You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
“Râfıza versus Ehl-i Beyt” kapağıyla çıkan RIHLE, Şii mezhebini masaya yatırıyor. “Varlığın anlamına, eşyanın hakikatine ve köklerimize…” spotuyla çıkan, üç aylık ilim, kültür ve medeniyet dergisi RIHLE son sayısında, ümmetin temel problemlerinden biri olan ve Ortadoğu’yu adeta mezhepler savaşı ve kaos coğrafyasına dönüştüren Şiilik’i masaya yatırdı. Bu coğrafyadaki bir diğer aşırı ve sapkın uç ise hiç kuşkusuz Suudi Arabistan’ın resmi ideolojisi olan Vehhabilik ve Rıhle bir sonraki sayısını da bu konuya tahsis etmiş. Ehl-i Beyt ve Rafızî politbüro…Türkiye’de de bazı hocaların propaganda ettiği “Ehl-i Beyt mekt...
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî(Ö. M. 944), Ehl-i sünnet kelâmı ile dirayet tefsirinin kurucusu ve Hanefî fıkhının geliştiricisidir. Günümüze ulaşan ilk dirayet tefsirinin müellifidir. İmam Mâtürîdî, Te'vîlât'ında, sahabe, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn neslinden intikal eden açıklamaları da nakletmiştir. Böylece, muhtemel anlamları akıl yürüterek belirlemeye çalışmak suretiyle te'vil yöntemini uygulamıştır. Eserde, itikadî mezheplere dair bilgilere yer verildiği gibi, fıkhî mezheplere, özellikle Şafiî fıkhına ilişkin bilgilere de yer verilir. Te'vîlâtü'l Kur'ân Tercümesi, Mâtürîdî'nin günümüze intikal eden en hacimli eseri olup tefsire dair erken devir İslâm düşüncesi ürünlerinin en önemlilerindendir. Kitap, başta tefsir olmak üzere kelâm, mezhepler, fıkıh, usûl-i fıkıh gibi temel İslâmî ilimlerin yanı sıra İslâm dışı din ve mezheplere ilişkin değerli bilgiler de içerir.
Bu çalışma, Osmanlı topraklarında Osmanlılar tarafından kurulan ilk modern sivil toplum örgütü olan Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin 1868-1911 yılları arasındaki faaliyetlerini ele almaktadır. Eseri kaleme alan Hüsnü Ada, Cemiyet'in kuruluş sürecini, faaliyet alanlarını, savaşlar ve diğer toplumsal problemler sırasındaki çalışmalarını tüm detaylarıyla aktarmaktadır. Hilal-i Ahmer Cemiyeti üzerine yapılan çalışmalar genellikle Cemiyet'in 1911 yılı sonrası faaliyetlerini ele aldığından 1911 öncesi dönem pek bilinmemektedir. Hüsnü Ada'nın bu çalışması, Cemiyet'in karanlıkta kalan bu dönemini aydınlatmaktadır.
Ramon Harvey’nin "Adil Toplum" başlıklı bu eseri, Kur'an-ı Kerim'in toplumsal adalet anlayışını derinlemesine inceleyen bir çalışmadır. Yazar, İslam'ın klasik kaynaklarına dayanarak adalet kavramını tefsir, hadis ve kelam gibi ilimler çerçevesinde ele alırken, aynı zamanda modern etik ve felsefi tartışmalarla da ilişkilendiriyor. Kitap, okuyucuyu Kur’an’ın ahlaki ve hukuki emirleriyle bütünleşen toplumsal bir adalet modeli sunarak, birey ve toplum düzeyinde adaletin nasıl gerçekleşebileceğini keşfetmeye davet ediyor. İslam’ın adalet kavramını çağdaş bir perspektifle analiz eden bu eser; adalet, ahlak ve toplumsal düzen üzerine düşünen herkes için zengin bir kaynak sunuyor. Ramon Harvey’nin derinlemesine araştırmaları ve çözümlemeleri, İslam düşüncesine mütevazı bir katkı sağlayarak, adil bir toplumun temellerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak sunuyor.
MÜELLİF MUKADDEMESİ el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn... Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâMuhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn... Racîm olan şeytanın şerrinden Allahu Teâlâ hazretlerine sığınır; Rahmân ve Rahîm olan Allah celle ve alâ hazretlerinin ism-i şerîfi ni yâd ile bu eseri yazmaya başlarım. Sebebi şudur ki; Bu âleme gelen her canlı, muayyen ve mukadder olan ömrünü bitirir ve mecburen geldiği bu âlemi terk edip bir daha gelmemek üzere gider. Bu herkes tarafından görülmekte ve bilinmektedir. Ancak buradaki kalış müddetince yaptığı iyilik veya kötülüğü de kendisiyle beraber gitmektedir ki artık bundan sonra yapacağı hi...
