You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
In the last decade, female entrepreneurship has gained considerable attention from both academicians and policymakers. Despite the proliferation of studies, this field of research is characterized by being a highly multidisciplinary and dispersed field, encompassing studies from a wide range of disciplines such as business and management, education, political science, technology, and innovation. To legitimize female entrepreneurship as a distinct field of research, it is important to deepen the scientific reasoning regarding women entrepreneurs while promoting the theoretical consolidation of this area of knowledge. Female Entrepreneurship as a Driving Force of Economic Growth and Social Cha...
Tarih bilimi, geçmiş zamanlardaki olayların bilinmesini sağlamaktadır. Geçmişte yaşanmış herşey tarih biliminin konusunu oluşturmaktadır. Ayrıca tarih, geçmişten günümüze kadar insanoğlunun ilgisini/merakını çekmiş yaşanmış gerçeklikler bütünüdür. İnsanın tarihe olan ilgisi/merakı şüphesiz gelecekte de devam edecektir. Tarihî olayların üzerinden yüzyıllar geçtikten sonra da bazı tarihî olayların etkileri devam edebilmektedir. Başka bir ifadeyle tarihî olaylar hem yaşandıkları dönemde toplumları derinden etkilemişler hem de zaman bakımından çok gerilerde kalsalar da dünyanın neresinde olursa olsun günümüz toplumunu etkilemeye de de...
Aile, insanlığın başlangıcından itibaren var olan en eski kurum olarak insan ve toplum hayatında büyük önem taşımaktadır. Fertlerin maddi manevi birçok ihtiyacının karşılanması, neslin sağlıklı devamı, çocukların sosyalleştirilmesi, kültür nakli gibi birçok işlevi onu her toplumda var olan ve olmaya devam edecek benzersiz bir kurum yapmaktadır. Bununla birlikte günümüzde değişen toplum yapısıyla birlikte aile yapısında da büyük bir değişimin yaşandığı vakıadır. Bu noktada insan hayatında çok önemli fonksiyonu olan bir diğer kurum olan dinlerin aileye ilişkin öğretilerinin ve farklı din mensuplarının bakış açılarının doğru ola...
Dr. S, akademya mensubu bir edebiyat doktorunun, yaşantısındaki düzensizlik ve uyumsuzluğu ile, toplumsal hayat karşısındaki, saflığa varan acemiliğini yansıtıyor. Kahramanımız koltuğunun altında taşıdığı eski şişkin çantada kitap, defter ve kalemle birlikte ceviz, bilye, yırtma yapıştırma, koyunların aşık kemiği, tahta parçaları taşımaktadır ve daha neler. Hayal ile hakikati, rüya ile tefekkürü birbirine karıştıran, sürat motoru gibi işlek bir zekâ faaliyeti vardır. Diğer taraftan memnuniyetsizdir, şikâyetçidir fakat inşacı değildir Dr. S. Metin Önal Mengüşoğlu Dr. S adlı öykü kitabıyla edebiyat ve sanat dünyamıza bir prototip kazandırıyor. Dr. S bir yığın görmeyen insanın elleriyle dokundukları yerlerinden, koca bir fili tarife kalkışmaları gibi, bir değişim ve dönüşüm anaforunun orta yerinde şaşırıp kalmış bir adam. Arafta gibi. Üstün zekâ ile melankoli arasında gidip gelen bir haleti ruhiyenin fotoğrafı. İç sorgulamaları yüksek olan öykülerden oluşan Dr. S eleştirel bakışıyla Mengüşoğlu’nun diğer eserlerinin süreğinde yer alan küçümen bir kitap.
