You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Bu kitap, yazılış özelliği bakımından adını koyamadığım ilk kitap oldu. Hikâye değil, roman değil, hatıra kitabı hiç değil… Türkiye’mizin 1970’li yıllarda yaşadığı kâbus dolu günlerini, yaşları kırkın üzerinde olanlar iyi hatırlarlar. O yıllarda mücadeleye gönüllü koşanlar arasında olan ÜLKÜCÜ yazarımızda vardı. Karıştığı olaylar nedeniyle hapse düşen yazar, hapishanede yaşadıklarını “Yanıkkale “ ve “ Kapıaltı “ adlı kitaplarında anlatmıştır. Bu kitap, hapishane hayatını uzun yıllar yaşayan, o hayatın getirdiği sıkıntı ve bunalımlardan kurtulabilmek için, kendini “ kitap okumaya” veren, anlamaya ve ...
Batı dünyasında edebiyat daima teori ve tenkit düşüncesiyle birlikte gelişmiştir. Edebiyatı anlamak, ancak onun dayandığı temelleri bilmekle mümkündür. Peter V. Zima, bu kitabında çağdaş edebiyat teorilerinin ve tenkidinin genel bir panoramasını ustaca çizmekte ve bu akımların düşünce temellerini büyük bir açıklıkla ortaya koymaktadır. Kitabı Türk okuyucuları için vazgeçilmez yapan ise ele alınan teorilerle ilgili en son görüşleri içermesi ve yazarının sunduğu orijinal okuma yahut yorumlama teorisidir. Mustafa Özsarı’yı bu kitabı Türk okuyucularına gecikmeden sunduğu için ayrıca tebrik etmek gerekir. Prof. Dr. Rıza Filizok, Ege Ünive...
Bu kitap... Belki bir masal, belki bir destan, belki bir hikaye, belki bir roman...Belki hiç biri değil de, yalnızca kafamdaki özgürlüğün özgün yansımaları... Pekala uzun, renkli bir rüya da olabilir, hayatın gerçekleri de... Sonuçta ne fark eder ki? Rüya, hayat, hikaye, masal, roman, destan, şiir, gerçek, vesaire... Ha bir varmış, ha bir yokmuş..Ha Alaaddin"in lambası, ha Ali Babanın hazinesi; bulamasa bile, bu ortamda hayali ihracat yapıp yine zengin olabilir... Bu kitap da onlardan biri aslında: Bir masal; bir roman; bir hikaye, bir destan... Ya da uzunca bir rüya, karmaşık bir hayal... Belki bir bilgisayar oyunu: sanal dünyadan kesitler.. Belki hepsi, belki de hiç biri. Aslında bu hikaye benim hikayem.. Bu hikaye aslında senin hikayen... Hepimizin hikayesi. [Nesil Yayınları]
Günümüzde birçok insan, kitap okuyamadığından şikayet etmektedir. Bazı insanlar da, okumak istedikleri halde bir türlü başlayamadıklarını, başladıkları zaman da sürdürümediklerini ifade etmektedir. Yani, düzenli ve devamlı kitap okuma alışkanlığı bir türlü oluşmamaktadır. İstenildiği halde, kitap okuyamama problemi, yeteneklerin sınırlılığından değil, bu yetenekleri yeterince kullanamamaktan kaynaklanmaktadır. Halbuki, bilgi ve kültür sahibi olmak, doğru düşünmek, güzel konuşmak, açık ve tesirli yazmak isteyen herkesin başvurabileceği ilk ve en önemli kaynak, kitaptır. Halit Ertuğrul'un kaleme aldığı "Başarılı Bir Hayat İçin Kitap Okumada Yeni Teknikler", kitaba olan ilgiyi artıracak, okuyamama problemi olanların derdine derman olacak türden bir eser. Kısacası, bu kitabı okuduğunuz zaman kitabı keşfetmiş ve kitap dolu bir dünyayı tanımış olacaksınız.
Herhalde günümüze kadar hiçbir zaman diliminde bu kadar iyi insan kadınıyla erkeğiyle cezalandırılmamış ve hapishanelere doldurulmamıştır. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, dünya meşgalelerinden bir türlü fırsat bulup ruhumuz yönüyle hırpanileştiğimiz günümüzde ahiretimiz adına çok büyük yatırımlara vesile olan ama hiç kimseye de girmesi konusunda tavsiye etmeyeceğimiz bir yerdir hapishaneler. Girenleri de Allah tez zamanda kurtarsın diyoruz. Orada çok güzel insanları tanıma ve dostluk kurma imkânım oldu. Koğuşların normalin çok üzerinde kalabalık olması, ara sıra ufak tefek gürültü patırtının olması da bu sonucu değiştirmez. He...
