünüzün ipini çekiyor. Size de bu sıra dışı yolcuğun tadını çıkarmak kalıyor.
“Olmak ya da Olmamak” diye tanımladı bu gücü Shakespeare, “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” dedi Mevlana. “Mutlu ol”, “Başarılı ol”, “Akıllı ol”, “Sakin ol” diye uyardı bizi çevremizdeki insanlar. Kimse bize, “Kendin ol” demedi kolay kolay. Sır, ne bildiğimiz şeylerde gizliydi ne de yaptıklarımızda… Sır, “Olmak” demekti. Bu kitap sizi bilmekten yapmaya ve yapmaktan da olmaya götürecek. Bazen bir mum gibi olacaksınız, bazen de bir su gibi… Olan ve olmayan her şeyin bir anlamı olduğunu kavrayacak ve bir şeyin olması için, bazen bir şeylerin olmaması gerektiğini anlayacaksınız. Olmasını istediğiniz şeye dönüşerek, olmaz denen şeyleri olduracaksınız! O zaman size “Şanslı” diyecekler ve siz de onlara gülüp geçeceksiniz!
Rüya Gibi Bir Kitap Her düş, içinde sonsuz bir bilgeliği ve akıl almaz mucizeleri barındırır. Düşler, ruhumuzun en sessiz fısıltılarının çılgınca haykırışlarıdır. Düşlerinize açılan kapı, gerçekliğe açılan kapıyı aralamanızı sağlayacaktır. Bu kitap; düşlerinizi anlamanızı, onları bilinçli bir biçimde yönetmenizi ve kendi rüya yorumlarınızı kendi kendinize yapabilmenizi sağlamak amacıyla kaleme alındı. Düşlerinizin fragmanları, muhteşem yaşam senaryonuzun bir ön gösterimidir. O halde arkanıza yaslanın ve bu düşsel yolculuğun tadını çıkarın. Rüya Gibi Bir Kitabı, herkesin okuması ve rüyalarımızla ilgili bilinmeyen ge...
Bir gün kasabaya bir yabancı geldi! Beraberinde çok şey getirmişti gelirken, Çocukluğunu, hayallerini, acılarını ve sevgisini… Kasaba halkının çoktandır unuttuğu bir şeyler vardı yabancının yüreğinde. Unutulanları hatırlatmak için gelmişti belki de. Birilerinin koşulsuz sevgiyi yaşatması gerekiyordu nasır tutmuş yüreklere… Koşulsuzca seviyordu yabancı… Sevginin olmadığı her yer, kurak bir çöldü ona göre. Ve çöle düşen bir yağmur gibiydi yabancının gelişi… Çok sevdi herkes onu… Çok sevdi…
Konya Tarihinde Seydişehir Araştırmaları” kitabı Seydişehir’in belgelendirilmiş en uzak geçmişinden bugünlere farklı konu başlıklarından, ilginç hadiselerden, biyografilerden geniş bir yelpazede bilgi kümelerini içermektedir. Bu çalışma kentin kronolojik bir tarihini ortaya koyma iddiasında değildir. Ancak yaşanmış sürecin belli noktalarına ışık tutarak, geçmiş ile bugün arasındaki zincirin halkalarını tamamlama teşebbüsü olarak kabul edilebilir. Bu eser ile, Seydişehir yerel tarihine, genelde ise Konya tarihine önemli bir katkı sağlanmıştır. Kent tarihleri üzerine çalışmaların yoğunlaştığı günümüzde, farklı konu başlıklarıyla Seydişehir ile bağı olan her yurttaşın ilgiyle sayfalarını çevireceği bir çalışma ortaya çıkmıştır.
Agon “Kalk ayağa ihtiyar!” dedi kendi kendine Agon, “Mezarına gidemeyecek kadar ölmedin henüz… Bir kartal gibi yaşadın ve bir kartal gibi öl! Güldürme şu korkak serçeleri kendine…” Yaşlı Agon’ un kanatları zayıflamış, tüyleri dökülmüş ve pençeleri körelmişti. Uçamıyor ve karnını doyuramıyordu. Ya ölecekti ya da küllerinden yeniden doğacaktı. Gökyüzünün efendisine, çaresizlik içinde ağlamak yakışmazdı. Ölümü bile bir destan gibi olmalıydı. Çünkü bir kartal asla sinek avlamazdı! Agon, ne serçeleri kendine güldürdü, ne de sinek avladı…
1970’li yıllarda Kırşehir’de yaşayan Bahtiyar Turna, Türkmen Abdal geleneğinin canlı örneklerinden biridir. Bir yandan toplumda ‘çalgıcı’ olmaktan öteye gidemezken, diğer yandan kıymet verilen bir ‘sanatçı’ olmanın ikilemini yaşar. Kırşehir’de başlayan öyküsü, Ankara’da devam edecek, Almanya’ya kadar uzanmaya çalışacaktır. Herkes gibi o da sever, sevilir, terk edilir, üzülür, sevinir, coşar, hüzünler yaşar… Ancak onun herkesten farklı bir özelliği vardır: O, sözünü sazıyla birlikte dile getirir. Küçük adımlarla başladığı yolculukta, türküleri dilden dile dolaşan bir insan haline gelecek ancak istediği şeyi: Ayrımcılıktan kurtulmayı, başarabilecek midir? Uğur Becerikli’nin düzyazı yanında şiire olan eğiliminin de vücut bulduğu ‘Abdaloğlu’ romanında, bu çabanın ürünleri olan şiirler de yer almaktadır.
The book consists of transcriptions and summary translations of two texts in, mostly, Ottoman Turkish, the first of which is the recently discovered second volume of the diary of the German orientalist Karl Süssheim, covering the years 1903-08 which he mostly spent in Istanbul. The second text is a printed memoir of a Young Turk officer called İsma’il Hakkı, in which the latter discusses his life, political engagement and the resulting problems. Süssheim met İsma’il Hakkı in Cairo in 1908 and kept in contact with him later. The texts offer a lively picture of Istanbul and Cairo in the early years of the 20th century, the repressive regime of Sultan Abdulhamid II and the heady days of the Young Turk revolution of July 1908.