You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
The revolutionary upsurge of 1968-1975 jump-hopped continents with ease but finally petered out. What happened after is the subject of You Can't Please All. Tariq Ali recounts a life committed to writing and cultural interventions. An eyewitness in Moscow to the fall of the Soviet Union, he was caught up in the intellectual excitement that had gripped the country. In Porto Alegre, Hugo Chvez invited him to visit Caracas, and the two men developed a striking friendship. Post-2001, as a founding member of the Stop the War Coalition, he became a fierce critic of the War on Terror, visiting many US cities with surprising regularity to engage in debate and discussion, inaugurating a new phase of ...
In this collection of CUDES 2017, wide spectrum of topics that occupy primary place in the current debates of International Relations and Law were addressed by the papers presented at the Current Debates in Social Sciences Conference which was held in İstanbul, on December 14-16, 2017. The purpose of this conference was to provide a forum for scholars, researchers and students to foster discussion and expand understanding on the current themes of Social Sciences. In parallel to changing and multiplying dynamics of world politics, papers reflect diversity of issues in International Relations and Law including: the impacts of the Syrian Refugee Crisis on EU-Turkey relations, lone wolf terrori...
"Gün Ağarmasa", ölümün kırbacıyla terbiye edilen bir ülkede, ortalama bir devrimci karakter üzerinden başarılı geri dönüşlerle, bir zamanlar hayatı kökten dönüştürmeye, tarihe yön vermeye cüret etmiş, şimdiyse hayattaki ve tarihteki yerini arayan '78 kuşağının kabuk bağlamış yaralarını kaşıyor...
A unique, indispensable resource for both student and scholar, this collection gathers together key material to enable readers to explore the impact of Drucker's ideas.
Osman Akınhay ikinci romanında, orta yaşlarındaki bir ‘oğul’un, ölen ‘baba’nın yanına geldiği andan, toprağa verildiği ana kadar geçen süre içinde, tanık olduğu tüm ritüelleriyle ölüme bakıyor. Son nefesini veren ‘baba’nın saatlerce açık kalan gözlerini kapadıktan sonra, onun ölüsüyle başbaşa kalan ‘oğul’un, gasilhanede, babasının bedenini yıkayan gassallara eşlik etmesi ve nihayet, beyaz kefen içinde toprağa verilen ‘baba’nın naaşı huzurunda tüm hayatını gözden geçirmesinin hikayesi Ölüme Bakmak.. Gün Ağarmasa’yla 78 kuşağının tarihteki ve hayattaki yerini sorgulayan Osman Akınhay, Ölüme Bakmak adını verdiği ikinci kitabında, ölümüyle karşılaşınca babayla gecikmiş bir muhasebeye girişen bir erkek evladın hayata, ölüme, gömülmeye ve kendi kökleriyle geleceğine bakışını anlatıyor…
“Ölmeden önce bir büyük hayal daha göreyim diye sevsem seni… “Görelim diye -beraberce. Şimdi burada, bu çay bahçesinde yeniden, senin bana baktığını fark edip de gözlerindeki ışıltıda zamanın buğusunu gördüğümü sandığımda duydum bu arzuyu. Sensiz bir anlamı yok yani, ne de gerçekliği: Peki ama, hayatın içinde birlikte hayal kurmayı yeniden öğrenebilir mi yaralı insanlar? Son bir kere olsun? “Tek bana kalsa, palavra. Yalnız başına büyük hayal kurulmaz. Yalnız başına büyük hayal peşine düşülmez. Yalnız başına devrim de olunmaz. “Gamlı bir sesle fısıldadığını işitiyorum onun, benim aklımdan bunlar geçerken; soru sormak ile kendi kendine konuşmak arası bir tonda sesi: “Neden şimdi çıktın karşıma?” Kedere sarılı bu ses, fısıltısı kulağımda, durmadan tekrarlıyor: Neden şimdi -şimdi o kadar zor ki kımıldamak! “Kim kime vefasızlık etti – devrim mi bize, biz mi devrime – vaadini tutmayan, nefesi kesilen, derman yetiremeyen hangimiz…”
Din ve gelenekle kurulan bağın muhafazakâr zihniyet dünyasını hangi yönlerden kavradığını çözümlemede aile kurumu ve anne, evlat, eş, kız kardeş, komşu, arkadaş ilişkileriyle ya da bir dini gruba aidiyet bakımından kadınların merkezi konumda olmasına mukabil toplumsal cinsiyet kalıp yargıları dişil referansları ikincil bir konuma iter. Kadınların toplumsal görünürlüğünü ve bu kitaba konu olan üst gelir grubu dindar kadınların gündelik hayatını sınıfsal referanslardan bağımsız değerlendirmek mümkün değildir. “Refah muhiti” kapitalist üretim/tüketim çarkını döndüren ayrışma dinamiklerinin ürettiği aynı zamanda bir rant alan...