You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
This book is the largest referral for Turkish companies.
This book is the largest referral for Turkish companies.
Açlar sınıfı konuşuyor bu kitapta... Ekonomik krizlerden önce de sonra da yoksul olan, hep yoksul kalacak olan, yoksulluğu kader gibi yaşayanlar, “en alttakiler”... Mülâkat resmiyetine girmeden, grameri düzeltilmeden, ‘langır lungur’... Kendi hallerini, gördükleri muameleyi, dünyayı, memleketi, zenginleri, kadınları-erkekleri, dini-maneviyatı, milleti-milliyeti nasıl algıladıklarını anlatıyorlar. “Kafam almıyo...” dedikleri, anlayamadıkları, içinden çıkamadıkları şeyleri de... Yoksulların kendi anlatımları ve hikâyeleri üzerinden, yoksulluk hallerinin değişik cephelerine dair analizler de yer alıyor kitapta: • “Garibanların dünyası...
This book is the largest referral for Turkish companies.
12 Eylül 1980 darbesinin sözde “Atatürkçü” generalleri, yeterli din hizmeti verilemediğinden, şeriatçı tarikatların, cemaatlerin eline düştüğüne inandıkları Avrupa’daki Türklere, Diyanet İşlerinin “memur” imamlarını göndermek ister ama döviz yoktur! Gizli bir anlaşmayla, imam maaşlarının, Suudi Arabistan’ın, yine şeriatçı Rabıtatül Alemül İslam (Dünya İslam Birliği) örgütünce “karşılıksız” ödenmesi sağlanır! Gizli kararname, hepsi de Atatürkçülük iddiasındaki devlet başkanı general Kenan Evren, başbakan amiral Bülend Ulusu ve bakanlarca imzalanmıştır. 1980 öncesinde Demirel ve Ecevit hükümetleri de bu yöntemi kullanmıştır. Bu kirli çamaşırları sergilediği için öldürülen Uğur Mumcu, Rabıta’nın sonunda, Meclisi bombalanmış 2016 Türkiye tablosu için 30 yıl önce şöyle uyarmış: “Din ve inanç özgürlüğünün en sağlam güvencesi, laikliktir. Siyasal amaçlı dinsel akımların devlete egemen olmasını önlemek için getirilen bu ilkenin ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu, her gün yaşadığımız olaylarla çok daha iyi anlıyoruz.”
Modern Tıp ve Sağlık Bilimleri Çalışmaları
None
Atalarımızın kanıyla canıyla vatan kıldığı bu topraklar, bulunduğu coğrafya itibariyle büyük bir stratejik öneme sahip olduğu için bütün toplumların iştahını üzerine çekmiş, dolayısıyla Anadolu’ya ayak bastığımız tarihten itibaren bu coğrafya hep bir mücadele alanı olmuştur. Türlü bahanelerle milletimizi, her karışı şehit kanlarıyla sulanan bu topraklardan sürme gayreti hiçbir zaman eksilmemiştir. Her etki beraberinde bir tepkiyi yaratır. Bu tepki de hep bir bağımsızlık mücadelesi olarak karşılık bulmuştur milletimizde. Şöyle bir geçmişimize baktığımızda neredeyse her on yılda bir verdiğmiz büyük mücadeleler, işte bu tepk...