Çok değişik ve çatışmalı insani durumları bir günde anlatan bir roman Yerler Mühürlendi. Hızlı bir değişim sürecine maruz kalan bireylerin direnmek yerine kendilerini akışa bırakmalarının romanı aynı zamanda. Bir günü anlatan tüm romanlarda olduğu gibi hem ayrıntılarla hem de geriye doğru kırılmalarla dolu. Mütevekkil insanların yaşadığı Yukarışehir üzerinden Türkiye modernleşmesini ve bunun meydana getirdiği sancıları ana izlek edinen romanda Türkler, Ermeniler, Kürtler, Zazalar, Dersim İsyanı, sahih din anlayışı, hurafeler ve milliyetçileşme süreçleri anlatılıyor. Said Ağa’dan Varojan Usta’ya, Nurettin Bey’den kızı Rukiye Hanım’a, Bedriye öğretmenden Fethiye Hanım’a, Ali Fistan’dan Mamo’ya, Topal Hoca’dan Gâvur Bekir’e roman karakterleri olarak karşımıza çıkan bireyler modernleşmenin getirdiği sancıları gösteriyor. Halkın devlet karşısında hissettiği iliklerine işleyen geleneksel korkuyu pekiştiren resmi öğretinin meydana getirdiği trajediyi anlamak için mutlaka okunması gereken bir roman Yerler Mühürlendi.
O’nun ölümünden yaklaşık yüzyıl sonra bile bölgedeki devletler hala enerjilerinin büyük bir kısmını Kürtleri ve Kürdistan’ı zapt etmeye harcıyorlarsa, Abdülhamid dönemini anlamak bir kez daha elzem bir görev haline geliyor. Çünkü İmparatorluğun kesin ilgasının üzerinden neredeyse yüz yıl geçmiş olmasına rağmen XXI. yüzyılın olayları, Osmanlı mirasının bazı parçalarıyla hala yaşadığını veya yaşamak için direndiğini göstermektedir. Bu miras sadece devletlerin ve millet-i hâkîmenin değil, bu bölgede yaşayan veya bir zamanlar buradan ayrılmak zorunda kalan tüm halkların hafızasında yaşamaktadır. Nitekim Osmanlı’nın son yüzyılı, daha sonraki Kürt kuşakları tarafından da bu dönemin olaylarına verilen değerden dolayı önemi her geçen gün artan bir zaman dilimidir. En örgütlü ve en geniş katılımlı Kürt isyanları bu dönemde ortaya çıkmış ve XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kürt tarih yazımı bu dönemde yaşanan değişimleri milliyetçiliğin özgün görünümleri olarak işleyerek XIX. yüzyılın Kürt tarihi içindeki yerini öncüllerinden daha çok vurgulamıştır.
Oğuz Ünal çarpıcı bir üslupla, ilk olarak İslam Devleti hizmetinde ve Hilafet sancağı altında “Biladü’r-Rum”a (Roma ülkesine yani Anadolu’ya) cihada gelen Türklerin, ardından 11. yüzyıldan itibaren, coşkun bir fetih ruhu ve gaza ideolojisiyle, bu topraklarda yurt tutma, yeni bir vatan ve devlet kurma heyecanı taşıyan, “ya devlet başa ya kuzgun leşe” diyerek “Güneş Ülkesi” Horasan’dan “Güneşin Doğduğu Yer” Anadolu’ya dalgalar halinde akan Oğuz (Türkmen) boylarının, Selçuklu Sultanlarının sevk ve idaresinde ve Selçuklu ordularının öncülüğünde, bugün üzerinde yaşadığımız toprakları kanları ile yoğuruşu ve bu topraklar üzerinde dünya durdukça yaşayacak olan yeni bir Türk Devleti’nin, Orhun Kitabeleri’ndeki söylenişi ile “Bengü Devlet”in, Osmanlı atalarımızın deyişiyle “Devlet-i Ebed Müddet”in kuruluşunu belgelere dayanarak anlatıyor. [Ötüken Neşriyat]
Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca siyasi, ekonomik, kültürel ve jeostratejik öneme sahip bir ülke olmuştur. Osmanlı imparatorluğunun yıkılışına denk gelen 18. y.y’ın sonları ile 19. y.y.’ın başlarından itibaren sömürge arayışı içinde olan batılı devletler bu durumdan faydalanmak adına çeşitli faaliyetlerden geri durmamışlardır. Osmanlı topraklarına ayak bastıkları günden itibaren haçlı seferlerinin misyonunu devam ettirme niteliğindeki bu akınlar günümüze kadar neredeyse aralıksız bir şekilde devam etmektedir. Teknolojinin gelişmesine binaen dünyanın küresel bir köy haline dönüştüğü...