You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Kriz ve kalkınmanın, tarihsel bir yaklaşımla ve ekonomi politikalarındaki değişim süreci ile birlikte ele alınması ve analiz edilmesi hem krizi anlamak, hem de ekonomik sistemin yeniden üretim mekanizmalarını kavramak için gerekli görülmektedir. Bu bağlamda kitap, yaşanan kriz, istikrar, kalkınma ve büyüme süreçlerinin dinamiklerini çözümlemeye yönelmiş ve bu dinamikler bankacılıktan sanayiye, teknoloji kullanımından esnek emek örgütlenmesine, ihracata yönelik büyüme stratejilerinden iktisadi bağımlılık ilişkilerine kadar uzanmaktadır. Sürecin, gerek akademik / kuramsal, gerekse siyasal / hegemonik / ideolojik düzeylerde değerlendirilmesi kitapta yer alan çalışmaların seçiminde öncelikle yer almıştır.
In Class, Capital, State, and Late Development: The Political Economy of Military Interventions in Turkey, Gönenç Uysal discusses state-military-society relations in Turkey from the late Ottoman era to today by exploring state-class-capital relations under the dynamics of uneven development. Uysal approaches Turkey as a late-developing social formation characterised by unevenness and dependency, arising from the contradictions of capitalist relations of production and integration with the world capitalist system. By drawing upon historical materialism/Marxism, Uysal offers a critical/radical understanding of (re)organisation of the state and military interventions in politics in peripheries of global capitalism.
19. yüzyıl geride kalır, dünya devrimlerle çalkalanır, imparatorluklar yıkılır ve cumhuriyetler kurulurken Türkiye de bu tarihsel salınım içinde kendi yolunu arıyordu. Marx’ın tabiriyle ‘katı olan her şeyin buharlaştığı’, yeni olanın temsilcilerinin eskinin kabuğundan tazelenmiş bir özgüven ve cüretle gözlerini ufka diktiği bu çağda, mazisi yüz yıllara varan Osmanlı İmparatorluğu içeride iki uğraklı burjuva devriminin ve bir cihan harbinin alevleri içinde kül olmuştu. Tarihe karışan İmparatorluğun şimdi’ye sıçrattığı kıvılcımlardan ise bir Cumhuriyet doğdu. Padişahın tebaasından Cumhuriyetin yurttaşına, Doğu-İslam âlemin...
“Bugüne kadarki bütün toplumların tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir.” Marx ile Engels’in kaleme aldığı Komünist Manifesto’nun bu ünlü cümlesindeki “bugüne kadarki” ibaresi, bazılarınca “postmodern çağ” olarak niteledikleri döneme kadarki anlamına yorumlanmış olacak ki, özellikle 1990’lı yıllardan, yani Sovyetler Birliği, Çin ve Doğu Avrupa’da kapitalizmin restorasyonunun hızlandığı aşamadan sonra sınıf politikasının yerini “kimlik politikası”nın aldığı solda yaygın bir görüş haline geldi. Ama öte yandan, tam da aynı dönemde, burjuvazi neoliberalizm adı altında işçi sınıfına karşı kapitalizmin tarihinde g...
Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yıldönümünü yaşıyoruz. Bu yolu açan, 1918-1923 arası dönemde verilen Millî Mücadele’dir. Gerek cumhuriyet gerekse onu hazırlayan bu tarihî mücadele, daima tek bir bireyin, Mustafa Kemal’in zihninde şekillenmiş bir fikrin uygulanması olarak indirgemeci biçimde ele alınmıştır. Bir İhtilal Olarak Millî Mücadele, her şeyden önce Millî Mücadele’yi farklı bir pencereden, Marksist bir analiz temelinde anlama çabasıdır. Sungur Savran, bu tarihî olayın Marksist anlayışa göre gerçek bir devrim olduğunu savunuyor. Sonuçta bir burjuva devrimi olarak biçimlenmiştir ama özellikle 1918’den 1921 başına kadar başta k...
21. yüzyıl başında çoğu insan sosyalizmin denendiğini ve işe yaramadığının görüldüğünü, Marksizmin yanlışlandığını düşünüyor. Sungur Savran, Marksistler kitabında aksini savunuyor. 20. yüzyıl sosyalizm deneyiminin, tam tersine, Marksizmi doğruladığını ileri sürüyor. Çöküşün Marksist teorinin ve programın bir aşamada terk edilmesi dolayısıyla gerçekleştiğini vurguluyor. Bu birinci ciltte yazar, Marksizmin 19. yüzyılda teori ile pratiği birleştiren bir yaklaşımla bir devrim kılavuzu olarak geliştiğini gösteriyor. Kapital’in birinci cildi 1867’de yayınlanmıştı. İlk kalıcı işçi devrimi 1917’de, ondan tam 50 yıl sonra ger...
21. yüzyıl başında çoğu insan sosyalizmin denendiğini ve işe yaramadığının görüldüğünü, Marksizmin yanlışlandığını düşünüyor. Sungur Savran, Marksistler kitabında aksini savunuyor. 20. yüzyıl sosyalizm deneyiminin, tam tersine, Marksizmi doğruladığını ileri sürüyor. Çöküşün Marksist teorinin ve programın bir aşamada terk edilmesi dolayısıyla gerçekleştiğini vurguluyor. Yazar, birinci ciltte Marx ile Engels’in Avrupa çapında yaşanan 1848 devrimlerinden başlayarak, Birinci Enternasyonal’den geçerek, ta 1889’da İkinci Enternasyonal’in Marksist bir örgüt olarak oluşumuna kadar ulaşan pratik mücadelesinin nasıl teori ve program...
Bu kitapta daha önce birçok defa ayrı ayrı incelenmiş olan neoliberalizm ve İslamcı sermaye olguları ilk kez kapsamlı bir içerikle birlikte ele alınıyor. Böylece, son yirmi yıla özgünlüğünü kazandıran İslamcı sermaye birikiminin neoliberal politikalarla ilişkisini ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yeni sınıf oluşumlarını ciddi bir biçimde incelemek olanaklı oluyor. Bu bağlamda Türkiye’de AKP dönemindeki gelişmeler, İslami burjuvazi ve İslami orta sınıf olguları mercek altına alınıyor. Ayrıca, ülkemizde ve dünyada gayet gevşek, içeriği tanımlanmamış, içine her şeyin doldurulabileceği bir kavram olarak kullanılan “orta sınıf” kavramına, daha iyi tanımlanmış, bilimsel, daha somut bir içerik ve bundan türeyen kuramsal ve ampirik tartışmalara yeni bir boyut kazandırılmaya çalışılıyor. Türkiye üzerine yapılan çalışmaların bu açıdan zenginleştirilmesi Gezi İsyanı ve benzeri siyasal olaylar sırasında gündeme getirilen sınıfsal yorumlara ve çözümlemelere eleştirel yaklaşılabilmesine olanak sağlayacaktır.