You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
The Southern Caucasus is a region of great historical, cultural and strategic importance, which means that it has become an indispensable research field for most of the social sciences, particularly archaeology. However, despite its rich potential, research in the areas of modern-day Georgia, Armenia, Azerbaijan, Nakhichevan, North-western Iran and North-eastern Turkey has been inadequate when compared with other important culture basins such as Mesopotamia and the Mediterranean. In October 2012, Atatürk University in Erzurum, North-eastern Anatolia, Turkey, with the patronage of the Eurasian Silk Road Universities Consortium (ESRUC), hosted a Symposium of academics from more than 120 science and education institutions around the world to discuss opinions and share information about cultures in this region from its earliest times to the Middle Ages, within the scope of Ancient History, Archaeology, Art History, and Ethno-archaeology. This two volume publication is a compilation of 75 articles, which were evaluated and selected by an Academic Committee, from contributors who presented their academic papers at the Symposium.
”IŞİD, Mayıs 2015’ten itibaren açıkça Türkiye’yi hedef aldı. Çıkardığı Türkçe dergiye Konstantiniyye, Gaziantepliler için kurdukları kampa ‘Konstantin’ adlarını vererek, İstanbul’u fethedeceklerini ilan etti. IŞİD’in Türkiye’ye açtığı savaş iki aşama izledi. İlk önce HDP’liler, sol görüşlüler ve Aleviler hedef alındı. İkinci aşamada, IŞİD karşıtı koalisyona verilen destek ve ‘Fırat Kalkanı Operasyonu’ sonrası, Türk devleti IŞİD’in hedefi haline geldi. Bugün tüm Türkiye namlunun ucundadır.” IŞİD’in 2011-2015 yıllarında etkilediği, devşirdiği, eğittiği ve savaştırdığı kitle, güvenlik ve toplumsal b...
None
The Southern Caucasus is a region of great historical, cultural and strategic importance, which means that it has become an indispensable research field for most of the social sciences, particularly archaeology. However, despite its rich potential, research in the areas of modern-day Georgia, Armenia, Azerbaijan, Nakhichevan, North-western Iran and North-eastern Turkey has been inadequate when compared with other important culture basins such as Mesopotamia and the Mediterranean. In October 2012, Atatürk University in Erzurum, North-eastern Anatolia, Turkey, with the patronage of the Eurasian Silk Road Universities Consortium (ESRUC), hosted a Symposium of academics from more than 120 science and education institutions around the world to discuss opinions and share information about cultures in this region from its earliest times to the Middle Ages, within the scope of Ancient History, Archaeology, Art History, and Ethno-archaeology. This two volume publication is a compilation of 75 articles, which were evaluated and selected by an Academic Committee, from contributors who presented their academic papers at the Symposium.
None
Emek tarihi, ne yazık ki yeterli ilgi görmemiş “alanlardan” biri. Oysa dünü bilip, bugünü anlayıp, yarına ışık tutmak açısından emek tarihinin sınıf mücadelesindeki yeri çok önemlidir. Üniversitelerde çok sayıda “tarih” ve “çalışma ekonomisi” ve “endüstri ilişkileri” bölümleri bulunmasına rağmen konuya yönelik akademik ilginin de çok yetersiz olduğu görülüyor. Bilim dünyası için oldukça bakir olan bu alana yönelik ilginin azlığını anlamak kolay olmasa gerek. Bu ilgisizliğin doğrudan sonuçları kadar vahim olan dolaylı sonuçları da bulunmaktadır. İlgisizlik çeşitli kurumların arşivlerinin korunamamasına yol açarak em...
None
Sosyo-kültürel yapıyı anlamak ve tanımak için öncelikle o yapı hakkında saha araştırmaları yapmak gerekmektedir. Mesela İslam’ın doğuşu hakkında bir araştırma yapılıyorsa Mekke ve Medine ilk akla gelen yerlerdir. Alevilik söz konusu olduğunda da Türkiye’de ilk akla gelen yer şüphesiz Tunceli’dir. Türkiye’de sosyal bilimciler nedense hep masa başı çalışmalar yaparak Türkiye’nin sosyal yapısı hakkında bilgi veriyorlar. Dolayısıyla sahadan haberdar olmadan yazılmış eserleri yorumlayarak ya da hoşlarına gelenleri alarak kitap yazıyorlar. Oysa saha araştırmaları ve sözlü tarih çalışmaları da en azından masa başı çalışmaları kad...
“Uğur Mumcu’nun bu kitabı, Suçlular ve Güçlüler ile başlayan bir dizinin ikinci kitabı gibidir. Suçlular ve Güçlüler’de Mumcu, 12 Mart rejiminin sorumlularıyla, genellemeler halinde değil somut olarak, tek tek, isim isim uğraşmıştı. Bir Pulsuz Dilekçe’de de 12 Mart döneminin arkasından gelen ve aslında onun uzantısı olmaya çabalayan Milliyetçi Cephe Rejimi’nin marifetleriyle uğraşıyordu. Gene tek tek, gene isim isim…” Altan Öymen