You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
A concise introduction to Turkish grammar, designed specifically for English-speaking students and professionals.
None
Includes entries for maps and atlases.
Bu kitapta, yazara göre yanlış olan ve toplumun kanayan bir yarası olan tecavüz zihniyeti, espirili bir dille oyuna dönüştürülmüş ve senaryolaştırılmıştır. Bazı gelenekler, töreler ne kadar acımasız ve çağ dışı olsa da bir takım toplumlar tarafından, en medeni yasalardan bile daha iyi bir şekilde kabul görebilmekte ve meşrulaşabilmektedir. Her toplumun ve her bireyin subjektif yargıları birbirinden farklı olabilmektedir. Birinin iyisi diğerinin kötüsü olabildiği gibi birinin kahramanı da bir diğerinin düşmanı olabilmektedir. Hatta bazen, tecavüz gibi dünyanın en iğrenç olayları bile bir başka zihniyetteki topluluklara göre, sıradan bir o...
Merhum Abdurrahman Gürses Hocaefendi’nin gayesi; Kur’ân ahlâkı üzere yaşamaktı. Gücü yettiğince onu daha çok insana öğretmekti. O, gölgesiyle nesilleri serinletecek bir ulu çınardı. Açtığı çığırla nicelerine örnek olacak bir âbide şahsiyetti. Dr. Fatih Çollak, merhum Abdurrahman Gürses Hocaefendi’nin biyografisini yazmakla, hizmeti kıtaları aşan bir Kur’ân âşığını hanelerimize kadar taşımış oldu.
Kör olsaydım neleri yitirirdim sonsuzca? Sağır olsaydım ya da dilsiz? Burnum hiç mi hiç koku almasaydı ne yapardım? Kolsuz biri olmak nasıl bir şeydi acaba? Bense yürüyemiyordum, ayaklarım yok hükmündeydi. Annemin yaşamına ulanmış asalaktım bu nedenle. Pencere önüne ıhıyor, gözlerimin kazandırdığı görüntülerle günümü renklendiriyordum. Ondancı birbirine bağlanan öykülerden oluşan bir roman olarak da okunabilir. Çocuk felci nedeniyle yürüme yetisini kaybetmiş akıllı, duyarlı, uçarı bir oğlan çocuğunun hayata tutunma ve yaşam mücadelesini anlatıyor. Babasız büyüyen, ona koşulsuz bir sevgiyle bağlı yoksul annesinden başka kimsesi olmayan bu çocuk, muazzam hayal gücüne, zekâsına ve annesinin sebatkâr ilgisine karşın karamsarlık, umut ve isyan duyguları arasında gider gelir. Ta ki bir rastlantı eseri ondaki yetenekleri fark eden ve ona sonsuz bir dünyanın kapılarını açan kader arkadaşı yaşlı bir adamla tanışana kadar. #engelliolmak #talihsizlik #yaşamadirenci #fedakarlık #hayalgücü #annesevgisi #kitaplaratutunmak
None
Kaçamam, saklanamam! Av olursam kendimi kaybederim, Avcı olursam sevdiklerimi… Çünkü Onlar beni istiyor! Emre, sıra dışı yetenekleri olan bir öğretmen, arkadaşı Teksen parlak bir avukat… Teksen, garip bir dava ile karşılaşır; aylar önce kaybolan bir genç ortaya çıkar ve işlenmemiş bir cinayeti üstlenir. Bu gencin üstlendiği cinayet, bir süre sonra kayıp gencin anlattığı şekilde işlenir; tek farkla, bir başka katil tarafından. Teksen, yetenekli dostu Emre’den yardım ister. Bu genci anlamaya çalışan iki dost, davayı soruşturdukça daha fazla kayıp gencin, daha fazla cinayetin ve tek bir katilin olduğunu görürler. Bir kurdun inindelerdir artık. Cinayetler, bu iki dostun yakınlarını da içine alarak çıkılması zor bir labirente dönüşür. Emre ve Teksen, peşine düştükleri katilin izini, hem İkinci Dünya Savaşı yıllarında hem de gelecekte bulurlar; artık geri dönüşü yoktur. Göğün kapıları açılmış, Pazuzu, ordusuyla yeryüzüne inmiştir; yoksa, bu katil gelecekten mi gelmiştir? Masumların katiline karşı Remus ve Romulus olmaktan başka seçenek kalmamıştır.
Türkiye’de Müesseseler Tarihi’ne dair çalışmalar yeni olmadığı gibi, tarih araştırmalarındaki önemli konumunu korumaya da devam etmektedir. Bu çalışmada, 13 Ekim 1923 tarihinde mübadele işinin üstesinden gelmek amacıyla kurulan “Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti (Kuruluşu, Teşkilât Yapısı ve Faaliyetleri)” konu edilmiştir. Bilindiği üzere Türk ve Rum ahalinin değişimine dair sözleşme ve protokol, 30 Ocak 1923 tarihinde, Türk ve Yunan Hükümetleri tarafından Lozan’da kabul ve imza olunmuştur. Her iki tarafı böyle bir değişime iten sebepler çok farklı olmakla birlikte; özellikle mübadelenin uygulanması, taraflar için gerçekten de bü...