You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
This report considers the biological and behavioral mechanisms that may underlie the pathogenicity of tobacco smoke. Many Surgeon General's reports have considered research findings on mechanisms in assessing the biological plausibility of associations observed in epidemiologic studies. Mechanisms of disease are important because they may provide plausibility, which is one of the guideline criteria for assessing evidence on causation. This report specifically reviews the evidence on the potential mechanisms by which smoking causes diseases and considers whether a mechanism is likely to be operative in the production of human disease by tobacco smoke. This evidence is relevant to understanding how smoking causes disease, to identifying those who may be particularly susceptible, and to assessing the potential risks of tobacco products.
Hepimizin muhakeme yeteneği dediğimiz bir iç sesimiz vardır. Bu iç ses günlük hayatımızı nasıl yöne- teceğimiz konusunda bize yardımcı olur. Ama bazı hastalıklar vardır ki bu ses şekil değiştirir. Misal kişiye bir şeyi ısrarla emreden ve onu bir eyleme yönlendiren tek yönlü bir sesin varlığı şizofrenidir. Ama eğer bu ses kişiyle diyalog kuruyorsa kendine ait bir ses tonuna, bir görünüşe, bir hatıralar bütününe ve zamana sahipse soruları cevaplıyor, kendi becerilerini geliştiriyorsa işte bu, çoklu kişilik bozukluğudur. Ve bu ses tek bir sesten ibaret değildir; bir insan beyninde ya- şayan onlarca farklı kişi. Tıpkı bir bilgisayara yüklenm...
TAŞIMA SUYLA DEĞİRMEN DÖNMEZ Çağın Çocukları, Teknolojideki gelişmeler başınızı döndürüyor değil mi? Sizin başınızı döndürürken bazı güzellikleri ve meslekleri de söndürüyor maalesef. Ne yapalım dersiniz? Evet, zamanın elinden tutmak zorundayız. Yalnız bunu yaparken şu noktaya dikkat etmeliyiz: Biz teknolojinin değil teknoloji bizim emrimizde olmalı. Kıymetli Gençler, Eski fotoğraflara bakmayı çok severim. Geçenlerde bir su değirmeni fotoğrafı gördüm. Beni alıp nerelere götürdü bir bilseniz! Su biraz yüksekten tahta çarkın üzerine şırıl şırıl akar, çark da gıcırtılarla yavaş yavaş değirmen taşını döndürürdü. Biz bu d...
Mesopotamian Medicine and Magic. Studies in Honour of Markham J. Geller is a thematically focused collection of 34 brand-new essays bringing to light a representative selection of the rich and varied scientific and technical knowledge produced chiefly by the cuneiform cultures. The contributions concentrate mainly on Mesopotamian scholarly descriptions and practices of diagnosing and healing diverse physical ailments and mental distress. The festschrift contains both critical editions of new texts as well as analytical studies dealing with various issues of Mesopotamian medical and magical lore. Currently, this is the largest edited volume devoted to this topic, significantly contributing to the History of Ancient Sciences. “This is a broad survey of many aspects of Babylonian culture, and reflects the intellectual climate of the world encountered by the exiles.” -Nick Wyatt, Journal for the Study of the Old Testament 43.5 (2019)
The book presents a collection of papers by researchers from several different institutions on a wide range of digital issues: digitalization and literacy, game, law, culture, politics, health, economy, civil society, photograph. The book addresses researchers, educators, sociologists, lawyers, health care providers.
None
The first of its kind, this reference gives a comprehensive but concise introduction to epigenetics before covering the many interactions between hormone regulation and epigenetics at all levels. The contents are very well structured with no overlaps between chapters, and each one features supplementary material for use in presentations. Throughout, major emphasis is placed on pathological conditions, aiming at the many physiologists and developmental biologists who are familiar with the importance and mechanisms of hormone regulation but have a limited background in epigenetics.
Maksim Gorki’nin otobiyografik üçlemesinin ikinci kitabı olan Ekmeğimi Kazanırken, Aleksey’in çıraklık yıllarını anlatır. Aleksey, ailesinin yoksul düşmesinin ardından kâh bir ayakkabı mağazasında kâh gemide kâh ikon atölyesinde çalışır. Keskin gözleriyle insanları izlerken roman ve şiirle de tanışır ve okumak onun için gitgide bir tutkuya dönüşür. Yalnız, kitaplarda okuduğu insanlarla çevresinde gördükleri birbirine benzememektedir. İleriki yıllarda sosyalist gerçekçilik akımının öncülüğünü yapacak olan Maksim Gorki 19. yüzyıl Rusyasının ses ve imgeleriyle dolu bu yapıtında, toplumu saran şiddet, amaçsızlık ve düşmanlık için bir çözüm arama çabasını da anlatır. “Ben insanları çok seviyorum. Kimseye de acı vermek istemem. Ama duygusal olmak doğru değil; korkunç gerçek, güzel yalanların kelimecikleriyle gizlenemez! Hayata doğru! Hayata doğru! Yüreklerimizde ve beyinlerimizde bulunan bütün iyi ve insanca şeyleri hayatın içinde eritmek gerek!”
Nizamiye karakolundan son çıkış imzasını da attım. Şimdi nizamiye çıkışında bizlere heyecanla el sallayan yakınlarıma doğru tek başıma, yanımda asker olmadan, kelepçesiz, nasıl yürüdüğüme, konuştuğuma müdahale edilmemesinin garipliğiyle ve sanki biraz daha gecikirsem yeniden yakalanıp tekrar içeri götüreceklermiş hissinin telaşıyla, sık sık arkama bakarak yürüyorum.
Arz-ı mev’ûd, vaat edilen topraklar anlamına gelen bir tabirdir. Muharref Tevrat’ta yer alan ve başlangıçta Kenan diyarı olarak bilinen bu bölgenin sınırları tartışmalıdır. Modern çağın kanseri olarak görebileceğimiz Siyonizm’in ilham kaynağı arz- mev’ûd’dur. Ortadoğu’nun kalbine hançer gibi saplanmış terör devletinin yayılma ideolojisi de bu vaat edilmiş topraklar kavramına dayanmaktadır. Kur’ân’da herhangi bir kavme vaat edilmiş yerden daha ziyade Allah’ın vaadinin şartlarının öne çıkarıldığını görürüz. Arza belli bir kavim ya da millet değil sâlih kullar varis olacaktır. Herhangi bir yere varis olmak sabretmek ya da b...