You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
İnternational Research in Engineering Sciences III
Selected papers from the 2009 International Conference on Manufacturing Science and Engineering (ICMSE 2009), 26-28 December, 2009, Zhuhai, China
Duygusal istismar, ne yazık ki günlük yaşantının bir parçası ve kanıksanan bir gerçeklik olarak insanlığın bilinen tarihinden beri varlığını sürdürüyor. Örneğin, deyimlerde, atasözlerinde, günlük dilde, parkta, televizyonda, sosyal medyada, okulda, evde kısacası aklınıza gelebilecek her alanda, çocuğun duygusal istismarı ile karşılaşabilirsiniz. Karşılaşıldığında ya da maruz kalındığında bile bu durumun bir istismar olduğu ne yazık ki fark edilmiyor. Artık çoğumuz için normal sayılan aslında, normal olmayan, suç sayılabilecek davranışlar ile yaşıyoruz. Ya mağduruz ya da mağdur ediyoruz. Her hâlükârda sağduyu ile yaklaşıldı...
Sen Dünyanın Yüzüne Salmaktasın Yazdıklarını Yazmak, ne bir heves ne bir oyalanma ne de bir oyun. Ezelden ebede bir sorumluluk; kaçılamayan, unutulamayan, devredilemeyen. Karabatak yazının bize yüklediği bu sorumluluğu Kemal Tahir’in “Devlet Ana” romanındaki sözleriyle bir kez daha hatırlıyor ve hatırlatıyor: “…dünya kurulalı beri, kılıç mı daha kanlı, kalem mi, ayırt edilebilmiş değildir. Bence kılıcın yarası bir, kalemin yarası bin… Kılıç eri, dilerse sahip olur kılıcına… Sen dünyanın yüzüne salmaktasın yazdıklarını… Kopar gider, nerde, n’işler, bilir misin? Gerisin geri, ‘Toplayım’ desen yeter mi gücün? Dediğini ...
Arapçadan Türkçeye çevrilen eser sayısı niceliksel olarak yeterli değildir. Bu durum şiir çevirisi olduğunda ise durum daha vahimdir. Çevrilen az sayıdaki şiir çevirisinin niteliksel boyutu ise günümüzde dek pek önemsenmemiş; bir-iki çalışma dışında bu konu ele alınmamıştır. Bu çalışmamız, şiirin çevrilebilirliği üzerinedir. Bu noktadan hareketle, Arapçadan Türkçeye çevirisi yapılan seçili şiirler, hedef dildeki çeviri şiir metinleriyle karşılaştırmalı olarak eşdeğerlik, yeterlik ve kabul edilebilirlik temelinde dil, üslup, estetik gibi birçok farklı boyutta incelenmiş, çevirmen tercihlerine, yayın evi seçimlerine, çevirilerin niteliksel boyutuna dair çıkarımlar yapılmıştır. Bu çalışmanın, genelde yazın çevirisi, özelde şiir çevirisiyle ilgilenen araştırmacılara yeni fikirler vereceği, yapılacak araştırmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Kaç insanı yaşadım.. Bütün insanları..hepsini…Hiçbir türe girmez yazılarım. Çünkü bu yazılar bir tek Cengiz Gündoğdu’nun değil. Yol arkadaşlarımın… o insanların sevgili karakteri Cengiz Gündoğdu’ların. İşte Bundan dolayı her kelimedeyürür hayat ince birsu gibi…her kelimede atar yürek tıp tıp….tükenmeyen umut. Segi…öfke…küskünlük…hepsi. Bazen fırtınalar eser, bazen yanardağlar patlar…iğde kokulu bir yolda, yalnız…lunaparkta bir çocukla, keyifli… tahta bankta yıldız sayarken uyuyan, serseri… bütün kalemlerini birkadının ayaklarının dibine atıp, ‘Kırgınım. Yokum’’diye kendini sıfırlayan, bir hiç…İşte o adam…İnsanı yaşayan. Söyledim. Bir kez daha söylüyorum. Ben hissedenlerin yazarıyım Geldim işte. Yeniden yaşamaya insanı…sizi. Cengiz Gündoğdu