You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Bu öyküler, 70’li yılların sonunda ve 80’li yılların başlarında Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşanmışlıkların öyküleridir. Artık “yeni” Anadolu’da yaşananlar, eski tadını vermiyor. “Şarabî Öyküler” eski Anadolu’nun eski yaşanmışlığının öykülerinden oluşmaktadır.
“Mamak’ta işkenceye son!.. Mamak’ta işkenceye son!...” O ana kadar hiçbir gürültü, hiçbir ses Mamak’ı bu kadar sarsmamıştı. O öfkeli, o hınçla dolu insanlar öylesine bağırıyorlardı ki, yer gök inliyordu. Bu sesler, o veremli ciğerlerden, o soluk yüzlerden çıkıyordu ve 12 Eylül’den sonra ilk kez, kendileri için bağırıyorlardı.
Atatürkçülük Üstüne, Ölüm Üstüne, Bilim Üstüne, Ahlak Üstüne, Din Üstüne, Sevgi üstüne gibi yazıları
İnsan, alet kullanmaya ve yapmaya başladıktan sonra, elinin becerisi ve beyni gelişti. Dayanışma ve ortaklaşa etkinlik içindeydi. Gözlemleri ve deneyimlerinden edindikleriyle öğrenmeye, sorgulamaya, araştırmaya ve bilinçli davranışlar göstermeye başladı. Kölecilik insanı, doğaya ve kendi doğasına yabancılaştırdı. Zorla kölelik, günümüzde ücretli köleliğe dönüştü…
İyiyi güzeli doğruyu ve dostluğu buma arayışında yol gösterici bir kitap
Tatars from the Golden Horde settled in the Grand Duchy of Lithuania in the 15th-16th centuries. By descent they were Turco-Mongols, by religion Muslim. Within a few generations they lost their native language(s) and spoke only Belarusian and Polish. In order to record and hand on the essentials of their faith they translated essential religious works into Belarusian Polish. These languages were normally written in the Latin and Cyrillic alphabets - 'Christian' scripts and so unsuitable for Islamic texts. The Tatars therefore devised their own system of orthography, using Arabic letters to convey the phonology of the Slav languages. They also created a religious vocabulary that was suited to...
Mücadele ettiğimiz sürece varız, her ne için ve neye karşı olursa olsun. Ve şu çok doğru; “Mücadele edenler her zaman kazanamazlar, ancak kazananlar her zaman mücadele edenlerdir!” Reyhan Valı Görk’ün; ana karakteri Deniz’in kanser deneyimi ve tedavi sürecini anlattığı deneme-öykülerde; toplumsal damgalanmanın nasıl işlediği; işyeri, hastane, modern tıp bilimi, aile ve din gibi toplumsal kurumların eleştirisini okuyacaksınız.
None
Dünya Düzenini SAVAŞÇILAR ve MACERACILAR İnsana bitki ve hayvanı evcilleştirerek yerleşik yaşama geçme imkanını tanıyan ilk yer, doğu coğrafyasıydı. Bu yüzden ilk kabile düzeninden krallığa ve imparatorluğa doğru değişen ölçekte ilk savaşlar da, bu coğrafyada gerçekleşti. Mezopotamya’dan başlayıp Mısır, Levant, Küçük Asya (Anadolu), İndus ve Çin’e genişleyen tarım ve ticaret coğrafyalarında ilk savaş dumanları tüterken, buna eşlik eden zenginlik, aynı zamanda buralarda dünyanın ilk medeniyetlerini de inşa etmeye başladı. Binlerce yılın ardından batı ufkunda beliren yeni savaşçılar, zenginlik ihtirasına yeni bir yön tayin etmeye başlamış olsalar bile, savaşın ve savaşçının temel mantığı, zemini ve araçları hiç değişmeksizin kendini tekrar etmeye devam edecekti; o da mülkiyet kazanma ve mülksüzleştirmeydi…