You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Oktay, Ahmet; Turkish literature; interview.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı adlı bu çalışma, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar edebiyat tarihimizin safhalarını, topluluklarını, türlerini, şair ve yazarların eserlerini irdeleyen derli toplu bir çalışma olarak hazırlanmıştır. Üniversitelerimizin edebiyat fakültelerindeki Türk Dili ve Edebiyatı, Çağdaş Türk Lehçeleri, Türk Halk Bilimi gibi bölümler ile Eğitim Fakültelerindeki Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği ile Türkçe ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliği gibi bölümlerin müfredatları gözetilerek hazırlanan bu eser, öğrencilerimizin gerekli duyduğu bilgiler çerçevesinde oluşturulmuştur. Uzun süre varlığını sürdüren ...
Sözden yazıya kalanlar Doğan Hızlan'ın edebiyatımızın tanınmış isimleriyle yaptığı radyo ve televizyon sohbetleri ...Yazı Kalır'da bir araya geliyor. Bazıları artık aramızda olmayan yazar ve şair dostları, Doğan Hızlan'a kendi hikâyelerini anlatıyor, ilham aldıkları eski ustaları açıklıyor, yazdıkları kitapları tartışıyor. ...Yazı Kalır, Doğan Hızlan ile "yol arkadaşlığı" yapan, Türk edebiyatında iz bırakmış isimlerin kitabı. Edebiyatımızın uğradığı durakların, edebi akımların, eleştirilerin, değişimlerin hikâyesi. Belgesel niteliğindeki kitap anılarda bir gezinti. Yazarları daha iyi tanımak, eserlerini daha iyi anlamak için bir rehber. Onların sesleri ve sözleri kaybolmasın, uçup gitmesin, hak ettiği gibi edebiyat tarihindeki yerini alsın diye...
“İnsan olmak anlam yaratmak, yaratılan anlamların yöneliminde yaşamak, yaşananları yorumlamaktır.” – Doğan Özlem Doğan Özlem çeşitli konuşma metinlerinden ve yazılarından oluşan Tartışmalar’da doğa bilimleri ile sosyal bilimler, Batı ile Doğu, evrenselcilik ile tekilcilik, pozitivizm ile tarihselcilik, devlet ile hukuk, dil ile şiir, anlam ile yorum gibi ikilikli, tartışmalı kavramların ayrıştığı ve kesiştiği noktaları tarihselci ve tekilci yaklaşımıyla değerlendiriyor. Doğan Özlem, eylemleriyle tarihi yapan insanı ele alırken onun bu tarihin hem yapımcısı hem de aynı tarih tarafından yapılan bir şey olduğunu vurgular. Hermeneutik gelenek ve yaklaşım içinden dil ve tarih, anlam ve yorum ilişkisini irdelerken insanın gerek felsefede gerekse bilimlerde tarihi ve kültürü anlamasındaki sınırlara işaret eder. Tartışmalar’daki metinler düşünce dünyamızdaki hem güncel hem de tarihsel meselelere dahil olan Doğan Özlem’in özgün bir felsefeci olarak entelektüel konumlanmasını da gösteriyor. Notos Felsefe-Kuram #NotosKitap #NotosFelsefeDizisi
Broken Masculinities portrays the post-dictatorial novel of the 1970s in all its complexity, and introduces the reader to a 1968-era Turkey, a period which challenges Turkey’s now reinforced Islamic image by portraying the quest for sexual liberation and critical student uprisings. Günay-Erkol argues that the literature written after the 1971 coup in Turkey constitutes a coherent sub-genre and needs to be considered together. These novels share a common ground which is rich in images of men and women craving for power: general isolation, sexual-emotional frustration, and a traumatic sense of solitude and alienation. This book is an original and significant contribution to two major fields of study: (1) gender and sexuality with respect to formation of subjectivity through literature, and (2) modern literature and history through the study of Turkish literature. The chief concern in this book is not only literature’s response to a particular period in Turkey, but also the role of literature in bearing witness to trauma and drastic political acts of violence—and coming to terms with them.B
İnsanın olmadığı yerde şiir de yoktur. İnsan, olmadığı, alınmadığı yere şiiri de yakıştırmamıştır. Merak mı daha fazla arzu uyandırıcıdır, kuşku mu? Şiirin teklifsizliğindeki muamma, o unutulmuş sır, o beklenilen maddesel mucize, yani saf şiirin vücuda gelişi, dile gelişi yahut, herkesten saklanmalıdır. Şair bu görevle sorumludur. O yüzden ketum, olağan ve sarptır. Küçük İskender, şiir yazmanın ötesinde şiiri gözleyen, kollayan da bir şair. Deneme ile eleştiri, bazen de not almalar arasında gidip gelen bu yazılar; şiire, edebiyata, genel olarak sanata ilişkin bir rehber niteliğinde. Usta ve sözünü esirgemeyen bir sanatçının yoğun ve titiz izlenimleri sanatla aranızda yeni köprüler kurmaya davet ediyor sizi.
Bütün bilimler ve disiplinler bir işi ya da mesleği en iyi şekilde yapmak için 10.000 saat (yaklaşık 4 yıl ki üniversite öğreniminin değişmez süresi buradan ileri gelir olasılıkla) gerektiğinden söz ederlerken 100 saatte ne yapılabilir? Eğer bu 100 saati bağlı olduğu 100 ayrı konu ve bağlamıyla yeniden anlatırsanız neden olmasın? 100 x 100 = 10.000 saat. Rakamlara asla inanmayın. Rakam ile sayı arasındaki farklar, zaman ile süre arasındaki bilinç oyunlarına benzer. Demek istiyorum ki bu elinizde tuttuğunuz çok özel bir "ders" kitabı. Çünkü kitapla verildi. Ve bu satırların yazarı, bu sanatın öğretilerek öğrenilmeyeceğine inanıyor. Yüzleri olan hiçbir canlı varlık birbirine bir şey öğretemez. Doğadan ve yaşamdan öğrenir, hafıza ve zekâmızla da olanları anlarız. Okumak işte işin bu gerçek ve doğal kısmıdır. Yazı suyunun kaynağı okumaktır. Nehir yatağı boyunca her yolcu kendi adını, sanatını akışına, yatağına göre alır. Ve en tehlikeli olan da az önce sarf ettiğimiz birkaç cümle gibi olan sözlerdir bu yolculukta.
“Gerçekçilik” tartışmalarına yeni bir boyut ve canlılık kazandıracak olan bu kitap, “Brechtyen estetik”in ülkemizdeki ilk ve en önemli temsilcilerinden Yılmaz Onay’ın kapsamlı bir incelemesi ve manifestosu. “Gerçekçilik”in, bir sanatsal “akım” ya da 19. yüzyıla ait sanatsal bir “biçim” olarak görülmesine itiraz eden Onay, bu dar sınırların dışına taşıdığı kavrama zengin bir içerik kazandırıyor. Yalnızca kendine özgürlükçü, kendine demokrat örgütlü bir azınlığın demagoji ve yalanlarla yönettiği günümüz dünyasında “gerçekçilik”, sanatla yaşamı birleştiren bir üst-kavram, ezilen kitlelerin elinde güçlü bir...