You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
SINAVLARA HAZIRLANANLAR, HER DÜZEYDE İNGİLİZCE ÖĞRENEN ve ÖĞRETENLER İÇİN TAM KAPSAMLI KAYNAK ZAMANLAR’dan SÖYLENİŞ KURALLARI’na, BAĞLAÇLAR’dan ÖNEKLER’e, İNGİLİZCEYE İLİŞKİN HER BİLGİNİN YER ALDIĞI ÇOK ZENGİN İÇERİK KOLAYDAN ZORA, BAŞLANGIÇTAN İLERİ DÜZEYE YALIN, ANLAŞILIR ve AYRINTILI TÜRKÇE ANLATIM 10.000’e YAKIN ÖRNEK İNGİLİZCE TÜMCE ve TÜRKÇE KARŞILIKLARI SÖZCÜK BİLGİSİNİ GELİŞTİREN OKUMA ve DİNLEME PARÇALARI İNGİLİZCEDE SIK YAPILAN HATALAR (COMMON ERRORS in ENGLISH) DEYİMSEL FİİLLER (PHRASAL VERBS) GÖRSEL ÖĞRENİM KATKISI SAĞLAYAN ÇOK SAYIDA RESİM HER KONUYU PEKİŞTİREN ALIŞTIRMALAR ve YANITLARI YENİ SINAV SİSTEMİNE UYGUN ÇÖZÜMLÜ YDS SORULARI OKUMA PARÇALARININ TÜMÜNÜ İÇEREN, İNGİLİZ DİL UZMANLARINCA GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ ‘ONLINE’ SES KAYITLARI
Bridging Theory and Practices for Educational Sciences
Dîwan - Derdê Welat-Serda Selaheddîn, yek ji wan şairên me yên jîr e ku heta niha nehatiye nasîn. Hêj di medreseyê de feqiyekî nûciwan bûye dest bi şiîrê kiriye. Gelek balkêş e ku Serda di wî temenê xwe yê pir ciwan de şiîrên pir estetîk û kûr nivîsîne. Serda Selaheddîn, di 22 saliya xwe de ji cîhana fanî xatir xwestiye û ber bi aramageha baqî ve bar kiriye, lê di du salên dawiya jiyana xwe de tim bi nexweşiyê re mucadele kiriye û di wan du salan de şiîr pir hindik nivisîne; şiîrên xwe bi piranî heta 18-19 saliya xwe temam kirine. Şiîrên Serda, hemî bi wezinikî hatine hûnandin û mijara wan bi piranî li ser netewperwerî, Kurdistan, rewşa Kurdan, evîn û siruştê ne.
Alevi-Bektaşilerin büyük saydıkları yedi büyük ulu ozan vardır. Söz edilen yedi ulu ozanlar şunlardır; Seyyid İmadeddin Nesimi, Şah Hatayi (Şah İsmail), Fuzuli, Yemini, Virani, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet'tir. Bu ozanlar Alevilik inancının ve felsefesinin özünü yansıtmışlardır. Alevi-Bektaşi toplumu içerisinde ‘'Yedi Ulu Ozan'' olarak ün yapıp, verdikleri eserlerle Alevilik yolu ve erkânına ışık tutmuşlar ve bizlerin gönlünde gereken kutsal mekâna oturmuşlardır. Bu Yedi Ulu Ozan, cem erkânı üzerine etkili deyişleriyle bu kategoriyle sınıflandırılmışlardır. Elbette Alevilik-Bektaşilik yolunun yazılı edebiyatına baktığınız zaman Ye...
Tarih boyunca Aşurai değerlerin ve Hüseyni mesajların yaşatılması ve insanlara ışık tutmasını sağlamak için Ehlibeyt'in ve dostlarının istifade ettikleri en etkili vesilelerden biri de şiir sanatıdır. Bu yeteneğe sahip şairler sürekli Ehlibeyt İmamları tarafından teşvik edilmiş, ödüllendirilmiş, ayrıca büyük sevaplar alacakları vaat edilmiştir. Elinizdeki bu mütevazi çalışma işte bu kutsal sünneti devam ettirip yaşatmak ve Hüseynî mektebin İlahi mesajlarını insanlara ulaşmasına küçük bir katkıda bulunma amacıyla geçmiş ve günümüz şairlerin Hüseyni nidalarından ve ruhu okşayan, göz yaşartan, gönlü nurlandıran nefeslerinden seçilerek derlenmiştir.
Hayalperestin tragedyasında; ona, yaşamın kenarına adım adım sürükleyen bunalımıyla birlikte, neticesiz bir gönül meselesi eşlik ediyor. Umut ateşini besleyen işaretleriyse gün geçtikçe soluyor. "Çok denedim, çok da yol aldım, bakma. Sonunda çabalarımın hiçbir şeyi değiştirmediğini gördüğümde, fark ettiğimde hiçbir şeyi değiştiremediğimi, ben de sonradan bulurum diye aramayı bıraktım. Kendimi. Canlı kalmaya nasıl dayandığımın nedenlerini. Her şeyi. Yine de: Nefesin değsin küllerime. Son bir kez yakın hissedeyim kendimi dudaklarına. Gücüm kanatlanıp uçmaya yetmese bile, Hatırımda kal ben yere düşmeden önce." "Bir tanrı kaldıracı...
None
Peygamber Efendimiz’in, “Dinin Direği”, “Gözümün Nuru” diye tavsif ettiği namaz, dinini ayakta duruşunu sağlayan en önemli ibadettir. Kulun bütün hayatı bu temel üzerine direk olur. Buna göre İslam, insanın ve toplumun ruhuna yerleşmiş ulu bir ağaçsa, bu ağacın kökü iman; gövdesi namaz ve namaz sütununun etrafında halkalanmış olan oruç, zekat ve hac; daireleri, dalları ve budakları da iyi ahlak; meyveleri ve çiçekleri de bütün iyilik ve doğruluklarıdır. Namaz, bir ucu imana açık, öbür ucu iyilikler, doğruluklara ve üstünlüklere bağlı “din köprüsü”; Sezai Karakoç’un dediği gibi, adeta bu dünyanın “sırat köprüsü”dü...