You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Mehmet Beşikçi, Cihan Harbi’ni Yaşamak ve Hatırlamak’ta Birinci Dünya Savaşı tecrübesini askerlere ait otobiyografik kaynaklar üzerinden inceliyor. Cihan Harbi tecrübesi ve askerlerin bu tecrübeyi hatırlama biçimiyle, Türkiye’deki sorunlu resmî ve kolektif Birinci Dünya Savaşı hafızası arasında organik bir ilişki olduğu tespitini yapan kitap, bu ilişkinin analizi için askerî tarihle hafıza çalışmaları alanlarını harmanlayan bir perspektif sunuyor. Kafkas, Çanakkale, Irak ve Sina-Filistin cephelerine dair hafızalara kazınanlar; farklı dinleri ve kimlikleriyle Osmanlı askerlerinin harp tecrübelerinin anılara yansıyan çeşitliliği; Osmanlı ve İ...
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ya da tarihimizde bilinen ismiyle 93 Harbi, Türk tarihinin en ağır yenilgilerinden biriyle sonuçlanmıştır. 24 Nisan 1877 tarihinde başlayıp yaklaşık bir sene süren bu büyük savaşta Osmanlılar iki önemli cephede Ruslara karşı savaştı. Bunlardan ilki Doğu Anadolu cephesi, ikincisi de Balkanlarda Tuna cephesiydi ve Osmanlılar Ruslara karşı her iki cephede de başarılı savunma savaşları verdiler. Fakat sonuçta, Karlofça Antlaşması’ndan sonra Türk tarihinin en ağır antlaşmalarından biri olan 1878 Berlin Antlaşması’yla Osmanlı yenilgisi kesinleşti ve Osmanlı Devleti Makedonya ve Doğu Rumeli dışındaki Balkan toprakla...
MUHTAR KARAHANOĞLU SALONU Durum Rafta Demirbaş 0100492 Yer Numarası DR 588 .C4/A784 Kopya/Cilt k.1 Sağlama Şekli Bağış Ödünç Sayısı 9.
None
None
“Bu kitabı yazarken haddimizi kendimiz tayin ettik. Bizi hadsiz bulacakların bize tayin edecekleri haddi umursamadık. Bu kitap niçin yazıldı? Tüm insanlığın katili, cani küresel ezoterik çetenin ifşa edilmesi gerekiyordu. İnsanlıkla kedinin fare ile oynadığı gibi oynayan bu Çıfıt, yani şeytansı örgütün haklılıkla kuşatılıp mahkûm edilmesi elzemdi. Türk devletlerinin bu Çıfıtlığın zebunu olarak nasıl çöktüklerini, yönetimlerinin hangi sebeplerden ötürü vesayet altına girdiğini ve vesayetin esaretinde nasıl bir zillet yaşandığını; vesayetten çıkma çabalarını, mücadelesini, özellikle genç nesillere anlatmak için bu kitabı yazdı...
Gidemezsin! Aşkın seni elleri ceplerinde, karşı kaldırımda beklerken, sen binlerce kilometre öteye uçamazsın. Seni ona sarılmaktan alıkoyan çok daha başka, büyük bir şey yoksa eğer... Vazgeçemezsin! Hayatının en büyük hayaline kavuşma ümidin varsa, o yoldan geri dönemezsin. Gururun seni ele geçirmediyse eğer... O hatayı yapamazsın! Karşı Penceredeki Kadın’san, sadece başkasının hayatını yaşamaz, gönüllü köleliğe evet demez, seni sen olmaktan alıkoyan şeylere izin vermezsin. Bu senin kaçışın değilse eğer... O riski göze alamazsın! Çok istesen de otoriteye karşı duramazsın. Delirmemişsen eğer... Bu romanda Meyra, “Yapılamaz!” denen her şeyi yapar ve kendi doğrularının peşinden gider. Ancak ayağına kadar gelmiş en büyük hayalinin yanından geçip gitmesine izin verecek midir acaba?