You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
“Bir kitap okudum hayata bakışım değişti.” sözünü çok sık duyarsınız! Hayatınızı değiştirmek gibi büyük bir iddiaya sahip değil bu kitap ama hayatınızın büyük bir kısmını oluşturan iş yaşamınıza farklı bir bakış açısı getireceğine inanıyorum. İş yaşamına dair çok sayıda kitabın yazıldığı, yayınlandığı bir çağdayız. Bu kitapların büyük bir kısmı başarılı şirketleri, fenomen iş insanlarını, deha düzeyindeki girişimcileri referans alarak “başarı”nın noksansız profilini çizmenin peşinden gidiyor. Milyonlarca insan da, biraz beyhude bir çabayla, zenginliğin formülünü bu kitapların sayfaları arasında ar...
The application of psychology to sport and exercise settings is a relatively new field which is rapidly developing and expanding. This branch of psychology is concerned with understanding the behaviour, mental processes, and well-being of people who are involved in sport and exercise. Practitioners typically specialise in either the sport or exercise branches, though some work equally in both fields. This new book presents invigorating recent research in the field.
The study focuses on the mutual transfer of military knowledge between the German and the Ottoman/ Turkish army between the 1908 Young Turk revolution and the death of Atatürk in 1938. Whereas the Ottoman and later the Turkish army were the main beneficiaries of this selective appropriation, the German armed forces evaluated their (prospective) ally’s military experiences to a lesser extent. Through the analysis of archival and published sources and memoir literature the study provides evidence for the impact of this exchange on the armies of both countries and on the Turkish civil society. Indeed, the officer corps in both countries was a small but influential group of the society for the further development of their nations.
Sözde Balyoz Davası, Türk Hukuk tarihine kara bir leke olarak geçti. Yüzlerce asker iftirayla ve dijital bir kurguyla hâkim karşısına çıkartıldı, tutuklandı, yargılandı ve hatta mahkûm edildi. 17/25 Aralık süreci sonrası Anayasa Mahkemesinin yine tarihi bir kararıyla bu askerlerin tutukluluklarına son verildi, tekrar yargılama süreci başladı, gerçek ortaya çıktı ve beraat ettiler. Bitti mi? Bitmedi. Bunca sahtelik ve kurguya rağmen 7 asker için Yargıtay’da süreç ısrarla devam ettiriliyor. Ayıpta ısrar ediliyor. Önümüzdeki günlerde geri kalan 7 asker için Yargıtay’ın kararı merakla bekleniyor. Bu sözde davada yargılanarak önce mahkûm daha ...
Kütahya Sultanisi adındaki çınar fidanının toprağa dikilmesi, halk arasındaki adıyla Taş Mektep binasının yapılması için, o zamanın Kütahya Mutasarrıfı Tevfik Paşa’nın yardımlarıyla 1886 Yılında bir komisyon kurulmuştu. Hacı Yusuf Efendi başkanlığında kurulan bu Komisyon, Hükümetten bin lira ve Kütahyalılardan toplanan paralarla inşaata başlamıştır. Bu arada Mutasarrıf Tevfik Paşa görevden ayrılmış ve yerine Haşim Paşa göreve başlamıştır. Haşim Paşa da gayret etmiş ve halkın malzeme ve emek katkılarıyla üç yılı aşkın bir zamanda bina hazır hale getirilmişti. Okul 12 Ocak 1890 günü Kütahya Sultanisi adı ile eğitim ve öğretime başlamıştır. 1990 Yılına gelindiğinde bir asırlık okulun 100. Kuruluş Yılını, geçmişin görkemini, geçmişin ihtişamını anarak kutladık.
Bu kitap, Okul Yönetimi alanındaki temel ilkeleri tanıtmak, kuram ve uygulama ilişkilerini açıklamak, yöneticiye alacağı kararlarda ışık tutmak, yetki ve sorumluluğunu kavratmak ve eğitim kurumunda yapılması gereken işleri tanıtmak amacıyla hazırlanmıştır.
Uzun zaman sonra kendime zaman ayırıp bir kitap yazmaya karar verdiğimde, bu zorlu ve uzun süreç için, keyif alabileceğim bir konu seçmem gerektiğini biliyordum. Bu anlamda, siyaseti, en sevdiğim diğer iki diğer alandan biri, edebiyat ya da medya çalışmaları ile birleştirebileceğimi düşündüm. Ya Türkiye Siyasetini romanları üzerinden okuyup değerlendirebileceğim, siyasi olarak angaje bir yazar seçecektim, ya da belirli bir zaman dilimine ve konuya odaklanan bir basın taraması yapmaya koyulacaktım. Basın taraması odaklı iki makaleyi yeni bitirmiş olmanın verdiği duygu durumuyla, siyasetin edebiyattaki yansımasını çalışmaktan daha mutlu olacağımı anladım. Aklıma düşen yazarlar arasında Vedat Türkali, eser sayısının ve ele aldığı siyasi unsurların çokluğu, tanınırlığı ve de bana, daha önceden yakından incelememiş olduğum bir siyasi perspektifi sunacak olması nedeniyle, en uygun seçenek olarak göründü.