Deneyimli gazeteci Mustafa K. Erdemol daha çocukluğunda kokusuna kapılmış kitapların. Büyüdükçe de dört yanını sarmış bu koku, koyu bir okuma tutkusuyla her fırsatta kitapların dünyasına eğilmiş. İyi okur olmanın peşinde, yıllar boyunca tuttuğu notların, biriktirdiği tarihî anekdotların, bizzat kendi tatlı hatıralarının kendine has karışımlarından mürekkep denemeler yer alıyor Kitap Kokusu’nda. Bir nevi kırkambar: Türk ve dünya tarihinden, Doğu ve Batı kültüründen, zamanın farklı noktalarından hepimizin aşina olduğu ya da bazılarımızı şaşırtacak pek çok detay akıp gidiyor sayfalarda. Anlık bir kokunun cezbettiği, aşçıları olduğu kadar oburları da doyuracak, mutlu edecek bir kitap. Yazılı kâğıdın neden güzel koktuğunu, o kâğıdı koklamış olmanın bana neden zevk verdiğini hâlâ bilmiyorum. Ama bunun bir bağımlılık olduğunu kabul ediyorum. Matbaa, mürekkep, kâğıt kokusunu sevmenin ne olduğunu herkes anlamayabilir.
“O kadar çirkin ve yassıydı ki, mecbur kalıyor, gözünün ötesiyle bakıyordun soytarıya. Zila’daki ışık aşkını falan görmeye başlıyordun. İnsan aşkını, muhabbet aşkını, temas, meşk, hayat, uyku aşkını falan. Gördüklerini görmeden bakıyordun mecbur, o zaman da Seher’i falan görüyordun; Seher’in rahmindeki İrfan aşkını, kalbindeki Berna aşkını, Berna’daki Veysel aşkını, Veysel’deki Bayram aşkını, Edip’teki Kenan aşkını, Hayri’deki Şengül Abla - Yılgör Abi aşkını, Deccal’daki intikam aşkını, Uğur’daki Deccal aşkını, Gıyas’taki acı, Beyazıt’taki oğlan, Ayvaz’daki para, Sermiyan’daki nedâmet aşkını...
30. sayımızla huzurlarınızdayız. Gönlümüz buruk. 6 Şubat tarihi, tıpkı 17 Ağustos tarihi gibi unutamayacağımız tarihler arasına girdi maalesef. 11 şehrimizi etkileyen bu büyük deprem felaketi on binlerce canı bizden aldı. Yakınlarımızı, dostlarımızı, sevdiklerimizi toprağa gömdük. Acımız çok taze ve çok büyük. Cenab-ı Hakk’tan sabır, şifa, inşirah diliyor; yaralarımızı ancak birbimize sıkı sıkı sarılınca hafifletebileceğimizi hatırlatmak istiyoruz. Bu elim hadiseden çıkartılabilecek çok ders var elbette. Herkes kendince bu muhasebeyi yapacaktır. Diğer taraftan şehirler yeniden imar edilmeye başlanacak fakat bu imar sürecinde han...
Zindanda artık kıdemli olmuştum; yeni gelenler, tahliye olup gidenler, başka koğuşlara gönderilenler, savunmasını nasıl yapacağını soranlar, üzülenler, dertlerini açanlar ve teselliye ihtiyacı olanlar gelip beni bulurdu. Zindanda zaman geçtikçe oraya ait olduğunu yıllardır kaldığını sanıyorsun. Duvarlar, merdivenler, avlu, ranzan, yatağın ve kullandığın eşyalar ile bütünleşiyorsun. Kendinde aidiyet duygusu oluşuyor. Arkadaşlar ‘ne zaman çıkacağız’ diye sorduklarında, ‘bizim içeriye girmemizi kim istedi ise zamanı geldiğinde çıkaran da o olacaktır’ derdik hep. Yani ‘burada içeceğimiz bir bardak su yoksa burda bizi kimse tutamaz. Biz...