Welcome to our book review site go-pdf.online!

You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.

Sign up

İşte Karşınızda
  • Language: tr
  • Pages: 64

İşte Karşınızda

2022 yılı sonlarında 2 yeni şiir kitabını yayımlayan şair UFUK ACUNER’den şiire yeni bir soluk ve biçim getiren yeni bir şiir kitabı daha: İŞTE KARŞINIZDA. “Ufuk Acuner 22’li yaşlardan itibaren, bereli kız oldu, öncü kız, kâhin halleri yaşayan kız, simyacı oldu, değişik süreçlerde, belki de içinde gizli saklı kalmış birikimleri, gizli şair, simgeleri, esini çağıran bir yapı sözü oluşturan bir tinsel zenginlik vardı hep, yıllarca gizli saklı bir cennet bahçe köşesi ve düşleri, lila rengi hüzünleri, doğa esinleri, yaşam sevinci, insan sevgisi ve Simru şiiri ve bu yolla yaşamı değiştiren halini sevdi ve şairleri, ustaları, ona fener ışığı olan.” Yakın zamanlarda kendisiyle yapılan söyleşide şair kendisini yukarıdaki cümlelerle tanımlıyordu.

Atlas of a Tropical Germany
  • Language: en
  • Pages: 200

Atlas of a Tropical Germany

"Germany long ago became part of us German Turks," Zafer Senocak observes. "Are we also a part of Germany?" Gathered here for the first time in English translation, these essays chart a new orientation for German life, culture, and politics beyond the Cold War and at the dawn of an unprecedented era. The 1990s began with national unification between East and West and closed with a radical liberalization of German citizenship law; many questions about the largest minority in this multicultural Germany have yet to be asked. This decade also reeled with war in the Persian Gulf and "ethnic cleansing" in the Balkans. As Germans imagine themselves as westerners interacting with Muslim populations at home and abroad, these essays acquire a critical urgency. Senocak reconfigures the Turkish diaspora and the German nation by mapping a "tropical Germany."

Deney
  • Language: tr
  • Pages: 192

Deney

İtaatkarlığın mekanizmalarını konu alan bu ünlü yapıtın yazarı Stanley Milgram, sosyal psikolojinin en önemli ekol isimlerindendir. Bu çalışmasında, Nazi Almanyasındaki soykırımdan etkilenerek - özellikle Adolf Eichmann - tasarladığı deneyler yer almıştır. Milgram; deneylerine, Adolf Eichmann’ın yargılanmasından kısa sure sonra başladı. Nazi Almanyasında akıllara takılan bir soru, Milgram’ın da çıkış kaynağı olmuştu: Eichmann ve soykırımda yer alan milyonlarca asker, sadece emirlere itaat ediyor olabilirler miydi? Hepsi bu suça ortak sayılmaz mı?” Deneyler pek çok kere farklı yer ve farklı insanlarla tekrarlandı. Sonuçlar aşağı yu...

Dürüst Hırsız
  • Language: tr
  • Pages: 50

Dürüst Hırsız

Bir sabah, tam işime gitmek üzere hazırlanmıştım. İşte o anda hem aşçılığımı, hem de çamaşırcılığımı yapan ve aynı zamanda evimi yöneten Agrafena içeriye daldı. Girer girmez de beni şaşırtacak bir şey yaptı ve konuşmaya başladı. O güne değin sesi soluğu çıkmayan sıradan, kendi halinde bir yaşlı kadıncağızdı. Altı yıl içinde Tanrı'nın her günü, pişireceği yemeğe ilişkin bir-iki sözcükten başka hemen hemen tek bir sözcük çıkmamıştı ağzından. Belki benimle konuşmuyordu. Daha doğrusu ondan hemen hemen tek bir şey duymamıştım. O sabah, ansızın dili çözülerek şöyle konuşmaya başladı: - Size bir şey demeye geldim beyefendi. Bir şey soracağım işte!

Bu Bir Masal Değildir
  • Language: tr
  • Pages: 43

Bu Bir Masal Değildir

Bir masal anlattığımızda bu, onu dinleyen birisi içindir ve öykü sürsün diye anlatıcının dinleyici tarafından sözünün kesilmemesi de oldukça nadir rastlanan bir durumdur. İşte bir masal olmayan ya da kötü bir masal olan okuyacağımız metnin içine girme nedenim... Şayet şüpheniz varsa birisi azıcık okuyucu rolü yapsın, başlıyorum. Ve buradan ne sonuç çıkarıyorsunuz?

