You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Türkiye’nin ihtiyacı olan meseleler zincirine dönük olarak sanat yapıtı algısının bir form algısı olduğu ve formları belirleyen; alan dediğimiz ve bu alanın üzerinde nokta, çizgi ve yüzey mantığı oluşturarak bu temel araçlarla yürüyen sanat yapıtının yapısını oluşturanlar, aynı zamanda sanat yapıtı algısını da işletenlerdir. Yapıt algısı sanatın ilk ortaya çıktığı andan itibaren başlayan bir süreçle birebir ilişkili, dolayısıyla ilk ortaya çıktığı an ile yakından ilgili. Sanat yapıtı algısı tarihsel süreçte ne gibi değişimlerden geçmiş, ne gibi hareketlerle ilişkide bulunmuş, özellikle plastik filozofi dediğim konu, yapıt yapısı dediğimiz mesele üzerinden ilk günden bugünlere nasıl bir akışla gelmiş, bu kitapla böyle bir özü dile getirmek istiyorum. Bir taraftan sanat filozofisi ve diğer taraftan sanat bilimini meselenin içine yerleştirmeye çalışarak, tarafımca belirlenen bir dizge oluşturmaya gayret edeceğim. Bu, belirttiğim üzere yapıt yapısı konusuna da bir bakışı ortaya koyacaktır.
Eser şeklinde var olmak sanatın temel bir belirlenimidir. Bu, sanatın bir insan faaliyeti tarzı olduğu anlamına gelir; sanat eserleri doğal değildir. Ve sanatın eserler şeklinde var olması, aynı zamanda, ne kadar geçici olursa olsun, kendisini nesneleştirmelerde sunan bir etkinlik tarzı olduğu anlamına gelir.
While the first edition of this book has printed 3000 copies in 2002 and has been sent to all media members, journalists and leading figures of art circles, it has been neglected by many except of a weekly magazine. We have stated that we stood by our theories in our book; this stand did not changed even this day. The Turkish part and charts has been delivered as an add on to our 2015 book “Türkiye’de Resim Sanatı”. Now with the second edition of the Turkish-English original writing we are representing the state of our painting between 1850-2000 in 2002 viewpoint. We also would like to state that in order to truly present the state of the painting after 2000 we need at least 100-150 years; therefor we believe that a hasty action should not be taken.
İşte bu mektup beni çok duygulandırdı, okuduktan sonra, “Mizandaki Bursa” kitabının yayınlandığı yıl olan 1997 öncesine yönelik bir kaynak olacağı düşüncesi, dolayısıyla mutlak surette ikinci baskısının yapılması gerektiğine olan inancım tam oldu. Evet mektubu gönderen arkadaşın benden beklediği Bursa’da sanat üzerine yazdıklarımı bir kitapta toplama konusundan da daha çok, birçok emekçinin bir araya geldiği ve yayınlandığı 1997 yılında gerek Bursa’yı terk edişimin getirdiği karışıklıklar, gerekse dağıtım sıkıntılarından ötürü pek duyurulamayan “Mizandaki Bursa” kitabının bu ikinci baskıyı hak ettiğini düşünüyor, tekrar üstüne basa basa belirtiyorum ki, emeği geçen herkese sonsuz sevgi, teşekkür ve saygılar…
Görsel sanatların plastik sanatlar tarafında üç klasik dönem vardır: İlki ve bu kitaba konu olan antik klasikler, ikincisi Rönesans klasikleri, üçüncüsü 18. yüzyılın Yeni-Klasikleri. Bir de bütün bunları alıp kullanan, bambaşka amaçları bulunan bir Postmodernizm klasikçiliği bulunmaktadır.
Adrienne Dengerink Chaplin’in etkilendiğim “The Philosophy of Susanne Langer- Embodied Meaning in Logic, Art and Feeling” (Susanne Langer’in Felsefesi- Mantık, Sanat ve Histe Somutlaştırılmış Anlam) kitabından süzdüğüm ve hazırladığım bu kitapta, görsel sa natları yakından ilgilendiren ve ülkemizde plastik sanat kuramına destek veren bir çok açıklamayı bulacaksınız. Bu açıklamaların için de en önemli bulduklarımı koyu şekilde vererek, okurun bu vurgular üzerinde yoğunlaşmasını istedim. Kitabın sonuna da kapsamlı bir kaynakça koydum; ilgili konuda çalışacaklar için...
Marcel Duchamp had made the museum fit into a bag. What about now? How would it be if we build the museum on a part of the human body, an arm, for instance? The answer would be: The works of avant-garde artists who have made a mark on art and history of art like Giotto, Bruegel, Giorgione, Michelangelo, Dürer, El Greco, Caravaggio, Goya, Turner, Monet, Cézanne, Matisse, Braque, Malevich, Kandinsky and Duchamp will be brought together as a part of a body (body art). We witness that a visual object, an art work, has been transformed into a human subject. And thus, this person, as both a work of art and a museum with a walking, sleeping, living brain, keeps his museum open to viewers except f...
Türkiye’nin büyük bir depremle mücadelede oldukça çaresiz kaldığı şu günlerde, bugünü dünün hazırladığını ve bu durumun da geleceği belirlediğini unutmamak gerekiyor. Her şey aşama aşama gerçekleşiyor anlayacağınız. Ölümcül yedi yanlışın- günahın- tarihte katmerli hale getirilerek gerçekleştirildiği bir ülkede doğanın insanoğlundan aldığı bir tür öçtür bugünlerde boğuşulan bu deprem felaketi ve bize kalırsa doğanın oldukça kızgın olduğunun da göstergeleriyle doludur.
Form nedir? Ya da daha doğrusu: Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden ve 1920’lerin başlangıcından sonra faaliyete geçen Avrupalı sanatçılar kuşağı için form neydi? Artık doğal ve fiziksel şeylerin görünümlerini kopyalama zorunluluğundan kurtulmuş olan sanatçı çizgi, kütle, hacim ve oran-orantının formlaştırılmasını nasıl keşfedecekti?
26, 27 ve 28 Aralık 1896 tarihlerinde Lahor Belediye Sarayı’nda düzenlenecek olan Büyük Dinler Konferansı’nda, bu mütevazı kişi tarafından yazılan ve Kur’an-ı Kerim’in mükemmellikleri ve mucizelerini ele alan bir bildiri okunacaktır. Bu makale sıradan bir insan çabasının sonucu değil, Allah’ın ayetlerinden bir özdür ve O’nun özel desteği ile yazılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in güzelliklerini ve gerçeklerini ortaya koymakta ve Kur’an-ı Kerim’in gerçekte Allah’ın kendi Sözü olduğunu ve tüm yaratılmışların Rabbi tarafından vahyedilmiş bir kitap olduğunu öğle vakti güneşi gibi ortaya koymaktadır. Bu tebliği başından sonuna dek dinleyen, konferans için öngörülen beş konunun tamamını ele alan herkes, eminim ki yeni bir inanç geliştirecek, kendi içinde parlayan yeni bir ışık algılayacak ve Yaradan’ın Kutsal Sözü hakkında kapsamlı bir yorum edinecektir. Bu tebliğim insani zayıflıklardan, boş övünmelerden ve boş iddialardan uzaktır.