You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
History and ideology are important concepts to consider when going through a literary work. Since ancient times, they have been key tools for the examination of literature. By means of these two concepts, a given work is analyzed and evaluated more profoundly. Both English and Turkish literature show traces of history and contesting ideologies. Charles Dickens and Orhan Kemal are prominent authors, the works of whom reveal the historical and ideological background of their respective contexts. This book extensively accounts for history and Althusser's ideology in Charles Dickens's and Orhan Kemal's selected novels.
Almanya’da Yahudilerin Durumu (Berk Yıldız) Osmanlı’da Darülfünun (Eli̇f Gamze Tutan) Reform Öncesi Darülfünun’a Yöneli̇k Eleştiriler (Dilara Çelik) 1933 Üniversite Reformu Ve Önemi (Hande Konca) Mülteci Bilimadamlarının Türkiye’ye Gelişi (Emre Atan) Albert Einstein’in Mektubu (Ferdi̇ Çakmak) Mülteci Bilimadamlarının Katkıları (Ahmet Özgür Türen) Türkiye’nin Verdikleri (Ahmet Özgür Türen) Hitler’in Adami Scurla İstanbul’da (Ahmet Özgür Türen) Mülteci Bilimadamlarının Yaşadıkları Ve Gözlemleri (Ahmet Özgür Türen) Mülteci Bilimadamlarının Aileleri (Ahmet Özgür Türen) Dil Meselesi (Ahmet Özgür Türen) Yahudi Bilimadamlarının Türkiye’den Ayrılışları (Di̇lara Çeli̇k)
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli hedefleri vardı. Bu hedefler doğrultusunda ekonomi alanında başarılı; kültür ve eğitim alanlarında güçlü bir toplumun oluşturulması gerekliydi. İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar doğrultusunda kısa zamanda çalışmalar başladı. Yapılacak çalışmaların önünde iki önemli sorun tespit edildi. Sermaye azlığı ve nitelikli eleman ihtiyacıydı. Bu ihtiyaç yabancı uzmanların yardımıyla giderilmesine karar verildi. Hükümet, hangi alanda nitelikli elemana ihtiyacı varsa alanında ünlü kişileri ülkemize davet etti. Ekonomi, eğitim, kültür, sanat, bayındırlık gibi birçok dalda yabancı u...
“Ben manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülat önünde, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle dönüyor; milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telakkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçım olurlar.”
Türk tarih ve siyaset bilimi literatüründe “Batı” kavramının tanımı ve sınırları ile ilgili farklı yorumlar bulunmaktadır. Bu eserde Türkiye merkezli bir perspektif ile bakıldığında Batı olarak Avrupa ve Amerika’yı kapsayan bir alan dikkate alınmıştır. Türklerin Batı dünyası ile münasebetleri çok eski tarihlere dayanmaktadır. Bununla birlikte Anadolu coğrafyasının yurt edinilişi ile ilişkilerin sıklık ve seviyesi üst düzey bir noktaya gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin erken dönemlerinde Balkan coğrafyasından hareketle Viyana sınırlarına kadar fetihler gerçekleştirilmiş; siyasi, sosyal ve ekonomik münasebetler tesis edilmiştir. Osmanl...
YERYÜZÜNÜ BÜTÜN RENKLERLE RESMEDEBİLMEK… Değil insanların, yeryüzündeki bütün canlıların yaşama haklarını acıya boğan her hareket insanlık suçudur. Suçun insanlara atfedilmiş olması ise insanlığın bir ayıbıdır. Ayıbından utanmayıp geçmişten günümüze bunu sürdüren ‘’insanoğlu’’, yeryüzünü güzel renklerle resmetmek isteyen sanatçı ruhlara haliyle kanın kırmızısından başka renk sunmamaktadır. Bu insanlık suçlarından biri Balkan Savaşları sırasında işlenmiştir. Türklerin ebedi yurdu olan Anadolu’nun gönlünü Balkan coğrafyasına akıtan bir gönül bağı daima var olmuştur. Sebebi Balkanların yüzyıllarca Türk to...
Atatürk, rasyonel düşünen, kararlarını akıl ve gerçekçilik esaslarına göre veren, matematiksel düşünce yapısına sahip bir entelektüeldir. Tarih ve dil çalışmaları incelenirse O’nun yorulmak bilmeyen bir okuyucu, büyük bir araştırıcı, yüksek bir tenkitçi, ve derin bir gözlemci olduğu görülür. En önemli özelliklerinden birisi hayatı boyunca bilim ve akılcı düşünceye önem vermesidir. . Türkiye’nin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasının bilim, fen ve bir uygarlık cihazı olan üniversiteler yoluyla olacağını çok iyi bilen Atatürk, bu amaçla önce yurtdışına öğrenciler göndererek bilim adamı yetiştirmeye çalışmış ve nihayet...
Müslümanlarla Ermenilerin siyasî anlamda karşılaşmaları VII. yüzyılın ilk yarısına tesadüf ederken, Müslüman Türklerle münasebetlerinin yoğun hal alması daha çok Selçuklular dönemine rastlamaktadır. Türklerin Müslüman olmalarından kısa bir süre sonra Anadolu’da Müslüman Türkler tarafından kurulan İslâm hâkimiyetine paralel olarak, söz konusu münasebetlerin arttığını söylememiz mümkündür. Bu münasebetlerin sadece siyasî sahaya münhasır kalmadığını, belki kısmen de olsa sosyo-kültürel alana da sirayet ettiğini ayrıca ifade edebiliriz. Vâkıa XI. yüzyıldan itibaren sıklaşan münasebetler Ermenilerin bazen çeşitli etnik kimliğe...