You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Batı’da 19. Yüzyılın düşünsel devrimi sonucunda “dünyayı cennete çevirme” vaadiyle ortaya çıkan hümanizm, Doğu’yu da etkilemiştir. Zamanla, bilim ve teknolojinin her şeye gücünün yeteceği fikri doğaya hükmetme mücadelesine dönüşmüş, insanı maddenin kulu hâline getirmiştir.Birinci ve İkinci Dünya Savaşları da insan merkezli hümanizmin sorgulanmasına neden olmuştur. İşte tam bu noktada Profesör Lou Yulie, Çin kültürünün zaten özünde olan dengeli hümanizmiyle, Batı’nın insan merkezli hümanizmini karşılaştırarak tartışmaya açar. Ona göre Batı’nın birebir kopyası hâline gelerek uluslararası sahnede özgünlüğünü kaybetmeye yüz tutan Çin kültürü içerisinde, madde karşısında yabancılaşan insana manevi çözümler mevcuttur. Bunun, Yulie’nin sıklıkla vurguladığı “kültürel özne bilinci”nin, Çin’in temel öğretileri olan Konfüçyanizm, Budizm ve Daoizm’in modern insana uyarlanarak yeniden inşa edilmesiyle olacağını düşünürken okura, gündelik yaşantıdaki problemlerden varoluş sorunlarına kadar yanıtlar sunuyor
Çocuklara okumayı sevdirmede ve okuma kültürü kazandırmada erken çocukluk yılları kritik yaşlardır. Araştırmalar; bebeklikten itibaren kitap okunan ve kitaplarla olumlu iletişim içinde olan çocukların gelişim alanlarının (bilişsel, dil, sosyal gelişim) desteklendiğini ve ileride akademik başarılarının olumlu etkilendiğini göstermektedir. Çocukla kitap arasında iyi bir iletişim kurulabilmesi için ebeveynlere ve eğitimcilere önemli görevler düşmektedir. İlk olarak, çocukların bebeklikten itibaren kitaplarla fiziki olarak karşılaşmaları, evlerinde ve sosyal çevrelerinde kitapları görmeleri şarttır. İkinci husus, çocukların gelişimlerine, ilg...
Etkinliklerle Türkçe Öğretimi kitabı; öğrenci merkezli öğretim yöntem ve tekniklerini merak eden, anlamlı öğretimin sorumluluğunu yerine getirebilmek için “Türkçe dersini nasıl öğretirim?” sorusunun yanıtını araştıran öğretmen adaylarına ve öğretmenlere ilham kaynağı olacağı inancı ile yola çıkan, alanında uzman araştırmacı ve bilim insanlarının ortak ürünüdür. Yirmi iki bölüm olarak planlanan kitabın bölümleri arasında; Türkçe öğretim programları; çoklu ortam ve dinleme becerileri; dinleme türleri ve stratejileri; akıcı konuşma becerileri ve geliştirilmesi; okumanın amaçları, türleri ve kuralları; okuma metinlerinin ya...
Türkiye Cumhuriyeti nasıl inşa edildi? Günümüzde bu sorunun cevabı birçok farklı bakış açsısı ile farklı yorumlarla ele alınmakta ve değerlendirilmektedir. Kamuoyunu meşgul eden tartışmalara doğru bir yaklaşımla cevap vermek ne kadar mümkündür? Bu kitapta, Mondros Mütakeresi'nin nasıl imzalandığından, işgal günlerinde İstanbul'daki hayata, TBMM'nin nasıl açıldığından, Sakarya Meydan Muharebesi'ne, Sevr Anlaşması'ndan Lozan'a, Saltanatın neden kaldırıldığından Türkiye'deki anayasal sürecin nasıl başladığına, misyoner okulların durumundan Türk Ocaklarının neden kapatıldığına, Güneş Dil Teorisi'nden kadın haklarına, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yolsuzluk davasından Çerkez Ethem'e, İstiklal Mahkemelerinden Dersim isyanına ve Atatürk'ün Nutuk'undan ölümüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'ne dair birçok tartışmalı soruya doğru cevapları vermek kaygısı ile kaleme alınmıştır. Yazar, akademik bir kalemle ve popüler bir üslupla zihinlerdeki Yakın Döneme ait sorularımıza kısa ve öz cevaplar vermektedir.
