You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
None
Her şeyimizle milli olan bir medeniyet ve kültür anlayışımız vardı ve biz o zamanlar aziz idik. Ne zaman ki bu anlayışı terk ettik, işte o zaman zelil olmaya başladık. Sinanlarımızın, Bakilerimizin, Fuzulilerimizin, Akşemseddinlerimizin yerini kimler aldı? Onlar ne kadar milli idilerse, millî mefkûreye sadık ve bağlı idilerse, onların yerini alanlar da zamanla o derece özünden kopuk, öze yabancı hale geldiler. Bu bozukluk ve yabancılık nedeniyledir ki yabancı kültürlerin, medeniyetlerin hayranı ve zebunu oldular.
Sağ görüşlü ya da Sağcı kuruluşlar denilince akla, muhafazakarlığı, milliyetçiliği ve maneviyatı savunan ve siyasi zemine taşıyan partiler ve kurumlar gelir. Toplum tarafından Sağcı olarak adlandırılan partiler ve kuruluşlar arasında benzerlikler olduğu gibi farklılıklarda mevcuttur. Hemen hepsi milli ve manevi konulara bağlı olduğunu belirtir ancak ekonomide olsun diğer faaliyet alanlarında olsun farklı politikalar izlerler. Türk Sağı geniş bir çerçeve çizse de ortak nokta milli olmaktır. Kimi parti kendisini muhafazakar-demokrat olarak adlandırır, kimi milliyetçi olduğunu ve Türk-İslâm Ülküsü’ne bağlı olduğunu belirtir bir diğeri Mill...
ÖĞRENCİ YETİŞTİRME SANATI Öğrencileri sınavlardan ziyade hayata hazırlamak, onlara ne olacakları ve neleri başarabilecekleri konusunda ilham vermek öğretmenin asıl görevi. Öğretmen, öğrencilerin ömür boyu takip edebilecekleri doğru bir yol haritası çizmelidir. Abdüssamet, Zekeriyya ve Ahmet sınıfta çete kurmuş, dersleri kaynatıyorlardı. Onları parkta çekirdek yerken gördüm, yanlarına oturdum, birlikte çekirdek yedik, böylece arkadaş olduk. Arkadaşlık nüfuzumu kullanarak onlardan yardım istedim. Dersteki gürültüyü önleme konusunda bana yardım edeceklerine söz verdiler. Gürültüyü yapan bu üçlü idi. Ders dışında kurduğum arkadaşlık...
sabit ince and sabit ince of fine poets and writers of all poems, readers will find written notes and messages on this kitapda.
Hep Ağabey dediğimiz Galip Erdem’le yaklaşık otuz yıldır tanışıyorduk. Evine gitmiştim, evimize gelmişti. Aynı sofraya oturmuşluğumuz, aynı iş ve sohbet ortamlarında bulunup, aynı toplantılara katılmışlığımız vardı. Seminerlerini, nasihatlerini dinlemiştim. Ayrıca yazılarının ve kitaplarının iyi bir okuyucusu olmanın yanında çizgili – beyaz kâğıtlara kurşun kalemle yazdığı o kargacık burgacık yazılarını çözüp daktilo etme şerefine nail olanlardan biriydim; kısacası kendisini iyi tanıyordum. Çalışmalarım sırasında bunun kolaylıklarını gördüm. Onun, benim bilmediğim yönlerini bilenler de vardı ve hepsinden önemlisi seve...