You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
It is a valuable academic work that contains extended abstracts of the academic studies presented within the scope of Innovation and Global Issues Congress I in Patara Antique city and includes multidisciplinary studies. Innovation and Global Issues Congress I kapsamında sunulan akademik çalışmaların geniş özet metinlerinin bulunduğu, multidisipliner çalışmalar içeren değerli akademik bir eserdir.
Innovation and Global Issues Congress I kapsamında sunulan akademik çalışmaların tam metinlerinin bulunduğu, multidisipliner çalışmalar içeren değerli akademik bir eserdir.
Yıkılış, geçen yüzyılın en etkili düşünürlerinden, Fransız filozof ve edebiyatçı Jean-Paul Sartre’ın İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında yayımlanan Özgürlük Yolları üçlemesinin son romanı. Dünya Savaşı’nda yaşananlarla bir tür bireysel hesaplaşma olarak nitelenebilecek Özgürlük Yolları, birçoklarınca yarı-otobiyografik olarak tanımlanmış, üçlemenin başkişisi Mathieu, Sartre’ın kendisiyle özdeşleştirilmiştir. Yıkılış’ta, Paris’in 1940 Haziranı’nda Almanların eline geçişi anlatılır. Sartre’ın tüm yaşamı boyunca izini sürdüğü “özgürlük” kavramının aldığı büyük bir yaradır bu. Sosyalist felsefe öğretmeni Mathieu ve arkadaşlarının çevresinde geçen roman, savaş, işgal ve direnişin olağandışı koşullarında bağlanma, sorumluluk, ahlak gibi temel sorunları derinliğine irdeler. Özgürlük Yolları hem bir bütün oluşturan, hem de her biri bağımsız okunabilecek üç romandan oluşan bir başyapıt.
İmkânsızın ötesinde bir aşk hikâyesi ve gizlice gerçekleşen cinayetler… Gaziantep’te, Ferzin Hanım, oranın en zenginlerinden, büyük bir konağın hanım ağasıdır. O büyük bir sırrı hizmetçilerinden olan Raşit ile kendisi arasında ebediyen kalacağını düşünmektedir… İzmir’de ise en büyük hayali Gaziantep’e gitmek olan Fırat, babasının karşı koymaları yüzünden bu hayalini gerçekleştirememekte ama bir gün babasının Gaziantep’e gideceğini öğrenir ve yine ısrar etmeye başlayınca bu sefer babası izin verir ve birlikte giderler. Fırat, Gaziantep’e geldiğinde heyecanla çarşıya çıkar ve oraları gezmeye başlar ki hayatının aşkını bulduğuna inandığı kişi ile; Ferzin Hanım’ın hizmetçisi olan Dicle ile karşılaşır… Karanlık bir odadan sessizce çıkıp birbirlerine baktılar. ALINTI “Hak ettikleri için geberdiler!” dedi Ferzin Hanım, “Kimse, kudretim karşısında hak iddia edip, kurallarımı çiğneyemez. Ben, burada tekim. İkinci bir kişi olursa sonuçlarına katlanır, tabi beraberindekilerle birlikte…”
"Öyle bir durumdaydım ki düzelmek dahi istemiyordum. Ne kadar anlamsızdı bütün bunlar. Bir insan nasıl iyi olmak istemezdi ki? Bir şey olsun istiyordum. Beni bu dünyanın, bu hayatın hala yaşanmaya değer olduğuna ikna edebilecek bir şey. Yaşamayı istemeyi istemek, yaşamayı istemek yaşamak istiyorddum belki de . Hissizlik öyle sağır edici bir duyguydu ki, kötü hissetmeye yeğlerdim. Ara ara kısa süreli mutluluklar oluyordu hayatımda. Fakat bedelini ağır ödüyordum . Mutlu geçirdiğim zamanınhemen ardından çok daha büyük bir üzüntü kaplıyordu içimi. Bu yüzden mutlu olmaya dahi korkuyordum. İnsanlar; sorunun sadece kafamda olduğunu, ilgi çekmek içi...
“Ben onu içine düştüğü durumdan kurtarmak isterken, aslında bir bataklığın ortasında olduğumun farkına varamamıştım. Onu kurtarmak için çırpındıkça daha da gömülüyordum.” Geçmişinde yaptığı bir hatayla hayatını mahveden Ayaz, kendisi gibi sorunlu çocuklardan oluşturduğu grubuyla yasadışı işlere bulaşır. Kavgacı ve tehlikeli biri olan Ayaz, adeta kendi hayatıyla kumar oynamaktadır. Her geçen gün biraz daha kaybolup kendini günden güne zehirlemeye devam ederken, uzun zamandır hissetmediği bir duyguyla afallar: Tek başına oynadığı bu ölüm kalım oyununda artık yalnız değildir.
“Yanmış kibrit çöplerini âdeti olduğu gibi mumların altına koyup üzerlerine erimiş mum döktü. Sanki yanan kibrit çöpleri bizdik, mum dipleri de mezarımız... Kibrit çöpü mezarlığı, bizim gibi kırık ve kaybedenler için ne güzel bir benzetmeydi... Yana yana yaşa, yanarak öl ve öldükten sonra da yanmaya devam et. Yanmak tüm varoluşunu tanımlıyormuş gibi...” Geçmişindeki acıların küllerinden doğmuş, zeki bir dolandırıcı... Arı kovanına giren kelebek. Yaşamadığı için ölmeyi bile beceremeyen, hayata küskün bir kız... Sudan korkan balık. Tanrı’nın birbirlerinde çare bulmaları için bir araya getirdiği iki kişi. Peki ya, bir gün ömrü olan bir kelebek yarına aşık olursa ne olacak?
Philip K. Dick, her dahi gibi “hasta”ydı, belki de her “hasta” kadar dahi! 6.45 Yayın, Bilim Kurgunun ve Philip K Dick’in sırtını paranoya-evren’e yaslamış, her kitabı kadar kült eserini yeni edisyonu ile okurlarına sunar. Ya da eski bir basın bülteninde de dediği gibi: Philip K. Dick'in ölümünün ardından notları arasından bulunan Albemuth Özgür Radyosu, delice ve paranoyak yaklaşımlarla, geleceğe yönelik kehanetlerle doludur ve eleştirmenlerin çoğunun dediği gibi, onun en önemli eseridir.
Çekmediğim her kadın fotoğrafı için dünyanın bir adım daha kıyamete yaklaştığını haykırıyor. Şehirler dolusu tecavüzle tehdit ediyor. İşin kötüsü, erkekler peydahlanmaya başladı. Her yerde rastlıyorum onlara. Sert ve güçlü yapıları kadınları, kadınlarımı etkiliyor. Kavga ediyorlar, şiirler okuyorlar, yeni ve görkemli hayatlar sunuyorlar ve fotoğraflarla işi yok hiçbirinin. Onlar biliyorlar Tanrı’nın bilmediğini: Sanat göz kamaştırır, güç tercih edilir. Bir gün yakalayacak beni. Kadınların yanına erkekleri koyup kaos yaratıyor. Kadının kaburga kemiğinden yapmış diyorlar erkeği ama tarihi yazma işini erkeklere verdiklerinden kest...