İslâm Tarihi literatürü Hz. Peygamber (s) döneminden başlayıp gelişen Müslümanlardaki ilim geleneğinin önemli bir birikimidir. Müslümanlardaki tarih merakı beşerî ve geleneksel saiklerle geliştiği gibi gündelik hayatlarındaki ihtiyaçlarla ve dinî gerekçelerle de gelişme göstermiştir. Neticede Müslümanların asırlar içinde tarihin farklı alanlarıyla ilgili yazdıkları eserlerin sayıları binlerle ifade edilebilecek devasa bir birikime ulaşmıştır. Esasen tarih için geçmişte yazılmış olan her metin kullanılacağı yere bağlı olmak üzere kaynak niteliği taşıyabilir. Yerine göre hadis ya da tefsir kitaplarında yer alan rivayetler kaynak olduğ...
Müslümanların üçüncü halifesi, Mele-i A’lâ’da “Zinnûreyn” diye çağrılan bir şehid… Hz. Peygamber’in “Üçüncü bir kızım daha olsaydı, onu da Osman ile evlendirirdim.” buyurduğu, “Meleklerin hayâ ettiği kişiden hayâ etmese miydim?” övgüsüne mazhar olan damadı… Zengin bir tacir, gönül ehli, yumuşak huylu, mütevazı ve zarif bir cemiyet adamı… İffet ve hayâsı, tevazu ve merhameti, engin cömertliğiyle örnek bir şahsiyet… Hz. Peygamber’e olan muhabbet ve sadâkati, Kur’ân’a düşkünlüğü ve takvası ile öne çıktı. Vahiy kâtipliği, Kur’ân-ı Kerim’in öğretilmesi ve çoğaltılması gibi pek çok hizmete imza attı. İslâm’ın Kuzey Afrika’dan Anadolu içlerine kadar ulaştırılmasını sağladı. Aile hayatı ve sosyal ilişkileri, ilim ve ibadet hayatıyla insanlığa ışık saçtı. Yüzlerce kaynak taranarak hazırlanan bu eserde Hz. Osman’ın hayatı, ahlakı, hizmetleri ve fitne döneminde yaşananları sade bir üslupla okuyacak; İslâm’ın en parlak yıldızlarından biriyle buluşacaksınız.
Süslenme, gerek kadınların gerekse erkeklerin toplum içindeki duruşlarını belirleyen önemli bir unsurdur. Dikkatli bir şekilde incelendiğinde, Câhiliye ile Hz. Peygamber devri arasında adeta her alanda yaşanan değişim ve dönüşümün izlerini süslenme anlayışında ve buna bağlı uygulamalarda da görmek mümkündür. Buna göre Câhiliye devrinde kadınlar; süslenmeyi, toplum içerisinde kendilerini beğendirmek, dikkat çekmek, güzelliklerini teşhir edip gösteriş yapmak temeline dayandırıp, mahrem-namahrem ayırımı olmaksızın umuma teşhir etmekte idiler. Hz. Peygamber döneminde ilahi vahiyle şekillenen kadın algısı çerçevesinde süslenme, Kur’ân-ı...
Bu eser 19. yüzyılın başından Osmanlıların şehirden ayrılmasına kadar geçen sürede, sufilerin Dımaşk'taki rolünü, tasavvuf fikrinin toplumda ne kadar gelişip karşılık bulduğunu, müessese ve sembollerinin tabiatını, toplumun siyasi, iktisadi ve kültürel kesimleriyle olan ilişkisini tahlil ederek incelemeyi; bu rolün gerilemesi ve ıslahatçılar/modernistle, selefiler ile milliyetçiler tarafından mücadele konusu olarak görülmesinin sebepleri üzerinde durmayı hedeflemektedir.
İslamın kılıcını taşıyan Türkler, İslamın nimetlerini bundan mahrum olan ülkelere götürmeye çalıştıkları bir sırada, Bütün Batı alemi haçlı adıyla birleşerek Anadoluya saldırdılar. Fakat bunların karşısında iman ve ümitlerini hiçbir zaman yitirmeyen ecdadımız, top yekün bir mücadele ile vatanlarını korumuşlar ve haçlıların çoğuna bu toprakları mezar yapmışlardır. Artık XII. Yüzyılın başlarında Anadolunun ismi Turquedır.