You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
After landslide electoral victories, two referenda and a presidential election, thirteen years of AK Party rule have shattered many myths regarding Turkey’s politics and the nature of the party itself. This book argues that the last thirteen years are best understood via the AK party’s interaction with the social-political realm. It focuses on criticism, dissent and opposition from prominent organized groups in Turkish society, which themselves represent significantly different traditions, ideologies and interests. Bringing together specialists from across the field, its chapters explore key societal actors to reveal the dynamics behind the last decade of AK Party rule. Overall, the book throws light on the extent to which the government’s characters, trajectories, policies and leadership style have been interactively shaped by opposition and dissent. Exploring the historically unprecedented and politically controversial rule of the AK Party, as well as the relationship between modern societal groups and a government driven by a conservative Islamic tradition, this book is a valuable resource for students and scholars of Turkish studies, as well as politics more generally.
After the collapse of Turkey’s domestic popular cinema, also known as Yesilcam, in the late 1980s, cinema in the country entered a new phase. Following this painful collapse, after a relatively long period of silence, a new generation of independent directors along with a few members of the older generation directors who insisted on making films despite the unsuitable conditions, emerged. This book brings together ten different articles published for the first time each written about a film made after 2000 in Turkey and argues the emergence of a New Wave in the country’s cinema. In this book you will find: A Dead Father and His Children: An Introduction by Tage T. E. Luxembourgeus and Mu...
Modernliğin gözde kavramlarından medeniyet, Avrupalı sekülerleşme sürecinin sonunda dinin yerini alan makro bir sistem olarak doğdu ve kültürel etkileşim ve değişim yoluyla Batılı dünya tarafından Batı-dışı dünyaya hâkim norm olarak kabul ettirildi. Tüm Batı-dışı dünya gibi Türkiye’nin yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe sahip olan bu kavramla hesaplaşması devam ediyor. Soğuk Savaş-sonrası dünyada yükselen kültürel kimliklerin aşınan ideolojik kimliklerin yerini almaya başlaması, Batı-dışı aydınların medeniyet ile hesaplaşması sürecine de yeni bir ivme kazandırdı. Tek başına, mutlak olarak kullanıldığında aslında Batı-renkli e...
Azgın bir nehrin akıntısına kapılmış giderken son anda tutunmayı başardığım su kenarındaki bir gül dalıydın. Nehir ne kadar sert akarsa aksın, kollarım ne kadar yorulursa yorulsun ömrümün sonuna kadar seni bırakmamaya ant içmiştim. Bugüne kadar o nehrin sularını yutarcasına annenin bütün hakaretlerini yuttum ve sırf senin hatırına bir gün bile ‘Öf!’ demedim. Üstelik nehir suyunun akışının günden güne artması misali bu hakaret ve aşağılayıcı hareketler günden güne arttı lakin sırtımı sevdana dayayıp ayakta kalmayı başardım. Tutunduğum gül dalının artık beni taşımaktan yorulup incindiğini, suya kapılarak ölmem için avuçlarıma dikenlerini batırmaya başladığını anladım. Daha önce sana; ‘Yüzünün asıldığını görürsem yaşayamam’ demiş, saçının teli için dünyayı yakacağımı ve yakacağım dünyanın içinde senin olmaman gerektiğini söylemiştim. Bugün suratının asıldığını, saçından ter aktığını gördüm. Ve anladım sebebinin ben olduğumu. İçinde sen olduğun için dünyayı yakamadığıma göre benim yanmam gerekiyor.
Muhafazakârlık, modern dünyanın ana siyasi ve kültürel akımlarından biri olmakla beraber, özellikle Türkiye’de bu ağırlığı ölçüsünde fikri bir ilgiye mazhar olamamıştır. Türkiye’de, bilhassa çok partili hayata geçildiÄŸi dönemlerde siyasi olarak muhafazakâr partiler iktidarda olsa da, bu muhafazakâr düşüncenin ve üslubun geliÅŸmesi manasına gelmemiÅŸtir. Muhafazakârlık, Fransız Devrimi sonrasında devrimin ve devletin yok ettiÄŸi geleneksel otorite ve geleneksel özgürlükleri koruma kaygısıyla ortaya çıkmıştır. Fransız Devriminin idealleri ve devrim anlayışı dünyada yayıldıkça, muhafazakârlık da yayılmış ve farklı renkler kazanmÄ...