Nurbaki Hocamız, her zaman olduğu gibi, Peygamber sevgisini ve Ehl-i Beyt’in hakikatini bize tanıtan, öğreten kâmillerdendir. Bu yüzden bu kitap, bu sevgiyi Kur’ân’a dayandırarak anlatan, Kevser ve Yâsin sûrelerini açan ve onlardaki manevi hakikatleri gösteren bir eser olmuştur. Bendenizin de çok yararlandığı bu iki sûrenin şerhi, Kur’an’la ilgili hakikatleri gönlümüzde aşikâr eden ve Kur’ân’ın tefekkürünü artıran bir lütuftur. Bu sûreler, Peygamber Efendimiz’in hakikatinin açıklandığı, Allah’la olan ilişkisinden bahsedildiği ve onun şahsında ümmetine neler yapması gerektiğinin öğretildiği sûrelerdir. İnsan olmanın, yani insan-ı kâmil olmanın sırlarını gösterir, Peygamber’in Habîb olmasının nedenlerini öğretir, kalbin çalışmasıyla ruhun dirildiğini gösterir. Hepimizin ihtiyacı olan bu hakikatleri bildiren bu eseri öğrenip, anlayıp idrak etmeyi Allah nasip etsin. Cemalnur Sargut
Bütün Kur’an, Fâtiha Sûresi’nin âyetlerinin açıklamasıdır. Yani Kur’an, Fâtiha’dan doğmuştur. Fâtiha’nın, varlık kitabını açan bir anahtar olmasının sebebi şudur; Fâtiha anlaşıldığı zaman Kur’an da anlaşılmaya başlar. Allah’ın ibâdette okunmasını farz kıldığı sûre olan Fâtiha’da Allah, önce Kendisi kuluna hitap ederken sonra kulunun ağzından Kendine hitap ediyor. Allah’ın eşyada tecellî ettiğine dair bundan daha güzel bir anlatım olabilir mi? Ne İncil’de ne Tevrat’ta ne de başka bir kutsal kitapta böyle bir bakış açısı bulunmaz. Allah önce Kendi ağzından konuşup, sonra kulunun ağzından da yine Kendi cevap ve...
1902'de, Milli Eğitim Bakanı koltuğunda oturduğu sırada 39 yaşındayken dengesiz bir muallim tarafından makamında hayatına kastedilen Vasil Kınçov, Bulgar tarihinde eğitimci ve siyaset adamı kimliğiyle olduğu kadar, 19 yüzyıl sonu Makedonya'sıyla ilgili yaptığı saha araştırmalarıyla da kalıcı iz bırakmıştır. 1899'un ilk aylarında Marmara'nın öte yakasına geçerek Mudanya, Bursa, Karacabey, Bandırma ve Gönen gibi yerleşimleri kapsayan dokuz günlük gezisinin meyvesi olan seyahatnamede de anılan coğrafyayla ilgili kişisel gözleme dayalı değerli tanıklıklar sunmaktadır. Vakti zamanında daha verimli topraklara yerleşmek amacıyla Rumeli'den Anadolu'ya göç eden Osmanlı unsuru Bulgarların kurdukları köyleri odağına alan yazar, Piştikoz (Çobankırı) ve Rus Kazak köyleriyle ilgili derlediği bilgileri de özetlemektedir. İstanbul Mektupları başlığı altında bir iktisat dergisinde yayımladığı sekiz mektubuyla ise 19 yüzyılın son on yılında Bulgaristan Emareti ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ticari ilişkilerin durumuna ve seyrine ışık tutmaktadır.
Abdullah dönüp ahşap sandalyeye oturdu.-Bir kıvılcım! Bir kıvılcım dahi çakamaz mıyız gardaş? Mehmet gelip Boyabatlının karşısında durdu.-Kıvılcımı çakmasına çakarız da gardaş. Bu kıvılcım, bunca kefereyi yakmaya yeter mi ki?Yıl 1914…Birinci dünya savaşının ayak sesleri yedi kıtadan duyulurken, memleketlerinden binlerce kilometre uzaktaki iki Osmanlı neferi vatanlarını korumak için bir plan yaptılar. İstanbul’u işgal etmek amacıyla yola çıkan haçlı ordularını durdurmak için göğüslerini siper edecek, gerekirse bu uğurda gözlerini kırpmadan can vereceklerdi. Türkiye’den Hindistan’a oradan da Avustralya’ya uzanan destansı bir mücadeleyi okuyacağınız bu kitap, bugünlerimizi borçlu olduğumuz ve tarihin bağrında unutulmaya yüz tutmuş aziz kahramanlarımızı hatırlamak için yazıldı. Ruhları şad olsun.
Bu âleme gelmekten maksat, maddeden mânâya, kuldan Hakk’a doğru alınan yolda idrakli olmak, nereden gelip nereye gittiğini bilmektir. Bu seyahat hem kulun içinde hem de kulun dışında gerçekleşir. Yaşamak, idrak etmek demek olduğuna göre kul, bu yolculukta bir yandan aczini ve yokluğunu anlar, bir yandan da kendindeki Yaradan’ın kıymetini bilir ve “Nefsini bilen Rabbini bilir” lütfuna mazhar olur. Hele bir de ölmeden evvel ölme seviyesine ulaşırsa cenneti burada yakalar, sonsuz huzur ve mutlulukla hakîkî kulluk derecesine yükselir. Allah’ıma Sefere Çıktım, bu seyahatin merhalelerini anlatıyor. Kişiyi ona şah damarından da yakın olan Allah’a yöneltiyor. Cümlemize hâl etmek nasip olsun inşallah.