You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
İlm-i Hikmet/Felsefe, bugüne dek meçhul bir eser. Türkçe felsefe gelen-ekinin kayıp bir halkasını daha neşretmekle, İz Yayıncılık olarak sevinçliyiz. Emrullah Efendi’nin (1858-1914), bu kitabı, dilimizdeki felsefeye dair birçok tartışmayı sil-baştan yapmayı gerektirecek kadar zengin bir içeriğe sahip. İlm-i Hikmet/Felsefe, günümüzde yeni yeni canlanan bir felsefe yapma metodunun, karşılaşılmalı felsefe, özel ve başarılı bir numunesi. Esasında, Osmanlı’nın son asrında, Garb ile karşılaşan Müslüman düşünürlerdeki en önemli hususiyetlerden birisi de; bu yeni vasattaki tefekkür birikiminin bir örneğini, bir benzerini kendi miraslarında bulma ve bundan hareketle mukayeseler yapma performansı idi. Bu, onların kendilerine dönük özgüvenlerinin, öz bilinçlerinin tabii bir neticesiydi. Derin bir gramere yaslı olan bu karşılaşılmalı kavrayış, “basitçe başkalarında olanın bizde de var olduğunu söylemenin ötesinde”, hakikaten bizde var olandan kaynaklanan bir felsefe yapma yoludur. Türkçede düşünen, yazan ve okuyan herkes için hikmet ve felsefe dolu bir eser.
Bu çalışmada Behiştî Ahmed Sinan (ö. 917/1511-12?)’ın İngiltere Ushaw College Church Kütüphanesi’ndeki Hamse ’si içinde yer alan Mihr ü Müşterî adlı mesnevisi incelenmiştir. Çalışma beş ana bölümden oluşmuştur. Giriş bölümünde, Mihr ü Müşterî ve Mihr ü Mâh mesnevilerinin doğuşu ve gelişimi ile Türk edebiyatında varlığı bilinen Mihr ü Müşterî ve Mihr ü Mâh mesnevileri incelenmiştir. Birinci bölümde Behiştî’nin hayatı, eserleri ve edebi şahsiyeti tanıtılmıştır. İkinci bölümde eserin ve Hamse ’nin yazılış sebebi, şekil özellikleri, dil ve üslup özellikleri, edebi sanatlar ve muhteva özellikleri incelenmiştir. Muh...
Osmanlı’nın gündelik hayatı, sosyal yapısı, toplum gelenekleri, inançları, ordu ve askerliği, güzel sanatları, antropolojisinin yanı sıra şiir ve edebiyatına dair her şey... Bu kitap günümüz insanının Fuzûlî, Bâkî, Nedîm gibi şairlerin eserlerini kolayca okuyup anlayabilmesi amacıyla hazırlandı. Bu şiiri vücuda getiren 650 civarında dîvân ve mesnevînin yaklaşık 2.000.000 beyti taranıp eski edebiyatın nirengi noktaları madde başları haline getirilerek zengin örneklerle izah edildi. Osmanlı Şiiri Kılavuzu’ndaki madde başlıkları, bugün yanlış bir adlandırmayla daha çok “Divan Şiiri” diye bilinen edebiyatın temel kavramlarını ör...
Osmanlı’nın gündelik hayatı, sosyal yapısı, toplum gelenekleri, inançları, ordu ve askerliği, güzel sanatları, antropolojisinin yanı sıra şiir ve edebiyatına dair her şey... Bu kitap günümüz insanının Fuzûlî, Bâkî, Nedîm gibi şairlerin eserlerini kolayca okuyup anlayabilmesi amacıyla hazırlandı. Bu şiiri vücuda getiren 650 civarında dîvân ve mesnevînin yaklaşık 2.000.000 beyti taranıp eski edebiyatın nirengi noktaları madde başları haline getirilerek zengin örneklerle izah edildi. Osmanlı Şiiri Kılavuzu’ndaki madde başlıkları, bugün yanlış bir adlandırmayla daha çok “Divan Şiiri” diye bilinen edebiyatın temel kavramlarını ör...
