You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Classical drama on the modern stage as a cultural and political phenomenon is scholarly trailed since the 1950s and 60s and intensified in the last third of the twentieth century. The evidence is being extensively documented, pioneered by Walton (1987) and McDonald (1992) and subsequently developed by collaborative research projects which include published databases. It is clear from the work of these projects that performance of classical drama is a major feature in all types of theatre – avant-garde and experimental, student, international and fringe, epic and classical, commercial, popular and canonical. This means that it is closely intertwined with the politics of locale, environment and geography as well as of language, translation and culture. Each of the essays has a specialised contribution to make. However, the total impact of the whole section will be even greater than the sum of the parts because the authors not only intersect in their discussions of common concerns in modern performance of ancient drama but also provide case studies that will add to the knowledge base and critical acumen of everyone working in the field.
‘’Yurttaşın binbir emekle verdiği vergiler, Başbakanın yeğenine aktarılmakta ve demokratik düzen, kardeşler yeğenler saltanatı sağlamaya yaramaktadır. Son yıllarda muhtıralar alınıp verilmiş, ... insanlar hücrelere atılmış, işkencelerden geçirilmiş, idam sehpalarında delikanlılar sallandırılmış ve sonunda işte böyle Başbakanın yeğeni zengin edilmiştir. Yaşasın hür teşebbüse dayalı çok partili düzenimiz!..’’ Uğur Mumcu Mobilya yolsuzluğu, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in, mobilya diye sunta ihraç ederek 1975’lerin rakamıyla 25 milyon lira vergi iadesi almasının öyküsü. Yani Türkiye’nin dünü, bir korku filmi gibi izlediğimiz bugünün yanında hayli masum görünüyor. Ama bu dehşet verici bugünün başlangıcı da o, ‘’göreceli olarak masum’’ dün...
Re-visioning the classics, often in a subversive mode, has evolved into its own theatrical genre in recent years, and many of these productions have been informed by feminist theory and practice. This book examines recent adaptations of classic texts (produced since 1980) influenced by a range of feminisms, and illustrates the significance of historical moment, cultural ideology, dramaturgical practice, and theatrical venue for shaping an adaptation. Essays are arranged according to the period and genre of the source text re-visioned: classical theater and myth (e.g. Antigone, Metamorphoses), Shakespeare and seventeenth-century theater (e.g. King Lear, The Rover), nineteenth and twentieth century narratives and reflections (e.g. The Scarlet Letter, Jane Eyre, A Room of One's Own), and modern drama (e.g. A Doll House, A Streetcar Named Desire).
Süleyman Demirel... Türkiye’nin 1960’lardan 2000’lere uzanan siyasal tarihinin en önemli figürüydü. Bu tarihsel dönemde DP’nin Su İşleri Müdürlüğü’nden Cumhurbaşkanlığı’na uzun bir yol kat etti. Neredeyse “hep başbakan”dı. Kurduğu 7 hükümetin 2’si askerî darbeyle devrildi; her iki darbeyi de atlatıp siyasal hayatına devam edebildi. 1960’ların, 1970’lerin, 1980’lerin ve 1990’ların siyasi zeminini tahkim etmişti; iktisadi hayatının da fikir babasıydı. Anti-komünizmle sarmalanmış bir sağ siyaset aklının, propaganda biçiminin ve demagojiyi de ihmal etmeyen bir söyleyişin ya da söylemeyişin erbabı...
Sağcı Düşünce "- İdeolojik maksat... aşırı cereyan... tehlikeli düşünce... fikir suçu... Bunlar hep, ülkede emekçiden yana bir düzen isteyenler için kullanılmıştır. Siz hiç sağcılıktan yargılanan bir fikir suçu sanığı gördünüz mü?.. Görmemişsinizdir. Çünkü ideolojiden yoksun olmak, fikirden de yoksun olmak demektir. (Cumhuriyet, 4 Ağustos 1975, İdeolojik Maksatla...) Siz hiç fikir suçu sanığı, AP'li, DP'li, CGP'li, MHP'li gördünüz mü? Fikir suçu işlemek için de insanda bir parça fikir olması gerekmez mi? (Yeni Ortam, 22 Haziran 1974, Materyalist...) Bir hukukçu çıksa da, bu ülkede yolsuzluklar için açılan davalarla düşünce suçlarından dolayı açılan davaların sayısını bir karşılaştırsa; Türk siyasal yapısının bütün çizgileri, en aydınlık biçimde ortaya çıkıverir. ... Düşüncelerinden dolayı binlerce insandan hesap soran rejim, yolsuzluklar için bir tek gün soru sormazsa, düşünce suçu adı altında kimleri neden yargılamak istediğini, neden bu amaçla yasalar hazırlattığı da belli olmaz mı?" (Cumhuriyet, 18 Kasım 1975, Özgürlüğün Bedeli...) Uğur Mumcu
Bu kitapta, siyasetten magazine, 1 Mayıs’tan Hadise’ye, kadınlardan sansüre, hayvanlardan sevişmeye, seks avantür filmlerden Paris Hilton’a, memleketin halinden yasaklara, Fethiye günlüğünden dünyanın jeolojik devirlerine, bilimden Yeşilçam’a ne ararsanız var. Ayrıca, internette satılan ve kitap sayısı 5 ve 5’in üstünde olan yazarların tam listesi var. Sıkılmadan okuyacaksınız. Yayınevi: Cinius Yayınları
Büyüklerimiz kitabı, Uğur Mumcu’nun “ünlü Türk büyükleri”nin siyasi güldürü üslubuyla kaleme aldığı kısa yaşam öykülerinden oluşuyor. Mumcu’nun bu kısa yaşam öyküleri, önce Mehmet Ferda takma adıyla Politika ve Çivi
“Uğur Mumcu’nun bu kitabı, Suçlular ve Güçlüler ile başlayan bir dizinin ikinci kitabı gibidir. Suçlular ve Güçlüler’de Mumcu, 12 Mart rejiminin sorumlularıyla, genellemeler halinde değil somut olarak, tek tek, isim isim uğraşmıştı. Bir Pulsuz Dilekçe’de de 12 Mart döneminin arkasından gelen ve aslında onun uzantısı olmaya çabalayan Milliyetçi Cephe Rejimi’nin marifetleriyle uğraşıyordu. Gene tek tek, gene isim isim…” Altan Öymen
This book is about the conflict which resolved the Greek–Turkish War of 1919–1922: the Great Offensive. On 26 August 1922, the army of the GNA executed the Great Offensive against the Greek defence line extending from the Bay of Gemlik to the Meander River. The Turkish Forces split the Greek Army into two large groups, annihilated one of the groups in the field at the Battle of Dumlupınar on 30 August and pursued the remaining forces of the Greek Army towards the Aegean and Marmara coasts until 18 September. Within these 24 days, the face of Western Anatolia changed unalterably: numerous towns, villages and cities of Western Anatolia were reduced to ashes. This conflict was a turning po...