You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
This book evaluates the Turkish nation-building process from the Ottoman Empire to today, considering the role of Islam in this process. It gives insight into what has changed and not changed in this process. The book explains to readers that the Islamisation of the country is not a coincidence. Rather, Islamism has been grown symbiotically with the secular Republican regime through the organizational power of Islamic sects and with the assistance of the West. How we live as a nation today is not a revolution of Islamists, as some scholars have remarked. Rather, it is a continuation of the Turkish nation-building process with further Islamisation.
Türkçenin ana dili ve yabancı dil olarak öğretiminde alternatif uygulamalar giderek önem kazanmaya başlamıştır. Drama, yaratıcı drama, eğitimde drama, eğitsel oyun ve tiyatro bir yaklaşım ya da öğretim yöntemi olarak Türkçe derslerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Drama etkinlikleriyle çocuğun yaratıcılığını ve iletişim becerilerini geliştirerek insanlarla sağlıklı ilişki kurabilen, özgür düşünen, hoşgörülü, saygılı ve demokratik bireyler yetiştirmek amaçlanmaktadır. Drama ve tiyatronun Türkçe öğretiminde kullanımı, öğrencilere dinleme/izleme, konuşma, okuma ve yazma becerileri kapsamında yaşayarak öğrenme olanağı sunmaktadır...
CONTENT TÜRKIYE'DE DIL DEVRIMI, TÜRKÇENIN BILIM VE SANAT DILI OLARAK GELIŞIMI........................................................................................ 1 ONUR BİLGE KULA ACTUALPROBLEMSOFAPPLIEDGEOMETRYTERMSINMODERN KAZAKH LANGUAGE ................................................................................. 23 GULBARSHYN SYZDYKOVA-ELMİRA KEMELBEKOVA ULU NEVAÎ MİRASI ..................................................................................... 35 ABDURESUL İŞANBABAYEV DE-CIVILIZATIONAL VIOLENCE IN DORIAN GRAY: HELIOGABALUS, BACON, ARTAUD, AND THE CABAL OF CATHARTIC ‘MADNESS’............................................................................ 41 ...
Kadın olmanın zor olduğu bir dünyada, hem kadın, hem göçmen olmak hayatı daha zorlaştırır. Hem kadın, hem göçmen ve hem de yabancı olmak zorluk seviyesini bir kat daha arttırır. Hem kadın, hem göçmen, hem yabancı ve hem de kimsesiz olmak, kadınları her türlü istismara açık hale getirir. Neredeyse dünyanın tamamında ataerkil bir yapının var olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu yapı içerisinde bu kodlarla yetişmiş kadınları, göç gibi çok boyutlu ve radikal bir kararı almaya götüren süreçte neler yaşanmaktadır? Nasıl oluyor da yanlarında bir erkek olmadan evden çıkamayan kadınlar, her türlü tehlikeyi göze alarak hayatlarının yolculuğuna çıkıyorlar? Onları ikna eden nasıl bir itici güçtür ki, doğdukları, büyüdükleri, anılarını saklayan diyarlardan; hiç bilmedikleri diyarlara yelken açmışlardır?
İçim kan ağlayarak yazdığım bu romanı okurken bilmem siz ne düşüneceksiniz? Ben hep o günü hatırlayacağım. Çevik kuvvetin okulumun önüne yığıldığı o talihsiz günü. Başörtülü kızlarımı okula almamak için, Eyüp İmam-Hatip Lisesi önüne yığıldığı o talihsiz günü. Başörtülü kızlarımı okula almamak için, Eüp İmam-Hatip Lisesi önüne polis ordusu getirilmişti. Bir tarafta okumak isteyen 15-16 yaşlarında gencecik kızlar... Öbür tarafta onları okula sokmama emri almış silahlı, joplu, çelik yelekli polisler... Rabbim, kimseyi zalimler karşısında çaresiz bırakmasın. Kimseyi zalimlere boyun eğmeye mecbur etmesin. Yalnız ona güvenelim ve yalnız ona dayanalım. Boyun eğmeyelim, direnelim. Güçlü olmak için bir ve beraber olalım. Sivil toplum örgütlerine üye olalım., onları güçlendirelim, haksızlıklara karşı çıkalım. Ne zulüm yapalım, ne de zulme uğrayalım. Bu onurlu direnişin hikayesini okurken mendilinizle gözyaşlarınızı silecek, bu kadar zulme, dayatmaya, baskıya bu zavallı çocuklar nasıl dayanmış diya hayret edeceksiniz.
Sosyal, Beşerî ve İdari Bilimlerin ilerlemesi, alandaki güncel yenilik ve gelişmelerin, buna mukabil yeni uygulamaların akademik çalışmalara konu olması ile mümkün olmaktadır. Bu anlamda özellikle sosyal ve beşerî bilimlerdeki çalışmalar ülkelerin toplumsal gelişiminin itici unsurlarından biridir. Özellikle akademik çevrelerce yapılan çalışma çıktılarının toplumsal paydaşlara ulaştırılması ve bu paydaşlar tarafından değer görmesi toplumsal ve beşerî kalkınma için son derece mühimdir. Sosyal bilimler çatısı altında bulunan yönetim bilimleri, iletişim bilimleri, işletme, idari bilimler, tarih, sosyoloji ve psikoloji gibi disiplinler toplumların geçmişini bugününü anlayıp yorumlamada olduğu kadar gelecek hakkında öngörülerde bulunmaya ve proaktif davranmaya imkân yaratmaktadır.
Cereyanlar, Türkiye’de siyasî ideolojilerin özelliklerini; birbirlerini etkileme ve birbirlerinden etkilenme süreçlerini; cereyanlar içindeki figürlerin ideolojik seyahatlerini; muarız bellediklerine dair kurguladıkları dili; ideolojileri popülerleştirme tekniklerini ve siyasî ideolojilerin gündelik hayatta nasıl karşımıza çıktıklarını ustalıkla işlenmiş bir biçimde gözler önüne seriyor. Tanıl Bora, “cereyanlar”ı şu başlıklar altında tartışıyor: Geç Osmanlı Zihniyet Dünyası, Batıcılık, Kemalizm, Milliyetçilik, Türkçülük ve Ülkücülük, Muhafazakârlık, İslâmcılık, Liberalizm, Sol, Feminizm ve Kürt Siyasal Hareketi. Sadece baş...
Eyyûbîlerin XII. yüzyılın ikinci yarısının ortalarında Mısır’da kurdukları devlet; ilmî, iktisadî ve askerî yönlerden Selçuklular ile Zengîlerin devamı niteliğindedir. Ancak bir insan ömrüne tekabül edecek kadar bir süre (yetmiş küsur yıl) varlığını devam ettiren bu devlet, 1250 yılında Memlûkler tarafından ortadan kaldırılmıştır. Bu kısa ömrüne Kudüs’ün fethi başta olmak üzere birçok askerî başarı sığdıran Eyyûbîler ilim, kültür ve sanat alanlarında da büyük hizmetler yapmışlardır. Bu alanlardaki hizmetleri inkâr edilemeyen Eyyûbî meliklerine ailenin lideri ve devlet kurucusu Selâhaddîn Eyyûbî öncülük etmiştir. ...