You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Business and economics, which are among the disciplines of social science, examine and discuss many issues affecting human life from various perspectives. In this context, prominent subjects in business and economics are examined by authors with different disciplines and approaches in this book. The book consists of three chapters: economıc theory and polıcy, financial accounting and auditing, strategic management and marketing. The subjects in each chapter are examined in an understandable way in accordance with the business managers, investors and researchers.
In the history of the Ottoman Empire, the seventeenth century has often been considered an anomaly, characterized by political dissent and social conflict. In this book, Aslıhan Gürbüzel shows how the early modern period was, in fact, crucial to the formation of new kinds of political agency that challenged, negotiated with, and ultimately reshaped the Ottoman social order. By uncovering the histories of these new political voices and documenting the emergence of a robust public sphere, Gürbüzel challenges two common assumptions: first, that the ideal of public political participation originated in the West; and second, that civic culture was introduced only with Westernization efforts in the nineteenth century. Contrary to these assumptions, which measure the Ottoman world against an idealized European prototype, Taming the Messiah offers a new method of studying public political life by focusing on the variety of religious visions and lifeworlds native to Ottoman society and the ways in which they were appropriated and repurposed in the pursuit of new forms of civic engagement.
Notwithstanding the spectacular upswing in the research, there are areas of Ottoman slavery that have still not received the attention they deserve. This volume intends to take a step towards bridging this gap. The twelve studies it contains are organised around connected themes: the hunt for, the trade in and the treatment of captives in the Balkans and in Central Europe. The area under scrutiny is focussed on Hungary, and some other border regions extending from the Crimea to Malta. It offers both an analytic and synthetic approach based on a great deal of so far unpublished Ottoman and European archival material. It not only examines Christian slavery in the Ottoman Empire, but also provides greater insight into the tribulations of Ottoman slaves in the Christian world and sheds light on the devastating effect of captive-related transactions on trade and sometimes on the financial position of whole communities.
For centuries, people moved between the Ottoman Empire, Eastern Europe, and Iran. This book studies the biographies of individuals and groups as different as rulers and revolutionaries, frontier bandits and merchants, soldiers and slaves from the sixteenth to the twentieth centuries. Following their journeys across borders, the case studies of this volume emphasize the profound effect that mobility had on the lives and thoughtworlds of everyone with a Transottoman trajectory. The chapters reveal breaks, adjustments, and continuities in people’s biographies and the in-betweenness that moving typically created.
Erdem Bayazıt’ın 1978-1998 yılları arasında gazete ve dergilerde kaleme alınmış yazılarından oluşan bu kitap, İslam’ın evrensel mesajının çağımız insanının dertlerine şifa mahiyetinde olduğunu gösteriyor. Çağ ilerledikçe insan, gitgide büyüyen bir buhranın içinde bulur kendini, dertlerine çareler aramaya çıkar, yoluna çıkan seslerin, işaretlerin peşine düşer. Oysa İslam tüm çağların ve tüm insanların buhranlarına soluk olur. Erdem Bayazıt, bu kitaptaki yazılarında söz konusu soluğun varlığını hatırlatıyor ve insana kurtuluş yönünü gösteriyor. Eritre’den Moro’ya, Afganistan’dan Filistin’e kadar Müslümanların sorunlarına çözüm arayan bir şairin kitabı! Hüseyin Yorulmaz ve Cemil Çiftçi’nin emekleriyle yayına hazırlanan Vahyin Diriltici Soluğu ilk defa okurla buluşuyor.
Dil, edebiyat, tarih, sanat, mimari, sosyoloji, ilahiyat gibi insan ve toplum bilimi alanlarını kapsayan yazıların yer aldığı “Dil - Edebiyat ve Tarih Araştırmaları” adlı çalışmamız Haziran 2019’da okuyucusu ile Hiperlink Yayınları vasıtası ile buluşmuştu. Gerek kapsamı gerekse içeriği itibari ile okuyucusunun büyük takdirini toplayan bu çalışma bizleri ziyadesi ile mutlu etmiş olup, söz konusu çalışmanın devamı olarak “Dil - Edebiyat ve Tarih Araştırmaları II” adıyla alanında uzman araştırmacıların yazarlığını yaptığı 15 farklı araştırma yazısının yer aldığı bu kitap çalışmasının ortaya çıkması konusunda bizleri ...
