You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Üyelerini klasik dinlerden kopararak elde etmek ve yayılımlarını da aynı şekilde devam ettirmek durumumda olan yeni dini hareketler, zorunlu olarak misyonerlik faaliyetlerine yönelmek ve çeşitli stratejiler ortaya koymak durumundadır. Nitekim yeni dini hareketlere daha çok kimlerin, hangi saik ve yollarla katıldıkları, bir diğer ifadeyle yeni dini hareketlerin misyonerlik yönü söz konusu oluşumlar bağlamında en çok tartışılan ve cevap aranan konuların başında gelmektedir. 14 bölümden oluşan bu çalışmada, yeni dini hareketlerin katılımcıları, insanları bu hareketlere yönelten psiko-sosyal faktörler, katılım süreci öncesi ve sonrası organize edile...
Aile, insanlığın başlangıcından itibaren var olan en eski kurum olarak insan ve toplum hayatında büyük önem taşımaktadır. Fertlerin maddi manevi birçok ihtiyacının karşılanması, neslin sağlıklı devamı, çocukların sosyalleştirilmesi, kültür nakli gibi birçok işlevi onu her toplumda var olan ve olmaya devam edecek benzersiz bir kurum yapmaktadır. Bununla birlikte günümüzde değişen toplum yapısıyla birlikte aile yapısında da büyük bir değişimin yaşandığı vakıadır. Bu noktada insan hayatında çok önemli fonksiyonu olan bir diğer kurum olan dinlerin aileye ilişkin öğretilerinin ve farklı din mensuplarının bakış açılarının doğru ola...
Cengiz Han, insanlık tarihinin gördüğü en ilgi çeken figürlerinden biridir. Mücadelelerle dolu hayat hikâyesinde başardıkları büyüleyicidir. İmkânsızlıklardan onu zirveye çıkaran, zekâsı, kararlı kişiliği ve üstün liderliği ile tarihin akışını değiştirmiştir. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük fatih olarak Makedonyalı Büyük İskender’in yerleşik dünya adına yaptığı işlerin daha görkemlisini o bozkır halkları adına başarmıştır. Bu yönüyle vahşi, barbar, katil, hırsız, gibi nitelemelere dayanan yerleşik tarih yazımının önyargılarından da payını almıştır. Cengiz Han ve Moğollarının Çin, Anadolu, İran, Deşt-i Kıpçak, Doğu Avrupa, Türkistan’da odaklanan Avrasya’daki faaliyetleri, en yoğun etkilerini Türklerin yaşadığı bölgelerde bırakmıştır. Türklerin tarihinin de bir parçası olan bu faaliyetlerin Türkistan’daki görünümü söz konusu ön yargılardan uzak bilimsel değerlendirmeye muhtaçtır. Elinizdeki çalışma konuya çok yönlü yaklaşımı ile tam da bunu başarmayı hedefliyor. Astana yayınları Tanınmış Uluslararası Akademik Bir Yayınevidir.
Makâmât-ı Harîrî klasik Arap edebiyatının en meşhur hikâye külliyatlarından biridir. Aynı zamanda bir dil âlimi olan Harîrî tarafından 12. yüzyılda kaleme alınan eser, edebî değerinin yanında yazıldığı dönemin toplum hayatı ve insan psikolojisi üzerine çarpıcı tespitler de barındırmaktadır. İslam dünyasında zaten tanınan Makâmât, 18. yüzyıldan itibaren birçok Batı diline de çevrilmiştir. Eser, Osmanlı âlimleri tarafından erken dönemlerden itibaren özellikle dil, lugat ve belagat konularında kaynak olarak kullanılmış, 18. yüzyıldan itibaren Türkçe şerhleri ve tercümeleri ortaya konmuştur. Fakat bugüne kadar maalesef Harîrî ve M...
Klasik şiirimizin en önde gelen eser türü olan divanlar, hâliyle bu alanda çalışan araştırmacılar tarafından da üzerine en çok çalışma ve yayın yapılan konuların başında gelmektedir. Zaman zaman aynı divan üzerine mükerrer çalışmalar da yapılmış hatta birbirinden habersiz olarak ikiden fazla kişi tarafından yayınlanan yahut tez olarak çalışılan divanlar da olmuştur. Merhum Haluk İpekten ile Mustafa İsen’in 1997 yılında Basılı Divanlar Kataloğu adı altında kitap olarak yayımlanan çalışmaları bu alanda önemli bir boşluğu doldurmuş ve literatür taramalarında baş ucu kitaplarından biri hâlini almıştır. İnternetin hayatımıza ye...
Kurtlara kuşlara, rüzgârlara, cinlere ve insanlara hükmeden Süleyman Peygamber ile ona çekirge budu hediye eden karınca, 16. yüzyılın “Diyâr-ı Rûm”unda “kılıç ve kalem sahibi cihan padişahı” Kanuni Sultan Süleyman ile onun “kılıç ve kalem sahibi sadık bendesi” Üsküdarlı Aşkî suretinde bir kez daha buluştu. Elinizde tuttuğunuz Dîvân, bu buluşmadan bugüne kalan kıymetli bir yadigârın 21. yüzyıl nüshasıdır. Üsküdarlı Aşkî, “Aşk mührünü gönülde nakşettik, Süleymânîleriz!”, “Kılıcımızla galibiz düşmana, Osmânîleriz!” diye haykıran bir yeniçeriydi. Kanuni’nin atı önünde piyade katıldığı gazalarda ateşe...
None
Kenan Göçer’in Anadolu tasavvuf tarihine, özellikle de Yunus'a, düşünsel bir deney olarak Kojin Karatani’den esinlenerek geliştirip uyguladığı üç hatlı yaklaşım, konuya tasavvufi meşreplerin iktisadi konumlanmalarının ne olabileceği hakkında beklenmedik bir açıdan ışık tutuyor. Kanımca bu, verimli ve zihin açıcı bir deney. Hem Yunus’un hem de gezgin ya da yerleşik derviş takımlarının ekonomi-politik konumları hakkında düşünmek, elde yeterli veri olmadığı dönemlerde bile metinleri aklımızdaki sorulara cevap verecek şekilde “konuşturabilmemiz” için bize yeni ufuklar açıyor. Bir tarihçi olarak beni, özellikle Göçer’in, birikimin ...
Hacim olarak küçük olmakla birlikte içerik olarak çok önemli bilgilerin yer aldığı bu eserde; insanlıkla yaşıt olan ilâhî kelâm Kur’ân-ı Kerîm’in mu’cizeliği/eşsizliği ve İslâm Hukûku ile beşerî hukuk arasındaki mukayese somut bilgiler ışığında ortaya konmakta; evlatlık müessesesi, çok eşlilik, boşanma, mîras, hürriyetler/özgürlükler, kölelik, kadın hakları, adalet, maslahat, meşveret, savaş ve kısas gibi hukûkî, ailevî ve beşerî hükümlerde var olan ilâhî gaye ve hikmetler Kur’an açısından muazzam bir üslupla değerlendirilmektedir.