26 ve 1
  • Language: tr
  • Pages: 36

26 ve 1

Yirmi altı kişiydik; yirmi altı yaşayan makine, rutubetli bir mahzene kitlenmiş, orada sabahtan akşama kadar hamur yoğuruyor, bisküvi ve pastalar yapıyorduk. Mahzenimizin pencereleri, rutubetten yeşillenmiş tuğlalarla kaplı olan bir hendeğe bakıyordu, pencere çerçeveleri yoğun demir teller sayesinde dışarıya kapalıydı ve güneş ışığı, un tozu ile kaplanmış pencere camlarından içeriye sızamıyordu. Sahibimiz, onun ekmeğini fakirlere veya işsiz oldukları için açlıktan ölmek üzere olan iş arkadaşlarımıza vermeyelim diye, pencerelerimizi demirle kapatmıştı; sahibimiz bize üçkâğıtçı diyor ve bize akşam yemeği için, et yerine, bozuk çöp veriyordu.

Doğa
  • Language: tr
  • Pages: 82

Doğa

Emerson, doğa ile geleneklerin dışında bir ilişki kuran Transandantalizm akımının temellerini attığı bu çalışmasını konu hakkındaki ilk konferanslarına dayandırır. Emerson, doğayı her şeyi içine alan ve çok az tanıdığımız ilahi bir varlık olarak tanımlar. Birey ile doğanın füzyonunu yüceltir. Bu durum aynı zamanda Buda öğretisine dayanan bir uyanışı da içerir. Emerson, doğayı görmeyi henüz tam olarak öğrenemediğimizi ileri sürer. İnsan için önemli olan Doğa'nın Ruhu'nu keşfetmek olmalıdır. Bu noktada Emerson'ın ruh olarak adlandırdığı kavram Alman filozof Hegel'in Geist olarak tarif ettiği Tin ile yakınlık göstermektedir. Emerson'a göre doğayı sadece kendi çıkar ve ihtiyaçları için kullanan insan yarım insandır. Doğa bir anlamıyla da hem Amerika kıtasının vahşi doğası ve insanı hem de Amerikan düşüncesiyle dünyanın ilk kez tanıştığı eserdir. Avrupa'nın aksine Amerika kıtası insan eli değmemiş, siyasi ve askeri tarihten bağışık bir doğadır. Emerson'ın doğayı ve insanın dünyadaki asıl rolünü farklı bir gözle görmesinin altında bu gerçeğin yattığı apaçıktır.

Bir Deli Kız
  • Language: tr
  • Pages: 68

Bir Deli Kız

yürüme’ k yalnı- z, bırakı- ş, özgür- ce, duyuş/ teni, iç’ te, buğu’ lu, boğun- tu lu gri..!

Din
  • Language: tr
  • Pages: 136

Din

Her şey baba-oğul ilişkisiydi. Tanrı yüceltilmiş babaydı ve babaya özlem din ihtiyacının kökeniydi. Görünüşe bakılırsa o andan itibaren gerçekten de dinin oluşumunda genel olarak başrol atfedilen insanın zayıflığı ve acizliği etmenini keşfetmişsin ve şimdi de daha önce baba-karmaşası olan her şeyi acizlikle açıklıyorsun. Bu dönüşümü açıklamanı isteyebilir miyim?” Memnuniyetle. Ben de zaten bu daveti bekliyordum. Lakin bu gerçekten bir dönüşüm müdür?

Suçlusun
  • Language: tr
  • Pages: 64

Suçlusun

Ey bu kitabın okurunun Cumhurbaşkanı! Suçlusun!.. Vatandaşın, Emile Zola’nın mektubunu hatırlamak zorunda kaldığı sürece... Bu mektup 13 Ocak 1898'de Fransız gazetesi L'Aurore‘da yayınlandı. Emile Zola'nın dönemin cumhurbaşkanı Félix Faure'a yazdığı ve “Suçluyorum” başlıklı bu açık mektup Fransa ve entelektüel dünya tarihinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu mektup aksak adalet anlayışına ve sisteme karşı çok büyük başkaldırı ortaya koymaktadır. Yakın zamanda savaşta Almanya’ya yenilen ve bir günah keçisi arayan Fransız ordusu, içerideki büyük çalkantıları durdurabilmek için, bir çıkış yolu arıyordu. İmzasız bir ih...