Osman Gazi bir gün rüyasında Şeyh Edebali’nin koynundan bir ay doğduğunu, yükselip kendi koynuna girdiğini görür. Göbeğinden bir ağaç çıkar. Dünyayı tutan gölgesinde dağlar vardır. Her dağın dibinden sular çıkar. Sulardan kimi içer, kimi bahçe sular, kimi çeşme akıtır. Ne mutlu bize ki, kıtalara gölge salan ‘Osmanlı ağacı’ gün geldi, kesildi. O yitirdiğimiz ‘ağaç nasıl bir şeydi? Ruhu üç kıtaya hangi sırlı yollardan dallarını uzatmış, gölgesinde 72 milleti bir insanlık bahçesi halinde hangi iksirle yaşatabilmişti? Osmanlı sevinci bir daha yaşanabilir, bir başka deyişle Osmanlı geri gelebilir miydi? Mustafa Armağan Geri Gel...
Ayetullah Hameneî “Nur Diyârı” adıyla hazırlanan radyo programının çalışma ekibiyle buluşmasında, program yapımcısına birçok iltifatta bulunarak şöyle demiştir: “Bu çalışma yirmi yıl uzarsa, sizin de yaptığınız iş sadece bu olsa, yine de çalışmaya değer!” Başta Peygamberlere ve Masum İmamlara (a.s) dair Kur’ân Kıssaları Edebiyat Festivali olmak üzere İran’ın saygın edebiyat festivallerinde çeşitli ödüllere değer görülen yazar, kitabının bu denli ilgi görmesinin nedenini, “Kanaatimce kitaba gösterilen ilginin nedeni yazarının kabiliyeti değildir; aslında bizzat eserin sahibi, yani Hz. Peygamber (s.a.a) kitabın ilgi görmesine sebep olmuştur” sözleriyle açıklar.
Bu kitabın üç ayrı penceresi var; Biri Sezai Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek, Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Rasim Özdenören gibi Erdem Bayazıt’ın çok yakın çevresinden insanların dünyasına bakıyor. İkincisi, Erdem Bayazıt’ın sanat, edebiyat, poetika ve kitaplar hakkındaki düşüncelerine açılıyor. Üçüncüsü ise bazı dergilerin şiir, sanat ve edebiyat hakkında Bayazıt’la yaptıkları konuşmaları gösteriyor. Bu üç pencerenin hangisinden bakarsanız bakın Erdem Bayazıt’ın fikrî yazılarının dahi ne kadar şiirsel olduğunu, şairin dünyasının ne kadar pirüpak ve özel olduğunu göreceksiniz. İz Yayıncılık, Erdem Bayazıt’tan bize kalan bu çok özel mirası okuruna sunmaktan büyük bir kıvanç duyuyor.
Hacı Bektaşî Veli Diyor ki: Bir insanın dışarıdan abdest almasıyla temizliği tamam olmaz. İçinde kötü huylar kaldı mı, kötü huylu olması dolayısıyla, makbul bir insan olması mümkün olmaz! Bu neye benzer? Bir şişenin içinde içki olsa, bu içki şişesini götürsen, deryanın kenarında on yıl dışını yıkasan, yine temiz olmaz, yine murdardır. Çünkü içinde içki vardır. O içindeki gitmedikten sonra temiz olmaz. Nitekim, takva ehli insanlar demişler ki: Bir kuyunun içine bir damla içki damlasa, necaset damladığı için temiz olsun diye kuyudaki suyu çıkartmak lâzım!. O çıkarılan suyun döküldüğü yerde ot bitse, o otu koyun yese; takva ehli insanlar, “O koyunun etini yemem!” demişler. “Âlimlere fikir lâzımdır, dervişlere zikir. Zira ki fikirsiz âlim, seraptır; zikirsiz derviş yapraksız ağaçtır. Madde karanlığı, akıl nuru ile cehalet karanlığı, ilim nuru ile nefis karanlığı, marifet nuru ile gönül karanlığı aşk nuru ile aydınlanır.” Bu eser, Anadolu’nun sesi, soluğu, nefesi olan Hacı Bektaşî Veli’ye ait bilinenleri bir kez daha dile getirmektedir.