İslamiyeti kabul edip yeni bir medeniyet dairesine giren Türkler, bu inancın coşkusuyla, başlangıçta Arap ve İran edebiyatlarını örnek aldılar. Zamanla yazılan özgün eserlerle büyük bir edebiyat meydana getirdiler. İslam medeniyetinin temel kaynaklarını yerli unsurlarla yoğurdular. "Klasik Türk Edebiyatı" adı verilen bu edebiyatın ortak konu ve temalarından biri Hz. Muhammed'in (a.s.m.) hayatı ve hadisleri oldu. Şairler, Hz. Muhammed'e duydukları sevgi ve saygıyı "naat" adını verdikleri şiirlerle dile getirdiler; "divan" adı verilen şiir defterlerinde tevhitlerden sonra naatlere yer verdiler. Arkalarında Siyer, Mi'raciye, Mevlid, Hilye, Hicret-nâme, Şefaat-nâme, Gaza-nâme, Esmâ-yı Nebî, Kırk Hadis-Yüz Hadis-Bin Hadis, Mûcizât ve Naat şeklinde sıralayabileceğimiz türlerde binlerce kıymetli eser bıraktılar. Bu kitapta şairlerimizin Hz. Muhammed'i nasıl anladıkları ve nasıl anlattıkları, ona duydukları köklü ve güçlü muhabbet örnekleriyle sunuluyor. Hz. Peygamber sevgisini işleyen bazı beyitler günümüz Türkçesi ile ifade ediliyor ve kısa notlarla açıklanıyor. [Etkileşim Yayınları]
Bu kitap günümüz insanının Fuzûlî, Bâkî, Nedîm gibi şairlerin eserlerini kolayca okuyup anlayabilmesi amacıyla hazırlandı. Bu şiiri vücuda getiren 650 civarında dîvân ve mesnevînin yaklaşık 2.000.000 beyti taranıp eski edebiyatın nirengi noktaları madde başları haline getirilerek zengin örneklerle izah edildi. Osmanlı Şiiri Kılavuzu’ndaki madde başlıkları, bugün yanlış bir adlandırmayla daha çok “Divan Şiiri” diye bilinen edebiyatın temel kavramlarını örnekleriyle açıklıyor. Kılavuzu kullananların ellerine aldıkları eski bir şiir metnini, önemli ölçüde çözüp tadına varabileceği inancındayız. Eski şiir, aradaki engeller kal...
Tuhfetü’l-Emsâl adlı Farsça-Türkçe mesel sözlüğüyle tanınan Edirneli Dervîş Hasan Hüsâmî, XVII. asır şairlerindendir. Anadolu sahası Farsça-Türkçe mesel sözlükçülüğünün üçüncü halkası olan Tuhfetü’l-Emsâl, 1080/1670 tarihinde telif edilmiştir. Eser, dîbâce ve sözlük kısmı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Elif-bâ esasına göre tertip edilen sözlük, klasik lugatlerde olduğu gibi ilk hecenin üstün, kesre ve zamme sırasına göre üç babdan müteşekkildir. Kitapta 1500’den fazla maddenin izahı yer almaktadır. Madde başlıkları ibare, mecaz, istiare ve deyim kabilinden söz varlığından oluşmaktadır. Eserde madde başl...
1931 Yılı Mart ayında Mecliste erken seçim kararı alınmış ve Hükümet hızla seçim hazırlıklarına başlamıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapanması üzerine Mustafa Kemal Atatürk bu seçimlerde Cumhuriyet Halk Fırkasını denetim altında tutmak için farklı bir taktik geliştirilerek belli bir miktar bağımsız milletvekillerinin Mecliste bulunmasını istedi. 25 Nisan 1931 tarihinde yapılan seçimlerde toplam 317 milletvekili seçildi. Cumhuriyet kurulduğundan beri İkinci Hükümet hariç beş hükümete Başbakanlık yapan İsmet İnönü'nün en sıkıntılı dönemi Altıncı Hükümet zamanında olmuştur. Bir yandan Doğu Anadolu'da ortaya çıkan isyanl...
Âşık tarzı kültür geleneği içerisinde yer alan âşıklar değerlendirilirken âdeta klâsikleşmiş bir anlayışla âşığın hayatı, sanatı ve eserleri şeklinde sabit bir yapı benimsenmiştir. Âşığın eserlerini hangi ortamda, niçin ve nasıl ürettiği ve bunları nerede ve nasıl tükettiği üzerinde pek durulmamıştır. Hâlbuki sözlü kültür ortamında, icra töresine bağlı olarak ortaya çıkan her ürün kendi bağlamı içerisinde hayat bulmuştur. Dolayısıyla değerlendirmelerde şairi ve onun eserlerini çevreleyen sosyal yapının da asla gözden ırak tutulmaması gerekir. Ayrıca geleneğin gösterime (performance) dayalı yapısı düşünüldüğü...