You may have to Search all our reviewed books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
15 Haziran 2015 tarihinde dört yıllık eşim Ayça'yı lösemi hastalığı sonucu ebedi aleme uğurladık. Ayça'mın vefat günü benim Türklerde tarih bilinci sorununu anlamam için bir başlangıç oldu. İlk gün O'nun kişisel eşyaları tamamıyla toplanıp evden çıkarıldı ve başkalarına dağıtıldı. Toplumca zorunlu bir uygulama olarak görülen ve ailesince de uygulamaya sokulan bir karardı bu. Onu hatırlatacak tek bir eşya dahi bırakılmadı kendi ailesinin evinde. Bu elbette sadece kendi ailesinin bir iradesi değildi. Konu-komşu herkes Ayça'nın eşyalarının dağıtılması talebini dillendirdi. Bellek, hatıralarla varoluşunu mümkün kılar. Bireysel düzlem...
Türkçe öğrenmeye olan ilgi yetişkin bireylerde olduğu gibi çocuklarda da kendisini göstermekte; dünyanın farklı coğrafyalarında Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye’de ise üniversitelerin dil öğretim merkezleri ve özel kurslar aracılığıyla çocuklara Türkçe öğretilmektedir. Yunus Emre Enstitüsünün “Tercihim Türkçe” projesi sayesinde yurt dışında, Suriye'de meydana gelen karışıklıklar sonrası Suriyeli çocukların Türkiye’ye göç etmek zorunda kalması ile yurt içinde çocuklara Türkçe öğretimi önem kazanmıştır. Çocuklara Türkçe öğretimi süreçlerini standart hâle getirmek, mevcut sorunları ortaya koymak ve...
Contemporary Educational Researches: Theory and Practice in Education.
Türkiye’de Japonya - Japonya’da Türkiye çalışmaları üzerine oluşturduğumuz akademik kitapların ilki olan Kotodama İstanbul Academia 1, disiplinlerarası bir akademik çalışma olarak 9 yazarın makalelerinden oluşuyor. Kitabın ilk yazısı “Türkiye’de Japonya Çalışmaları” Üzerine Düşünmek, kitabın editörü Esin Esen tarafından kaleme alındı. Uzmanlığı eski ve klasik Japon edebiyat ile çeviribilim olan Esen, bu yazıyı kitabın editörü olarak, Kotodama Academia kitaplarının başlangıcında, tüm alanı tanımlayarak, alandaki çalışmaları konumlandırmak amacıyla oluşturdu. Yazıda ilk olarak “hala bir kavram karmaşası” olduğu belirt...
Muhafazakâr Düşünce Dergisi 40. sayısı ile onuncu yılını tamamlamış oluyor. Dergi mezarlığına dönen ülkemiz açısından bu büyük bir başarıdır. Fikir dergiciliğinin son derece zor olduğu ülkemiz koşullarında on yıl boyunca, kaliteden taviz vermeden ve tökezlemeden 40 sayı çıkarabilmenin gururunu yaşıyoruz. Bu başarıyı siz değerli okuyucularımızın katkısına borçluyuz. Gönülden teşekkür ediyoruz. Dergimiz bundan on yıl önce, Türkiye’de siyasi ve toplumsal dinamiklerin kökten değiştiği ve bu çerçevede “Muhafazakârlık” kavramının yoğun olarak tartışıldığı bir dönemde, 2004 yılında yayın hayatına atıldı. Birinci sayımızda amacımızı şöyle ifade etmiştik: “Muhafazakâr Düşünce Dergisi muhafazakârlık konusunda anlam karmaşasını gidermek amacıyla bir siyasi tarz ve ideoloji olarak ülkemizde eksikliği hissedilen muhafazakârlık ile ilgili çalışmalara ivme kazandırmayı, Türkçe literatürdeki boşluğu doldurmayı ve kavram ile ilgili çalışmaları özendirmeyi amaçlamaktadır.”
Yıllar önce Gözde, Göktürk ve Ayça’ yı kaçırmış olan Mahmut, İstanbul’ da rahat bir yaşam sürdürmektedir. Yeni bir çocuk daha edinme sevdasına kapılan Mahmut, bu kez Denizli’ ye gider. Birkaç gün kentin sokaklarını ve caddelerini dolaşır, en sonunda kaçıracağı çocuğu tespit eder. Sabah erkenden Devrim Bey ile Nesrin Hanım, evden çıkıp iş yerlerine gidince evin kapısına dayanan Mahmut, bahçede oynayan çocuğu yanına çağırır. Başına geleceklerden habersiz olan Ersin, bahçe kapısına gelir. Mahmut, babasının arkadaşı olduğunu söyler. Kendisiyle beraber babasının iş yerine gelmesini ister. Bu yalana kanan Ersin, kapıdan çıkar ve Mahmut’ un otomobiline biner. Saatler süren yolculuktan sonar gece İstanbul’ a ulaşırlar. O andan sonra Ersin, kendisiyle aynı kaderi paylaşan; Ayça, Gözde ve Göktürk ile birlikte yeni bir yaşamla baş başa kalır. Her gün bir başka olaylarla sarsılırlar. En sonunda Mahmut ile Dilber soluğu cezaevinde alırlar. Aileleriyle buluşan çocuklar, kuşlar gibi kanat çırparak uçmaya başlarlar…