Beşerî gerçeklik insanın yaşadığı, toplumsal dönüşümü sağladığı ve hatırladığı bir bütündür. Beşerî gerçekliğin sonucu ortak bir tarih oluşumudur. Bu gerçeklik toplumsal hafızanın güçlü ve güvenilir olmasıyla bağlantılıdır. Muhafazakâr düşünceye göre toplum, onu oluşturan bireylerden fazla ve onların üstünde yaşayan bir varlıktır. Aynı zamanda toplum sadece bugünü ve görüneni değil; geçmişi, geleceği, görüneni ve görünmeyeni de içeren sürekli bir ortaklıktır. Hafıza birey için ne kadar önemli ve ne kadar varoluşsal ise toplumlar için de o kadar önemlidir. Çünkü toplum, bireylerin toplamından daha büyük ve daha ...
Genel Kamu Hukukunda ve siyaset bilimi felsefesinde bilinen bazı ana kavramların Doğu ve Batı siyasal düşüncesinde nasıl bir süreçle şekil aldığına odaklanan bu eser sekiz bölümden oluşmaktadır. Devlete itaat fikrinin veya devlete itaatsizlik düşüncesinin ne şekilde oluştuğunu, kişilere ve topluma direnme hakkının nasıl verildiğini açıklarken Doğu ve Batı dünyasının önemli düşünürlerinin görüşleri karşılaştırmalı şekilde incelenmiştir. Devlete itaatsizlik ve direnme hakkını detaylıca araştıran bu eserde Hukuk ve Siyaset bilimi disiplininde öne çıkan fikirler detaylı şekilde ortaya konulmuştur. Genelde devlet teorisi bilgilerini bütüncül şekilde kavramaya yoğunlaşan ve devletin adalet fonksiyonuna ışık tutan bu eserin son bölümü ise Türk hukuk sisteminde kanunsuz emirlere itaat konusunu inceleyerek kamu görevlileri açısından pratik sonuçlar elde etmeyi amaçlamaktadır. Bu eserde okura, bireyin devlet ve adalet olgularına bakış açısına çoklu perspektif sunmasına ve devlete itaat bilincinin sağlam temellere oturtmasına yol gösterme çabasını bulacaksınız.
Geniş anlamda insanlık tarihiyle yaşıt olmamakla birlikte, uzun bir süredir ‘devlet’ ya da benzeri siyasal örgütlenmeler insan hayatının ayrılmaz bir parçasını oluşturmuştur. Siyasal düşünceler tarihine genel bir bakışla, muhtevası ve biçimi farklılık taşısa da, bir siyasal örgütlenme tarzı olarak devletin doğasına, kökenine, yapısına, işleyişine ya da işlev ve hedeflerine dair çok çeşitli düşünceler ve çözümleme tarzları ile karşılaşmak mümkündür. Yetkin siyasal örgütlenme biçimi olarak gördükleri Polis’i yücelten Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi Antik Yunan düşünürleri, devletin insan doğasıyla uyumunu ve siyasetin ...
Düşünce hayatımıza kendi kulvarında kayda değer katkılar yapan, entellektüel iklimimizin zenginleşmesi ve çeşitlenmesini sağlayan Muhafazakâr Düşünce dergisi, her sayısında farklı bir dosya konusuyla karşınıza çıkıyor. Bu sayının konusu mülkiyet. Mülkiyet meselesi felsefî, hukukî, iktisadî ve siyasî boyutlarıyla önemli bir mesele; tarih boyunca insanoğlunu uğraştırmış, farklı rejimlerin alameti farikası olmuş bir mesele. Sosyalist geleneğin, liberal geleneğin ve muhafazakâr geleneğin mülkiyet meselesine bakışı da, öteki pek çok konuda olduğu gibi, birbirinden farklı. Amerikan muhafazakârlığının önde gelen filozoflarından Russell...